3 Şubat 2011 Perşembe

Ey insanlar! Sizi yaratan Rabbinize ibadet ediniz

Evet, Rabbimiz bütün insanları kendisinin yarattığını hatırlatarak, hepimizi ibadet etmeye davet ediyor. (Bakara Suresi 21)
Ayrıca “Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat Suresi 56) buyurarak İnsanın birinci vazifesinin iman etmek ve Allah’a ibadet etmek olduğunu ilan ediyor.
İnsanın yaratılmasının elbet pek çok hikmeti vardır. Ancak bunların birincisi, insanın Allah’a ibadet etmesidir. Demek insan, ibadet için yaratıldığından ibadet etmeyenler bir hiç hükmündedirler. Her ne kadar kendilerini iyi bilseler de  bu, kendilerini kandırmaktan öteye geçmez. Bu kadar ayet, bu kadar hadis varken, onları hiç düşünmeyip, bazı zanlar ile ömür tüketmek, ne kadar acınacak bir durumdur.
Ayet-i kerimeler sık sık “iman edip salih amel işleyenler …” şeklinde geçmekte ve müjde bunlara verilmektedir.
Salih amelin başı  namazdır. Hadisi şeriflerde namaz, “vücutta başın yeri” gibi tarif edilmiştir. Baş olmazsa vücut olur mu? İşte namazsızların hali böyledir. Namaz kılanlara o kadar mükafat, kılmayanlara ise o kadar tehdit vardır ki saymakla bitmez. Kısaca ‘namazsız bir Müslüman düşünülemez’ denebilir.
Namaz herkese kolay gelmez. Rabbimiz öyle buyuruyor: “Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir” Bakara Suresi 45-46
Arkadaş! Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nispet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezb etmek namazın şe'nindendir. Namazın erkânı öyle esrarı hâvidir ki, her vicdanın muhabbetini celb etmek, namazın şe'nindendir. Namaz, Hâlık-ı Zülcelâl tarafından her yirmi dört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir dâvettir. Bu dâvetin şe'nindendir ki, her kalb, kemâl-i şevk ve iştiyakla icabet etsin ve mi'raçvâri olan o yüksek münâcâta mazhar olsun.
Namaz, kalblerde azamet-i İlâhiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbânîye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir. Zaten insan, medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlâhîye muhtaçtır. O vesileye müraat etmeyen veya tembellikle namazı terk eden veyahut kıymetini bilmeyen, ne kadar cahil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar, ama iş işten geçer.
Kıymetli kardeşim, Allah cc seni kendisine ibadet etmek için yaratmıştır. İbadetin başı namazdır. Namaz kılmıyorsan kendini iyi sanma! Ancak O’ndan ümid de kesme. Zira O, kendisine ortak koşulması hariç, bütün günahları affedebilir. İnsanın başka Rabbi olmadığı gibi, gidecek başka yeri de yoktur.
Sen, bütün insanları ve bütün kâinatı Allah’ın yarattığını, son din olarak İslam dinini gönderdiğini ve artık başka hiçbir dinin ve kitabın geçerli olmadığını kabul et. Rabbimiz Kur’an’da neyi emredip, yasaklamışsa tamam de. Ayetle veya sünnetle sabit olan bir şey hakkında ileri geri fikir sürme, kabul et; yapabildiğin kadarı ile, elinden geldiği kadar farzları yapmaya ve haramları terk etmeye çalış. İnsan hata ve günahtan beri olmaz. Günahta ısrar etme, hemen tevbe et. Kısaca inandım de, sonra da dosdoğru ol. Dinimize zıt fikirleri ve işleri asla tasvip etme! Helâl kazan ve helâl ye. Bütün bunlardan maksat da Rabbini razı etmek ve ebedi saadeti kazanmak olsun. Büyük kurtuluş işte budur. İnsanı bekleyen korkunç azaplardan kurtulmak en büyük bir meseledir.
Allah cc hepimizi, her türlü azaplardan muhafaza ederek, ebedi saadete mahzar etsin, amin.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder