18 Şubat 2011 Cuma

Müjde! Dünya Mehdi-i Azam dönemine giriyor!

Aslında girdi demek çok daha  doğru olur, ancak nasıl toprağa atılan tohumun, toprağın üstüne çıkması ve gözle görülür hale gelmesi zaman alırsa, aynen öylede; Mehdi-i Azam döneminin tohumları da atılalı çok oldu, ancak bu tohumların yeşermesi ve fiilen bu dönemin başlaması ve  herkes tarafından göz ile görülmesi dönemine dünya yeni giriyor. Yalnız, bu yazıya başlayınca şu olay dikkatimi çekti ve üzüldüm. Zira herkes bilir ki; Mehdi-i Azam döneminin güneş gibi dünyaya doğması ve yer yüzünü adaletle doldurmasından önce dünya zulümlerle dolacak ve bir deccaliyet dönemi yaşanacaktır. Bu dönem öyle dehşetli bir dönemdir ki; bütün peygamberler o dehşetli dönem ile ümmetlerini korkutmuşlar ve özellikle son peygamber olan bizim peygamberimiz s.a.v. bu konuda çok geniş teferruat vermiştir. Şimdi herkes mehdi-i Azam dönemini bekliyor ve bizlerde ‘o dönem hemen gelmek üzere’ diye müjde veriyoruz. İyi amma, eğer Mehdi-i Azam dönemi gelmek üzereyse, ondan önceki şu, içinde yaşadığımız dönemin Deccaliyet dönemi olması gerekmez mi? Evet, Mehdi-i Azam döneminden önceki dönemin Deccaliyet dönemi olduğunu herkes bilir ve kitaplarda da böyle yazılıdır. Öyleyse, neden insanların büyük çoğunluğu bunu fark edemedi? İnsanlık tarihinin en büyük fitnesi içinde yaşayıp, onu fark edememek, bu kadar gaflet olur mu? Bu durumda denilebilir ki; geride bıraktığımız yüz sene, yani 20. asır, demek ki deccaliyet dönemi imiş. 20. asırda dünya çapında yapılan uygulamalara bakılırsa mesele net olarak anlaşılabilir. ‘Din afyondur’ diyerek başlayan bu asır, insanların maymundan geldiğini iddia ederek, inkar fikri ile devam etmiştir. Din, bu asırda toplum hayatından tamamen çıkarılmış, inkâr fikrini esas alan kominizm sisteminin yıkılmasından sonra, insanların, Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamalarını yasaklayan, bunun yerine herkesin canının istediği gibi yaşamasını sağlayan ‘demokrasi’ sistemi getirilmiştir. Allah’ın emir ve yasaklarının tatbik edilmesini şiddetle yasaklayan bu sistemin, İslam dini ile taban tabana zıt olduğu fark edilememiştir. Güya bazı insan haklarına önem vermesi dolayısıyla ne olduğu toplum tarafından anlaşılamamış, hatta çoğu zaman dindar müslümanlar tarafından savunulur olmuştur. Kimse, ‘İslam’ın toplum hayatında tatbikini yasaklayan bir sistem nasıl islama uygun olabilir?’ diye sormamıştır. Hatta bazıları ‘Demokrasi islamın ta kendisidir’ diyerek hem kendilerini, hem de peşlerinden gidenleri mahvetmişlerdir.
 Maalesef, insanların büyük çoğunluğu, bu dönemin deccaliyet dönemi olduğunu anlayamamıştır. Zaten bunun böyle olacağını peygamberimiz s.a.v bir hadislerinde şöyle haber vermiştir. “Deccal’ın alnında ‘haza kâfir’ (bu kâfirdir) yazacak ancak herkes okuyamayacak. Müminler iman nuru ile okuyacaklar.”  Evet, öyle oldu. Herkes bunu anlayamadı  ve çokları o deccalların peşinden gitti ve gitmeye devam ediyor. Evet, İslam’ı hayatlarında yaşamayanlar, bu arada kendilerinden iyi Müslüman tanımayanlar Deccalleri ve deccaliyet dönemini anlayamadılar ve onların peşlerinden gittiler. Allah cc ‘Hakiki Müslümanlar ile yalandan müslümanım diyenleri nasıl ayırıyor’ görüyor musunuz? İnsanlar Allah’ı kandırabileceklerini mi sanıyorlar?
Şimdi üzüldüğün konu şu: Deccaliyet dönemini ve Deccalleri tanımayan insanlar, Mehdi dönemini nasıl bilecekler? Hakiki Müslümanların terörist ilan edildiği günümüzde korkarım ‘ben müslümanım’ diyenlerin bir kısmı yarın mehdiye karşı da savaşabilirler. Allah korusun. Çünkü, ayıramıyorlar.
Deccaliyet dönemi son onbeş yirmi senedir kemalini yaşıyor. ‘Her kemalin bir zevali vardır’ düsturu gereği tepe noktası aynı zamanda zevalin de başlangıç noktasıdır. Geçen asrın büyük imamı Bediüzzaman Hz’leri bu mesele ile ilgili olarak eserlerinde çok teferruat vermiş ve kendisinden sonraki asrın ‘mehdiyet asrı’ olacağını müjdelemiştir. Müslümanlara yapılan zulümlerin had safhaya geleceğini, Müslümanların artık tamamen bunaldıkları bir zamanda bir ehl-i hamiyetin feveran ederek onların başına geçeceğini, özellikle seyyidlerden meydana gelen bir cemaatten meydana gelen orduya Mehdi-i Azam’ın hükmedeceğini, diğer Müslümanların da katılımlarıyla milyonlara varan bu ordu ile Mehdi-i Azam’ın bu haçlı sürüleri ile savaşacağını, milyonlar ordusu ile yer yüzünde galibane gezeceğini haber vermiştir. Yahudilerin köklerinin kazınacağı dönem de o dönemdir.
İşte, son yıllarda İslam ülkelerinin işgal edilmesi ve milyonlarca müslümanın kanının dökülmesi ister istemez hakiki Müslümanları galeyana getirmektedir. Herkes içinden ‘artık yeter’ demektedir amma elinden bir şey gelmemektedir. İşte, artık bu sıralar ümidimiz ve beklentimiz odur ki; O ehl-i hamiyet zat ‘artık yeter’ diyerek ortaya çıksın, önce seyyidler cemaati, sonrada bizim gibi Müslümanlar onun etrafında toplansın ve Yahudi ve Hıristiyanlara karşı cihad başlasın. Şimdiki küçük direnişler o sürecin başlamasının yakın olduğunun işaretleridir.
Şimdi gözlerimiz bu oluşumun başlamasındadır. Pek yakında bunu bekliyoruz. Yakında gözle görülecek bu hadiselere şahit olacağız inşallah. Biraz gayret, biraz sabır. Bizim için bundan sonra en büyük şeref, Mehdi-i Azam’ın ordusunda savaşmak ve şehit olabilmektir. O günleri dört gözle  bekliyoruz.
            
                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder