Evet, eğer yapabiliyorsan televizyonu kapat ve kredi kartını kır. Zira bu asırda insana en büyük iki tehlike bu ikisinden gelmektedir. Nasıl kış günü dışarıdaki şiddetli soğuk içeri girmesin diye en küçük delikler bile kapatılır. Aynen öyle de; bugün bizi, çocuklarımızı, ailemizi ve toplumumuzu mahv etmek için hücum eden bir çok tehlikeler var. Bunların en büyüklerinden biri televizyon, diğeri ise kredi kartlarıdır.
Son yirmi-otuz yıldır televizyonlar toplumu etkilemektedir. Otuz sene önceki insanımız ile bu günkü televizyonların yetiştirdiği nesli mukayese etmek bile mümkün değildir. Zira, az çok utanan, utanmasını bilen, büyük-küçük tanıyan, haram-helal bilen o günkü neslin yerine büyük-küçük tanımayan, göz göre göre kap kaççılık yapan, yatak odası kıyafeti ile en kalabalık caddelerde dolaşmaktan utanmayan, sahillerde çırıl çıplak erkeklerin önünde gezen, sigara, içki hatta uyuşturucu kullanması gittikçe yaygınlaşan, eğitim için gittikleri okullarda terör estiren yeni bir nesil ortaya çıkmıştır. Şimdi, yetkililer toplantı üstüne toplantı yapıyorlar, ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette kara kara düşünüyorlar.
Hiç düşünmeyin beyler. Siz bu nesle ne verdiniz de ne bekliyorsunuz? “Rüzgar eken fırtına biçer” demişler. Daha bunlar başlangıç. Böyle giderse varacağınız yeri ben söyleyeyim.
İnsanı her şeyi ile terbiye eden, güzel hasletlerle donatıp, her açıdan topluma faydalı birer fert haline getiren dinimizi bu gençlere ve bu topluma öğretmediniz. Bunu da bilerek yaptınız. Dinden uzaklaşmayı çağdaşlığın bir gereği saydınız. İşin nereye varacağını daha o zaman fark eden dindar kesimin itirazlarına kulaklarınızı tıkadınız. Hatta, onları ellerinizdeki bütün imkanları kullanarak susturdunuz. Onları, kendi çocuklarını bile yetiştirmeye bırakmadınız. İnsanlar, özellikle gençler İslam’dan uzak olunca iyi olacak sandınız. Amma olmadı. Şimdi onlar terör estirmeye başladı. Bu iş artarak ta devam edeceğe benziyor.
Uyuşturucu kullanan, en ufak bir meselede arkadaşını bıçaklayan, Allah (c.c.) korkusu taşımayan bir nesilden ne beklenebilir ki? Şimdi bunların memlekete zarardan başka ne faydaları olacak ki?
Haramı-helali bilen, memleketini seven ve onun uğrunda hayatını vermeye hazır insanımızın yerine bu serserilerden menfaat beklemek akılsızlık değil de nedir?
Evet, bu neslin nereye gittiği belli. Hiç araştırma yapmaya gerek yok. Yolu bilenler bilir. Mesela, Konya’dan Ankara’ya giden bir araba Cihanbeyli’den sonra Kulu’ya varır. Bu yolu bilen herkes bunu da bilir. Bu kehanet değildir. Aynen öyle de; iki yüz yıldan fazladır İslamiyet’ten uzaklaşmak ve Avrupalılaşmak için elinizden ne geliyorsa yaptınız, Avrupa kâfirlerini taklit etmeyi modern ve çağdaşlığın bir gereği saydınız ve neticede Avrupaî bir nesil yetiştirdiniz! Şimdi gidin-bakın bakalım, Avrupa’nın gençleri ne yapıyor, Amerikalı gençler nasıldır? Çünkü sizin yetiştirdiğiniz neslin de olacağı o!
Ah… Ne olurdu! yalnız kendi çocuklarınızı yaksaydınız! Amma maalesef kendi çocuklarınız ile beraber bizimkileri de yaktınız. Artık, bizim çocuklar da İslam’dan uzak, namazsız ve abdestsiz! Az veya çok sefahetin içindeler. Hayretle görüyorum ki senin bu gidişten rahatsız olduğun da yok! Hatta memnun olduğunu görüyorum. Altı yüz yıl senin dedelerini titreten Osmanlının torunlarını ne hale getirdiğine bakarak bıyık altından güldüğün de fark ediliyor. Çünkü, sen bilerek ve isteyerek toplumu buraya sevk ettin. Bu kadar yeter de diyeceğin yok. Halâ ne yaparım da bozulmayan bir yer varsa bozarım diye uğraşıyorsun. Takabildiğin kadar adamı peşine takıp Cehennem’e götüreceğe benziyorsun.
Toplumu bu hale getirmekte kullandığın en etkili silahın televizyondur. Amerikalı bir filozof “ televizyonları bana verin, size nasıl bir toplum istiyorsanız meydana getireyim” demiş. Toplumumuz, ailemiz, gençlerimiz bu kadar tahribata karşı yine de iyi dayandı amma artık işin sonuna gelindi.
Anlıyorum ki; bu din düşmanları yer yüzünde bir tek müslüman kalsa razı olmayacaklar. Ne yaparız da onu da bozarız hesapları yapacaklar.
Şeytan, bir zaman Allah (c.c.)’ın emri ile Peygamberimiz s.a.v.’in yanına geldi ve aralarında uzun bir konuşma oldu. Sahabeler de buna şahit oldular. Bir ara şeytan şöyle dedi “Ya Muhammed! Eğer senin elinde olsa yer yüzünde bir tek kâfir bırakmazsın. Benim de elimde olsa yer yüzünde bir tek müslüman bırakmam. Sen de sebepsin, ben de sebebim.”
İşte onun için şeytanın yolundan gidenler müslümanlar ne kadar az da olsalar onlarla uğraşmaktan, onları yok etmek için ellerinden geleni yapmaktan vaz geçmezler. Zira şeytanlığın veya şeytana asker olmanın gereği budur.
Peki… bu insan ve cin şeytanlarının peşine bilerek ve isteyerek, seve seve takılanlara ne demeli? Allah (c.c.) akıl, şuur ihsan etsin, amin.
Lütfen, televizyonun karşısına geçip oturduğunuz zaman biraz düşünün. Televizyondakiler seni oyunlar ile, eğlenceler ile oyalayıp, mutlaka gideceğin ahireti unutturuyorlar. Allah (c.c.)’a kulluk yapmak için geldiğin şu dünyada seni meşgul edip kulluk yapmanı engelliyorlar. Sana akıl almaz günahlar işleterek yarın ahirette iflas ettirecekler. Onların hareketlerinden hangi yolun yolcusu olduklarını anlamıyor musun? Bu dünyada onlardan uzak ol ki; yarın ahirette onların gittiği yere gitmeyesin! Bu konuda ne desek azdır. Bu işlerin şakası da yoktur. Burada yaptığın hareketlere göre, ebedi saadet te, ebedi azap ta seni beklemektedir. Öyleyse ahireti unutma. Zira sen onu unutsan da o seni unutmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder