10 Şubat 2011 Perşembe

Ne günlere geldik?


Bir gün Peygamberimiz s.a.v. sahabelerine “Öyle bir zaman gelecek ki iyilikler emredilmeyecek, kötülükler men edilmeyecek” buyurdular. Sahabeler buna şaşırarak: “Öyle bir zaman da mı gelecek, Ya Resulallah?” dediler. “Evet, dedi. Daha  fenası da olacak, iyilikler teşvik edilmeyecek, kötülükler ise teşvik edilecek” buyurdular. Sahabeler: “Öyle bir zaman da mı gelecek, Ya Resulallah?” diye sordular. “Evet, buyurdular ve daha fenası da olacak. Kötülükler emredilecek, iyilikler yasak edilecek!” Elbette burada bahsedilen iyilikler Allah (c.c.)’ın emrettiği farzlar, ayrıca vacipler, sünnetler ve diğer dinimizde yapılması gereken şeylerdir; kötülükler ise Allah (c.c.)’ın yasak ettiği ve dinimizde yapılması caiz olmayan işlerdir.
Evet, sahabeler şaşırmakta haklı değiller mi? İyiliklerin yasaklandığı, kötülüklerin ise emredildiği bir toplum, bir zaman olabilir mi? İşte Peygamberimiz s.a.v. 1400 sene önceden böyle bir zamanın geleceğini haber verip bizleri ikaz etmiştir. Evet, Peygamberimiz s.a.v.’in haber verdiği günler geldi çattı ve şu anda bizler öyle bir zamanda yaşıyoruz. Allah (c.c.)’ın emrettiklerinin yasaklandığı, yasak ettiklerinin emredildiği bir dönem!
Şimdi, böyle bir dönemde ne yapılabilir? Her hafta yazdığımız yazılarda  bu konuya değinip neler yapılabileceğini, böyle bir ortamda nasıl edipte ebedî hayatımızı kurtarabileceğimizi ifade etmeye çalışıyoruz amma bugün durum gerçekten de çok ciddi!
Cenab-ı Hak “ Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden koruyun” buyuruyor.
Peygamberimiz s.a.v. “Hepiniz çobansınız ve sürünüzden mesûlsünüz” diyor.
Şimdi bizler de bir baba olarak hem kendimizi ve hem de çoluk çocuğumuzu kurtarmak istiyoruz. Fakat çok çaresiz olduğumuz açıktır. Vaazlar da aynı gerçeği söyleyerek “Çocuklarınıza sahip çıkın” diyorlar. Amma nasıl? Elle tutulur bir çözüm ortaya koyan yok. Hatta biz çoluk çocuğumuzu Cehennemden kurtaralım derken onlar bizi Cehenneme çekiyorlar. Biz kendimizi bile kurtarmaktan aciz kalıyoruz. İslamî bir hayat yaşamaya kalk da bir bak! İlk önce kimler senin karşına dikiliyor. Deneyenler bilir: eşin ve çocukların!
Bir çok günahlara onların zorlaması ile girmiyor muyuz? Yaptıkları bir çok gayrî İslamî hareketlere çaresiz katlanmıyor muyuz? Bu durumda ne yapılabilir, bilen varsa beri gelsin.
Eskiden “Yerin altı yerin üstünden hayırlı olacakmış” derlerdi. Son yılları inceliyorum, İslamî bir nazarla bakıldığı zaman her yılın bir önceki yıldan daha dehşetli olduğunu görüyorum. Neredeyse günümüzde bütün olumsuzluklar birleşmiş. Çocuklar ve gençler İslamî bilgiden uzak bir şekilde yetişiyorlar. Onları şer işlerden uzaklaştıracak Allah (c.c.) korkusu verilmediği gibi; şer yolların kapıları ardına kadar açılmış ve herkes bu şer işleri yapmak için teşvik ediliyor. Cehennem korkusu ve ahiret endişesi kalplerden silinmiş. Şimdi bu insan nasıl kendisine zor gelen emirleri yapacak ve nasıl hoşuna giden kötü işleri terk edecek?
Bugün neredeyse bütün dünya devletlerinin bir tek ortak düşmanları var: Hakiki İslamiyet! Neden hakiki İslamiyet diyoruz? Çünkü hakiki İslamiyeti yok edebilmek için ‘ılımlı bir İslamiyet’ ortaya çıkardılar. İslam’a hizmet için ortaya çıkanların pek çoğunu da peşlerine taktılar. Ben bu güne kadar İslam’a zarar veren bu ılımlı islamiyetten daha dehşetli bir plân görmedim. İslamî kesimi bile dini bozmakta kullanabiliyorlar, ne dehşet bir deha!
Kısaca asrımız çok şiddetli, fitne fitne üstüne geliyor, önünde de durulacak gibi değil. İster istemez çok günahlara giriyoruz. Çocuklarımız neredeyse bizden çıkmış; televizyonlar tarafından yetiştiriliyor ve göz göre göre ateşe doğru gidiyorlar.
Öyleyse yapacağımız şey: Farzları yapıp bahusus beş vakit namazı vaktinde kılıp; içki, zina, faiz, ana-babaya isyan gibi büyük günahlardan uzak durmak ve çok çok tevbe istiğfarda bulunmaktır. Ancak ahirette kişi önce neye nasıl inandığından, yani itikadından sorulacağından insana en önce lazım olan sağlam, düzgün bir itikaddır. Düzgün bir itikad ise: Ehl-i sünnet ve cemaatin tarif ettiği gibi bir inanca sahip olmak ile olur. Kısaca dinimiz ne diyorsa kabul etmek gerekir. Dini meselelerde tartışma caiz olmadığından dini meselelerin tartışıldığı proğramları da takip etmemek gerekir.
Ehl-i sünnet inancını öğrenip ona göre itikadımızı düzeltirsek, ehl-i sünnet amelini öğrenip ona göre amel edersek yakamızı kurtarır ve ebedi saadete; Cennet’e ulaşırız, inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder