16 Şubat 2011 Çarşamba

Avukatlık bu mu?

Genel olarak herkes geçimini sağlamak için bir meslek edinir. Bu, ya uzun yıllar tahsil yaparak yada bir ustanın yanında yıllarca çalışarak kazanılır. Uzun yıllar yapılan çalışma ve tecrübelerden sonra kişi, nihayet o alanda söz sahibi olacak hale gelir ve o mesleği yapmaya başlar; kendisine müracaat edenlere verdiği hizmet karşılığında da makul bir ücret alır. Toplum hayatımızın normal olarak işleyişi budur.
Normalde insanlar kendi alanlarında ne kadar söz sahibi, hatta profesör bile olsalar, diğer alanlarda cahildirler. Mesela; karı-koca profesör olan bir aile, yolda giderken arabaları basit bir arıza yapsa, onu tamir edemezler ve yolda kalırlar. Çünkü, o iki profesör araba konusunda cahildirler. Bizler ekseriya profesör dendiği zaman o kişinin bütün ilimleri yutmuş bir alim olduğunu düşünürüz. Halbuki o kişi, kendi alanı dışındaki binlerce alanda cahildir. Bununla beraber o arabanın arızasını bir ilk okul mezunu tamirci giderebilir. Mesela; bir tarih profesörü, dişi ağrıdığı zaman o alanda uzmanlaşmış bir diş doktoruna gitmek zorundadır. O diş doktoru da buz dolabı bozulsa tamirci çağırmak zorunda kalır; bir general orduları sevk ve idare edebilirken, gözünden rahatsız olsa, o alanda uzmanlaşmış bir göz doktoruna gitmek zorunda olduğu gibi, o göz doktoru da askere gitse ancak bir yedek subay olabilir. Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Yani; insanlar kendi uzmanlık alanlarında söz sahibi iken, diğer binlerce alanda cahildirler.
İşte, insanlar normal olarak kendi uzmanlık alanlarında hizmet verirler ve makul bir ücret alarak ta geçimlerini sağlarlar. Bunun için, hangi meslek olursa olsun, o işi yapacak kişide iki şey aranır;
Birincisi, mesleğini iyi bilmek. Mesleğini iyi bilmeyenler için atalarımız ‘ Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder’ demişlerdir. Aslında bu söz her meslek için de geçerlidir. Demek; herkes  işini çok iyi  bilip, yapmak zorundadır. Çünkü başarısız bir doktor yanlış tedavi ile hastasının ölümüne sebep olabilirken, başarısız bir pilot da uçağı düşürüp, yüzlerce insanın ölümüne sebep olabilir. Başarısız bir komutanın Sarıkamış dağlarında doksan bin mehmetçiği nasıl ölüme sevk ettiğini tarihler yazıyor; başarısız bir mühendisin yaptığı binanın yıkılması ile yüzlerce insanın nasıl öldüğüne hepimiz şahit olduk. Demek; herkes işini çok iyi bilecek ve yapacak, yoksa çok canlar yanabilir.
İkincisi;  o işi yapan kişi hırslı olmayacak. Zira kazanma hırsı ile tutuşan bir insan, hizmet almak için kendisine müracaat edenleri, onların bilmemelerinden istifade ederek soymaya kalkar. Bu durumda o kişi adeta canavar olur. Daha çok kazanmak hırsı ile yaptığı binanın demirini, çimentosunu çalarak yüzlerce insanın ölümüne sebep olan ve onlarca aileyi söndüren bir mühendis, canavar değil de nedir? İstenen parayı veremediği için bir hastayı hastaneye sokmayanlar ve ölüme terk edenlerin canavardan ne farkı vardır? İşte hırslı insan, hangi mesleği yaparsa yapsın, insanlar içine girmiş bir canavar gibidir. Toplumumuz ne çekiyorsa bu tip mesleğini bilmeyen, yada daha çok kazanma hırsı olan insanlardan çekmektedir.
Bu yazıyı yazmama sebep olan iki avukattır. Nasıl arabanız arızalansa tamirciye, hastalansanız bir doktora gidersiniz. Öylede; insanlar genel olarak kanunlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarından, mahkemelik bir işleri olduğu zaman da elbette mesleği kanunları bilmek olan bir avukata müracaat ederler.Benim de mahkemelik bir işim oldu ve bir avukat tuttum. Bu işin uzmanı onlar olduğundan, hem benim kanunî haklarımı elde edecek, hem de kanunları bilmememden kaynaklanacak zararlardan beni koruyacaktı. Amma öyle olmadı. Çünkü, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir işi yapan hem o işi iyi bilmeli, hem de hırslı olmamalıdır. Yoksa seni bir çok sıkıntıya sokabilir.
İşte bizim de davamız birkaç mahkemeden sonra neticelendi, bir ay kadar zaman geçti. Avukata ‘Şu kararın bir fotokopisini ver’ dedim. Aldım, okudum. Baktım, kararda karşı tarafın avukatına ödenmesi gereken paradan bahsediyor. ‘Bu ne?’ dedim. ‘ Karşı tarafın avukatına ödenmesi gereken para’ dedi.  ‘Şimdiye kadar neden söylemedin, kurtuluşu yoksa ödeyelim’ dedim. Telefon açtı. Karşı avukat ‘ Ben onu icraya verdim’ demiş. Doğrusu hayret ettim, haberimin olmadığı bir borçtan dolayı, hayatımda ilk defa icraya verilmiştim. Vardım avukatın yanına: ‘ Kardeşim, benim bu paradan haberim yok, yeni öğrendim, ödemeyeceğim de demedim. Bu icra da ne demek?’ ‘Senin avukatının sana söylemesi gerekirdi’ dedi. Bu avukatın yanında benim avukatı aradım. – Sen niye bana haber etmedin?  ‘Ben onun icraya vereceğini ne bileyim’ dedi. Bu defa bu avukata: ‘kardeşim, insan ‘kanunen yetkim var’ diye hemen icraya mı gider? Bir telefon et, unutuldu mu? İhmal mi var? ödemeyecek misiniz? de, bir hatırlat. Ne dese beğenirsiniz. ‘ Telefon etmek, hatırlatmak çalışma prensiplerimize aykırı’… Demek habersiz bir adamı icraya vermek sizin çalışma prensiplerinize uygun, bir insan gibi telefon ederek, borcu hatırlatmak prensiplerinize aykırı, öyle mi? Yere batsın sizin bu prensipleriniz. Siz insanların işlerini böyle mi hâlledersiniz? İşiniz, insanların zarara uğramalarını engellemek iken ve bunun için para alırken,  az bir para daha kazanacağız diye, insanları zarara sokmak, sıkıntı vermek midir avukatlık?  . Adam ödeyemeyecek durumda bile olsa, insanlık gereği bir müddet idare etmek, kolaylık göstermek gerekirken, hemen ödeyecek birisini bile icraya vermek…, onu mağdur etmek; bu mudur avukatlık?! Böyle yapmak; ne insanlığa sığar nede avukatlığa. Acaba mesleğini kötüye kullananlar zulüm yaptıkları insanları sahipsiz mi sanıyorlar? Onların sahibi Allah’tır. O insanlar yarın ahirette, büyük mahkemede sizden haklarını muhakkak alacaklardır. Sizler, yaptıklarınızı yanınıza mı kalacak sanıyorsunuz?!  
Ben, otuz yıl önce üniversiteyi bitirmiş, yirmi beş yıldan fazla devlete hizmet etmiş ve lise çağındaki binlerce öğrenciye öğretmenlik yapmış bir kişiyim. Şimdi, bu avukatlar bana böyle yaparlarsa; acaba toplumun çoğunluğunu teşkil eden ve derdini anlatamayacak durumda olan insanlara neler yapıyorlardır, Allah bilir.
Mesleğini iyi bilmediğinden yada hırsından dolayı, daha çok kazanacağım diye, insanları sıkıntıya sokan; onların meseleyi bilmemelerinden istifade ederek onlara zulüm eden ve  mesleğini kötüye kullanan insanlara yazıklar olsun!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder