10 Şubat 2011 Perşembe

Türkler ikiye ayrılacak!..

Aslında yazının başlığı ‘Türk unsurunda inşikak çıkacak’ şeklinde olacaktı, amma maalesef bu günkü yeni nesil o güzelim Türkçeyi anlamaz hale getirildiğinden bu başlığı atmak zorunda kaldım. Zira, ülkemizin her alandaki ilerlemesinin en büyük engeli olan şimdiki yaygaracı gurup, güya türkçemizi korumak ve sadeleştirmek adına onu katletmişlerdir. Halkın kullandığı kelimeleri değiştirmek, onların beyinleriyle oynamak demektir. Bakın, paramızdan altı sıfır atıldı da halâ beynimizi toparlayamıyoruz ve çoğumuz halâ eski rakamları söylüyoruz. Kelimeleri değiştirerek insanların beyni ile oynanırsa artık insanlar eğriyi doğruyu ayıramaz hale gelirler. Zaten onların da istediği budur. Mesela; ‘Felan felanla aşk yaptı, kaçamak yaptı’ diyor. Demiyor zina etti. Farkı anlıyor musunuz?  
Ülkemizde maalesef problemler açık olarak konuşulamıyor, yazılamıyor. Sağlıkçı olarak söylüyorum; kapalı bir yarayı tedavi etmenin en kolay yolu ona neşter vurmaktır. Neşter acılı olabilir, hatta ilk anda yarayı büyütmüş gibi de görülebilir, amma tedavi için yapılacak doğru hareket budur. Eğer neşter vurmaya cesaret edemezseniz kapalı olan yara içten içe ilerler ve kangrene çevirir.   
Bugün toplumumuzda kökleri çok eskilere dayanan problemler vardır ve bu problemler açık olarak konuşulamamakta, dile getirilmemekte; fakat mücadele de fiilen devam etmektedir. Bunun sonunun nereye varacağı da belli değildir.
Özellikle son günlerde açıkça görülmüştür ki; toplum ana iki guruba ayrılmıştır. Siyasi liderler bu iki gurubu ‘Laikler ve Dindarlar’ olarak isimlendirmişlerdir. Türklerin böyle iki guruba ayrılacağını asrımızın imamı Bediüzzaman Hz.leri 60-70 sene önce haber vermiş ve şöyle demiştir: “Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak.” Acı da olsa Bediüzzaman Hz.leri’nin Risale-i Nur adlı eserlerinde verdiği haberlerin bir bir gerçekleştiğini görüyoruz.
Burada bir kelimeye dikkatinizi çekiyorum: ‘ Ebedi kabil-i iltiyam olmamak suretinde..’ Yani bu, öyle bir ayrılmaktır ki; artık bu iki gurup ebedi olarak bir araya gelmeyecekler demektir. Ebedi hayatta ise gidilecek yer ikidir; Allah’a inanıp, ona kulluk yolunu tutanlar için Cennet, Allah’a ve O’nun dinine meydan okuyanlar için Cehennem.
Buradan anlıyoruz ki; bu iki guruptan biri, Allah’a kul olma yolunu tutacak ve bunun mücadelesini verecek; diğeri ise kendisi isyan ettiği gibi diğer insanlarında Allah’a kulluk etmelerine mani olmaya çalışacaktır. Buradan bir anlaşılacak ta şudur ki; bu iki gurup ta sonuna kadar davalarından vazgeçmeyeceklerdir.
Ülkemizde yanlış olarak dillendirilen; bu iki gurubun barış içinde yaşayabilecekleri görüşüdür. Bu mümkün müdür? Basit bir örnek verelim: Kadın Müslüman ve Allah’ın emri olarak başını örtüyor. Laik kesim de ‘illa başını açacaksın’ diyor. Şimdi bu kadın ne yapacak? Ortası yok ki! Allah’ın emrini dinlese laiklerin hedefi oluyor, laikleri dinlese Allah’a isyan etmiş oluyor.
Ülkemizdeki asıl mücadele Demokrasinin uygulanması ve cumhuriyetin kazanımları üzerinde olmaktadır. Aslında satır aralarında herkes düşüncelerini ortaya koyuyor amma açık açık söylemekten kaçınıyor. Ülkede demokrasi olduğu, halkın iradesinin esas olduğu, herkesin halkın iradesine saygılı olması gerektiği, bu sistemin padişahlık gibi olmadığı, faziletini zaten buradan aldığı, halk beğenmediği idarecileri değiştirebildiği gibi konular okullarda çocuklara ders olarak öğretiliyor.
Eskiden halkımız sanırdı ki mecliste çoğunluğu olanların dediği olacak, istediği kanunu çıkaracak; veya şu parti giderse bu parti gelirse her şey düzelecek. Bu kardeşiniz taa o zamanlar derdi ki; ‘Meclisin tamamı da sizden olsa gene istediğinizi yapamazsınız.’ Çünkü o zaman anlamıştım ki; iş şahıslarda ve partilerde değil, sistemdedir. Umarım son günlerde yaşadığımız olaylar bu gerçeği herkesin görmesini sağlamıştır. Bundan altı ay kadar önce yayınlanan bir yazımda ‘Bütün kilit noktalara tayin yapan Cumhurbaşkanını size seçtirmezler’ diye yazmışım. Efendim, mecliste çoğunluğumuz var, Anayasa ve kanunlara göre seçeriz vs. İnşallah şimdi anlamışsınızdır ki; Anayasa da, kanunlar da onlar tarafından yazılmıştır. Laik sistem tehlikeye girerse hepsi kaldırılır ve yeniden yazılır. Nitekim son askeri bildiride bu açıkça belirtilmiş ve bu konuda askerin taraf olduğu ve bu konuda taviz vermeyeceği ilan edilmiştir.
Aslında ülkemizdeki problem gayet basittir. Halkın büyük çoğunluğu ve onların temsilcileri islamî bir hayat tarzını benimsemektedirler; laik kesim ise ne pahasına olursa olsun islamî hayat tarzına geçit vermeyeceğini ilan etmiştir. Artık ülkemizde Demokrasinin de, anayasanın da, kanunların da, meclis çoğunluğunun da, seçimlerin de bir yere kadar olduğu, esas olanın ise Laik Sistem olduğu herkes tarafından anlaşılmıştır.  
Bu durumda çözüm nedir, bilen varsa beri gelsin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder