18 Şubat 2011 Cuma

Takdir etmeyi biliyor muyuz?

Yediden yetmişe herkesin takdir edilmeye ihtiyacı vardır. Küçücük bir çocuğa yaptığı güzel bir hareketten dolayı “aferin” desen o çocuk ne kadar sevinir. Daha sonra da aferin alacak başka güzel şeyler yapmaya uğraşır. Yetmiş yaşındaki bir profesör yeni ve güzel bir kitap yazsa, sen de onu takdir etsen elbette çok memnun olur ve yeni eserler meydana getirmek için moral kazanır.
Demek yeni yeni güzel hareketlerin ortaya çıkması ve insanların başarılı olabilmeleri için mevcut güzel hareketlerinin ve başarılarının takdir edilmesi gerekir. Bu takdir edilme ihtiyacı küçük büyük herkeste vardır. Bu durumda sen, kimden olursa olsun etrafında gördüğün güzel hareketleri ve başarıları fark et ve onları takdir etmeyi ihmal etme! Hatta takdir etmeye en yakınlarından başla. Mesela; eşin saatlerce uğraşmış, çalışmış, yorulmuş ve güzel yemekler yapmış ve önüne koymuş. Onun senden beklediği tek şey, onu takdir etmen ve teşekkür etmendir. “ Hanım, eline sağlık, yemekler çok güzel olmuş” demek çok mu zordur? Onca çalışma ve zahmete karşı şöyle güzel birkaç kelime söylemek zor olur mu? Eğer sen bunu da yapmazsan sana insan denir mi?
Çocuğun aylarca çalışmış ve neticede güzel bir karne getirmiş, ona “aferin, oğlum veya kızım! Tebrik ederim, başarılarının devamını dilerim” gibi güzel sözler söyleyerek takdir etmek ve yeniden çalışmasına teşvik etmek gerekmez mi?
Baban yıllarca çalışmış, çabalamış, nice zorluklara göğüs gererek, hatta adeta kendini unutarak seni yetiştireceğim diye çırpınmış. Şimdi senin “babacığım, Allah (c.c.) senden razı olsun, hakkını helal et, biz senin için bir şey yapamıyoruz” gibi güzel sözlerle onun gönlünü alsan ne kadar hoş olur.
Bu mesele “marifet iltifata tabidir” diye çok güzel bir şekilde özetlenmiştir. Eğer sen toplumda ve insanlarda güzel hareketlerin çoğalmasını ve başarıların artarak devam etmesini istiyorsan mevcut başarıları ve güzel hareketleri takdir etmelisin.
Bir müfettiş okulu teftiş etti. Gerek idarede gerekse öğretmen ve öğrencilerde gördüğü güzel hareketleri ve başarıları takdir ederse o müdür, o öğretmen ve öğrenciler yeni başarılar elde etmek için gayrete gelirler. Yaptıklarının takdir edildiğini bilmek kişiler için şarttır.
Bir vali, bir belediye başkanı, bir bakan hatta bir başbakan gece gündüz demeden var gücü ile çalışmış, elinden gelen hizmetleri yapmış. Bütün bu gayret ve çalışmalarının karşılığında O’nun dahi en çok beklediği şey takdir edilmektir. O’nun bütün yorgunluğunu ancak bu takdir edilmek giderebilir. Eğer mümkün olursa bu takdirlerimizi yüzlerine karşı, mümkün olmazsa arkalarından yapmalıyız. Böyle yaparsak onlar da yeni hizmetler için gayret ederler ve kendilerinde güç bulurlar. Demek iyi ve başarılı hareketleri takdir etmeyi sadece yüze karşı değil, arkadan da yapmalıyız. İdareciler, emirleri altında bir çok insanı çalıştıran amirler, öğrencileri yetiştirmek için uğraşan öğretmenler bu takdir etme işini çok iyi bilmeleri gerekir.
Takdir etme ile ilgili bu örnekler sadece birer numunedir. Sahibini tanımasak dahi güzel ve başarılı hareketleri takdir etmeye kendimizi alıştırmalıyız. Mesela; şu dev uçağı, şu harika bilgisayarı, şu çep telefonunu kimin yaptığını bilmiyoruz. Ancak gene de hayranlığımızı ve takdirlerimizi dile getirmeliyiz. Müthiş eserler ortaya koymuş alimlerimizi, milyonlarca insanı irşad edip dünya ve ahirette güzel birer insan olmalarını sağlamış mürşidlerimizi de unutmamalıyız. Elbette her güzel haslette birinci olan ve kıyamete kadar kendisine tabi olanları dünya ve ahirette mutlu edecek sırat-ı müstakime sevk eden şefiimiz Hz.Muhammed s.a.v.’ı hiç unutmadan, yaşadığımız sürece O’na bol bol salavat getirerek takdir ve teşekkürlerimizi iletmeliyiz.
Ancak en çok takdir edilmeyi hak eden ve en çok övülmeyi seven zatın Rabbimiz olduğunu unutmamalıyız. O, kendisini övenleri, eserlerini takdir edenleri çok sever. O’nu öven ve takdir eden sözleri melekler kapıp arşa götürürler. Bunu için Rabbimizin eserlerinin harikalığını ve  nimetlerinin güzelliğini fark ettiğimiz durumlarda “maşallah, barekallah, sübhanallah, ne güzel yapılmışlar, Rabbimiz ne güzel yaratmış” gibi sözlerle takdir etmemiz ve hayranlığımızı belirtmemiz gerekir. Bu, aynı zamanda bizim kulluk vazifemiz ve yaratılış gayelerimizdendir.
Şunu da belirtelim ki; kişileri yüzlerine karşı övmek yanlıştır. Zira onların kendilerini beğenmelerine sebep olur. Övmek başka, takdir etmek başkadır. Övmek zata ait olduğu halde takdir, yaptığı harekete ve başarılarına yöneliktir. Bu yüzden takdir etmek zararsız olmakla beraber aynı zamanda gereklidir de!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder