Bu ikaz edenler cansız şeyler de olabilir. Mesela, arabanızın kırmızı lambası yanıyor ve size yakıtınızın bitmek üzere olduğunu haber veriyor. Bu ikaza kulak verip yakıt almak akıllı insanın yapacağı iştir. Eğer bu ikaza kulak vermezsen bir müddet sonra yolda kalır ve çok sıkıntılar çekersin.
Doktor “şu şu yiyeceklerden uzak duracaksın, şu ilaçları da kullanacaksın, yoksa hayatın tehlikede” diyor. İkaza kulak verirsen sıhhatli bir şekilde hayatına devam edebilirsin. İkazlara kulak vermezsen toprak olur gidersin.
Yeni bir cihaz aldınız, elinize bir de ne yapacağınızı belirten kitapçık veriliyor. İkazlarla dolu bu kitapçığa göre aletinizi, cihazınızı kullanırsanız ondan güzel bir şekilde istifade ediyorsunuz, yoksa ondan istifade etmeniz mümkün olmuyor.
Bir yere gidiyorsunuz. Daha önceden işi bilenler “aman, yanına şunu şunu al” diye sizi ikaz ediyorlar. İkazları dinler ve ona göre hareket edersen rahat ediyor ve bir çok sıkıntılardan kurtuluyorsun. İkazlara kulak asmazsan çok sıkıntılar çekiyorsun.
Kısaca çevremizden bize daima ikazlar gelmektedir. Ateşin yükseliyor bir ikaz, annen baban “aman oğlum şunu yap, bunu yapma” diyor bir ikaz, yollardaki bütün trafik işaretleri birer ikaz, başımızdaki ak saçlar ayrı bir ikaz, kazalar ayrı bir ikaz, hastalıklar ayrı bir ikaz, savaşlar, felaketler ayrı birer ikaz. Kısaca, diyebiliriz ki çevremizde olan her hadise akıllı bir kişi için bir ikaz, bir uyarma özelliği taşıyor. Dünya hayatımızla ilgili bu ikazlara ne derece kulak verir ve gereğine göre hareket edersek o derece rahat eder ve dünya hayatındaki sıkıntılardan kurtuluruz.
Ancak ikazlar sadece bu kısacık dünya hayatıyla ilgili değildir. Ya ebedi hayatla ilgili ikazlar?
Ebedi hayatta insanları o kadar büyük tehlikeler, o kadar büyük sıkıntılar bekliyor ki… Bütün bu tehlikelere karşı Rabbimiz bizi ikaz ediyor ve neleri yapmamız gerektiği, nelerden uzak durmamız gerektiği hususunda gönderdiği elçilerle, kitaplarla bizleri ikaz ediyor, tekrar tekrar yaptığı ikazlarla bizleri ileride bekleyen büyük tehlikelere karşı uyarıyor. Hem haber verilen tehlikeler öyle sıradan tehlikeler değil. İman etmezseniz sonsuz olarak ateşte kalırsınız, yarı çıplak sokakta gezen kadınlar cennetin kokusunu dahi alamazlar, namaz kılmazsanız kabriniz ateşle dolar, Fir’avunla haşr olursunuz, içki içerseniz şöyle azap, faiz yerseniz böyle azap, zina ederseniz şu şekilde azap göreceksiniz vs.
Şimdi, bir benzin lambasının verdiği ikaza bakıp ona göre hareket et, cansız levhaların ikazlarına uy; sonrada Rabbimizin elçileri ve kitapları vasıtası ile yaptığı şiddetli ikazlara kulak verme, akıl almaz azap tehlikelerine aldırış etme… Sonra da ben akıllı adamım de. Hayır…Hayır…Sen, hangi makamda olursan ol, emrinde ne kadar adam çalışırsa çalışsın, sen, asla akıllı bir adam olamazsın. Dünyevi en küçük bir tehlike ihtimaline karşı yapılan ikazlara kulak veren, sonra da alemlerin Rabbi olan Allah’ın ebedi hayata ait şiddetli ikazlarına kulak vermeyen, nasıl akıllı bir adam olabilir?
Peygamberimiz s.a.v’in “Cehenneme muttali oldum, ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm” ikazı ve günümüz kadınlarının hali…Nasıl da bir birine uyuyor.
Şimdi, insanların en doğru sözlü olanının ve Alemlerin Rabbi’nin son elçisinin cehennem gibi bir tehlikeye karşı olan ikazına kulak vermemek olur mu?
Rabbimiz konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz biz seni hak ile müjdeleyici ve UYARICI olarak gönderdik.” Bakara Suresi 119
“Biz peygamberleri ancak müjdeleyici ve UYARICILAR olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur.” En’am Suresi 48
De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için apaçık bir UYARICIYIM.” Hac Suresi 49
Evet, akıllı bir adamın yapacağı tek bir şey vardır. O da kayıtsız ve şartsız olarak bu elçilere kulak vermek ve hayatını ona göre tanzim etmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder