18 Şubat 2011 Cuma

Şeriat Zahire Bakar

‘Şeriat zahire bakar’ sözü dinimizde bir düsturdur. Bu düstur yok farz edildiği zaman istikametli düşünmek ve istikametli hareket etmek mümkün değildir!
Şeriat kelimesini duymak bile maalesef günümüzde bazı insanların tepkisine sebep olabilmektedir. Bu kişilerin şeriatın ne olduğunu bilmediklerinde şüphe yoktur. Onun yerine “dinimiz dış görünüşe bakar ve ona göre muamele eder” sözü de söylenebilir. Anlam olarak ikisi arasında aslında bir fark yoktur.
Evet, biz dinimizin gereği insanların dış görünüşlerine bakarak muamele ederiz. Namazında, abdestinde birisini iyi bilir, içkide, kumarda olan birisini de kötü biliriz. Çünkü görünüşe göre muamele etmek dinimizde esastır. Efendim, görünüşte kötü işler yapıyor amma, ne biliyorsun, belki Allah katında iyi birisidir, sen neci oluyorsun ki onun hakkında kötü diyorsun gibi sözler yanlıştır. Belki yaptığı hareketlere göre iyi görünen birisi de Allah katında kötü olabilir. Elbette biz, onu da bilemeyiz. O zaman kime nasıl muamele edeceğimizi ne bileceğiz? İşte dinimiz bize bu gibi durumlarda dış görünüşe ve yaptığı hareketlere göre muamele etmemiz gerektiğini bildirmiştir.
Bunun peygamberimiz (sav) zamanında acı bir örneği yaşanmıştır. Sahabenin birisi savaş esnasında düşmanını kovalamaya başlar. En sonunda düşmanını sıkıştırır ve tam kılıcı ile onu öldüreceği sırada o kişi şehadet kelimesi getirir. Bu sahabe ‘korkusundan şehadet kelimesi getirdi, aslında Müslüman olmadı’ diye düşünerek kılıcını indirir ve onu öldürür. Olay peygamberimize (sav) intikal eder. Peygamberimiz sav “açıp kalbine mi baktın?” diyerek onu azarlar. Bu sözü öyle tekrarlar ki… nihayetinde o sahabe bu yaptığı hatanın üzüntüsünden bir hafta sonra vefat eder.
Evet, bize düşen onun içinde ne olduğunu veya Allah katındaki durumunun ne olduğunu bilmek ve ona göre davranmak değildir. Dışarıdan göründüğü ve bilindiği kadarı ile ne ise odur. Dinimize uygun hareket ediyorsa iyi, dinimize zıt hareket ediyorsa kötüdür. Onun hakiki olarak Allah katındaki durumunu biz bilemeyiz ve ne olduğu da bizi hiç ilgilendirmez.
Yarın ahirette iyi bildiklerimizden kötü olanlar olabileceği gibi, kötü bildiklerimizden de iyi olanlar olabilir. Hatta biz kendimizin bile Allah katındaki durumumuzun ne olduğunu bilemiyoruz, nerde kaldı ki başkalarını bilelim? Amma bilemiyoruz diye ne yapacağımızı da şaşıracak değiliz. Dinimize uygun hareket ettiğini bildiklerimizi iyi bilir ve ona göre muamele ederiz, dinimize zıt işler yapanları da kötü bilir ve ona göre muamele ederiz. Bunda hiç de tereddüt etmeyiz. Çünkü dinimize göre yapılması gereken doğru hareket budur.
Adamın birisi komşularından namaz kılmayan birisini sık sık ikaz edermiş. O camiye giderken bu oturmuş. Bir gün gene camiye giderken ‘eğer bu gün de camiye gelmezse şuna bir tokat atayım’ demiş. Yanına gelip camiye davet edince adam gene ‘sen git’ demiş. Bunun üzerine bu adam da o kişiye iyi bir tokat atmış. O zaman tokadı yiyen demiş ki “Bu gün sen de gitme.” Beraber oturmuşlar. Herkes camiye gidince buna “gözünü yum” demiş. Gözünü açınca bir de ne görsün: Kâbe’deler. Meğer bu kişi Allah’ın evliya bir kulu imiş ve namazını Kâbe’de kılarmış. Şimdi bu adam onu namaz kılmıyor gördüğünden kötü biliyor ve bir de tokat atıyor. Kimse ona sen bir evliyaya neden tokat attın demediği gibi tokat atmaya mükâfat olarak Kâbe’de namaz kılmak gibi bir mükâfat da alıyor. Demek yapılacak iş dış görünüşe ve yapılan hareketlere göre hareket etmektir. Kişilerin içlerinde ne olduğu, Allah katındaki hakiki durumları bizi hiç ilgilendirmiyor.
Öyleyse kişiler hakkında hiç şaşırmaya gerek yoktur. Eğer kişi dinimize uygun hareket ediyorsa iyidir, dinimize zıt işler yapıyorsa kötüdür. O kişi buna göre sevilir veya kızılır, buna göre muamele edilir. Herkesin Allah katındaki gerçek durumu yarın ahirette ortaya çıkacak ve ahiretteki muamele de işte bu gerçek duruma göre olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder