3 Şubat 2011 Perşembe

Laiklik var mı ki, tehlikede olsun!

Artık ülkemizde her şeyin açık açık konuşulması zamanı gelmiştir.
Yüz senedir ülkemizde Laiklik elden gidiyor, irtica hortladı, irtica geliyor gibi yaygaralar koparılmaktadır. Artık insanımız uyanmış, dünyada olup bitenleri görmüş ve irticanın da islamın ta kendisi olduğunu anlamıştır. Hepimiz artık biliyoruz ki, dünyada yaşayan tek ülke biz değiliz. Ve diğer ülkeler ile kıyaslandığımızda hiç te iyi bir yerde olduğumuz söylenemez. Öyleyse artık neden o gelişmiş ülkeler seviyesinde olmadığımız son zamanlarda iyice anlaşılmıştır. Bundan yüz sene kadar önce İslamiyetin bizi geri bıraktığı, ilerlemenin ve çağdaş ülkeler gibi gelişmenin tek şartının islamiyetten uzaklaşmak olduğu, dinin devlet işlerine karıştırılmaması gerektiği söylendi ve tatbik edildi. Şimdi çok yüksek fatura ödeyerek te olsa öğrendik ki bu geri kalmanın suçlusu İslamiyet değilmiş. Bizi geri bıraktıran da o dost sandığımız gelişmiş ülkelermiş. Ülke içinde çıkarılan ve milleti birbirine düşürmek için provakatif olayları planlayıp, tatbik edenler de onlarmış. Ülkeyi karıştırıyorlar ki ülke gelişmeye vakit bulamasın. Son 4-5 yıldır ülkemizde istikrar ve buna bağlı olarak her alanda bir ilerleme meydana geldi. Düşman durur mu? İçerdeki maşalarını da kullanarak istikrarı bozabilmek için her yolu deniyorlar. Amma artık millet akıllandı. Oyuna gelmemeyi öğrendi. Kötü olan, ülke içinde nicelerinin bu oyunlarda aktif rol almalarıdır. Yazık ki, istikrar için, ülkenin ilerlemesi için gece gündüz çalışanları da hain olarak ilan ediyorlar. Bunların laf anlamaları mümkün değildir. Çünkü, meşhur sözdür. “Cahile cahilliğini anlatamazsınız. Çünkü cahilliği anlamak için de ilim lazımdır.”
 Eğer ülkemiz illa da ilerleyecek işlere yönelirse mühendislerimizin öldürülmesi, yeşil sermaye diye içte ve dışta her türlü engelin çıkarılması ve en nihayetinde hiçbir şey yapamazlarsa, İran örneğinde olduğu gibi, sen yapmayacaksın, yoksa savaş açarız tehditleri gösterdi ki onlar bizim ve İslam aleminin ilerlemesindeki en büyük engeldirler.
Yıllarca sağ sol çatışmaları ile boğuştuk. Şimdi anlıyoruz ki iki tarafı birbirine katmak için olayları tezgahlayanlar da onlarmış. Sağ sol çatışmaları bitti. Rahat etmek, ilerlemeye vakit ayırmak yok. Bu defa da PKK’yı başımıza musallat ettiler. İsteseler bir günde bitirirler. Arkasında hangi dost bildiğimiz ülkelerin olduğunu artık herkes biliyor.
Şimdi, bize okullarda ders olarak öğretilen ve bütün dünyanın bildiği laikliği inceleyelim. Laiklik: anayasada tarif edildiği şekilde herkesin din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu, bu haklarını kullanmaları devletin teminatı altında olduğu ve hiç kimsenin dinini yaşamaktan dolayı baskı görmediği bir sistemdir. Laik sistemde bu konuda  dayatma olamaz. Şimdi söyleyin bakalım, bu manâda ülkemizde laiklik var mıdır? Eğer varsa, yıllardır bu Müslümanların uğradığı baskı ve dayatmalar nedir? Herkesin dininin gereklerini serbestçe yerine getirilebildiğini kim söyleyebilir? Öyleyse ülkemizde bilinen manada laiklik yoktur. Peki ne vardır?
Son zamanlarda laik kesim ağzındaki baklayı çıkardı. Efendim, dindar kesim eğer idareyi ele geçirirse bizim hayat tarzımıza müdahale eder, istediğimiz gibi içki içemeyiz, kadın ve kızlar canlarının istediği gibi giyinip, sahillerde çırıl çıplak gezemezler, kadınların örtünmesi mecbur tutulursa, hele mahkemelerde Allah’ın emrettiği cezalar verilmeye başlarsa, bize bu hayat tarzı dayattırılırsa diye korkuyoruz diyorlar. İyi amma siz yıllardır bu insanlara kendi hayat tarzınızı dayatıyorsunuz, zamanında kadınlara bile şapka giymeyi mecbur etmiştiniz. Başkaları bize hayat tarzımıza müdahale eder diye korkuyoruz diyorsunuz. Madem bu, bu kadar kötü ise, yıllardır siz neden insanların hayat tarzlarına müdahale ediyorsunuz? Bütün peygamberler sakallı olduğu halde sakal bırakanları çok yerlere sokmuyorsunuz, tesettürlü kadınlara hayat hakkı tanımıyorsunuz, bizim kuralımız bu, kabul ederseniz diyorsunuz. Sonra da bize de böyle yaparlarsa diye korkuyorsunuz. Haklısınız, bu dünya etme bulma dünyasıdır. Elbette ne ekmişseniz onu biçeceksiniz.
Demek tehlikede olan; onların canlarının istediği gibi yeme içme, giyinme, eğlenme özgürlüklerinin ellerinden gitmesi imiş; özellikle de Allah’ın emir ve yasaklarının toplum hayatında tatbik edilmesinden korkuyorlarmış. Ne alâ değil mi? Yüz yıldır insanları olmayan bir şey ile korkut ve baskı yap. Sonra da ya onlar gelip te bizim hayat tarzımıza müdahale ederlerse diye kork! El insaf…


Ey islamî hayat tarzından şiddetle rahatsız olan ve bunu açık açık söylemekten çekinmeyenler! Siz bu kâinatın yegane sahibi ve mutasarrıfı olan zata daha ne kadar meydan okuyarak ve isyan ederek devam edeceksiniz? İster istemez yarın O’nun huzuruna çıkacaksınız? Hiç korkmaz mısınız? ‘Cahil cesur olur’ dedikleri bu olsa gerek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder