3 Şubat 2011 Perşembe

Bir bardak su...


Evet, içip geçiyoruz, bir bardak suyu. Peki... hiç düşündünüz mü, bir bardak su size nasıl ulaşıyor diye? Konuyu önce basit olarak ele alalım. Okyanuslardan, denizlerden güneşin ısıtması ile sular buharlaşıyor ve havaya karışıp yükseliyor. Demekki bizden milyonlarca km uzaklıkta ve dünyamızdan milyon defa büyük güneş olmasa ve korkunç ısısı ile dünyamızı ısıtmasa sular buharlaşamaz ve bizler içecek suyu bulamaz ve yaşayamazdık. Demek güneşi yaratan ve onu yakan birisidir ki bize su veriyor. Veya güneşi yaratamayan veya yakamayan birisi bize su veremezmiş.
Elbette suyun buharlaşıp havaya karışması ile iş bitmiyor. Buharlaşan bu suyun bizim üstümüze kadar getirilmesi gerekiyor. Küçük bir arabanın bile bir yerden bir yere gitmesi için ne kadar yakıt masrafı gerekiyor. Milyonlarca su taşıyan bulutların bir yardan bir yara taşınmaları için ne kadar masraf yapılıyor, nasıl bir kudret onları naklediyor, bir düşünün. Bunun için suyu içerken basit bir şeymiş gibi düşünmeden içip geçmeyin. O bulutlar rüzgarlar ile belkide binlerce km uzaklıklara taşınıyorlar. Milyonlarca tonluk su bulutlarını taşıyan rüzgarların nasıl bir kudret ile estirildiğini düşünün. Öyleyse, milyonlarca ton ağırlığındaki bulutları bir yerden bir yere götüracak rüzgarları estiremeyen birisi sana suyu veremez! Veya öyle bir kudret sahibidir ki bugün sana suyu O içiriyor.
Bulutlar üstümüze geldi ama yere inmesi ayrı bir mesele. Onun yağmur olarak yere inebilmesi için soğutulmaya ihtiyacı var. Kliması olanlar bilirler. Az bir serinlik için ne kadar masraf ediyoruz. O milyonlarca ton su hem de sıfır derecelere kadar nasıl soğutuluyor? Evet nasıl bir kudrettir ki koca gök yüzünü soğutuyor ve yağmuru, kar'ı yağdırıyor!
Yağmur yağdı, sular yere indi ve yarin altına gitti. Kim onu yerden çıkarıp sana içirebilir. yer çekimi ile her şeyin aşağıya doğru gittiği bir düntada o suları yukarı doğru kim alıtabilir? Her şeye gücü yeten bir zat her an bu dünyada tasarruf ediyor olmalı ki o sonsuz kudreti ile o suları yer yüzüne çıkarabilsin? Evet yer çekimi kanununa zıt olarak sular yukarı doğru fışkırıp geliyor.Demek bütün dünyaya gücü yeten bir zattır ki o suları fışkırtıyor ve suyu böyle kıymetli bir nimet olarak sana ikram ediyor. İşte ey insan! Ne cesarettir ki sen öyle kudretli bir zata isyan ediyor, emirlrine karşı geliyor ve sefahete gidiyorsun!
Evet, sular yeryüzüne çıktı ve sen alıp bir bardak su içtin. Elbette diyeceksin ki " Elhamdülillah" Sadece Allah'a teşekkür edeceksin. Zira güneşi yakamayan, var edip onu bize hizmet ettiremeyen, rüzgarları estiremeyen, soğuk dalgaları var edemeyen, yerin altına giren suları yer yüzüne çıkaramayan birisi elbette bize bu suyu içiremez. Öyleyse bütün bu işleri yapan benim de bütün kâinatın da sahibi olan Allah'tır. Öyleyse, şükür de teşekkür de O'nadır. Kendisine kulluk edilecek, yalvarıp istenecek, sığınılacak yine O'dur. Kendisinden korkulmaya en çok lâyık olan yine O zattır. O'ndan korkmayıp insanlardan korkmak ne kadar ahmaklıktır. Bunun için ciddi olarak Allah'tan korkanlar başkalardan korkmazlar.
Öyleyse: Bütün bu büyük işleri mükemmel yapabildiği ve böylece bana su verebildiği için "sübhanallah", bu kadar masraf ile bu kadar kıymetli nimetleri bana ikram ettiği için "elhamdülillah", bu büyük işleri hiç bir acziyet göstermeden yaptığı için "Allahüekber"
Öyleyse bundan sonra musluğumuzu açtığımız zaman suları şarıl şarıl akıtarak israf etmiyeceğiz. Kullandığımız suyun ancak Allah'ın kudreti ile v ekâinatın çalışması ile bize geldiğini düşünerek israf etmeden bu nimetten istifade edeceğiz. İşte bunun için dinimizde israf etmek haramdır ve Allah cc israf edenleri sevmez.
Efendim, parasını ben veriyorum, istediğim gibi kullanırım, kimse bana karışamaz diyemezsin. Zira yukarıda izah ettiğimiz gibi senin verdiğin para suyun hakiki ücreti değildir. Sen bütün malını versen bir bardak suyun ücreti ödeyemezsin. Senin verdiğin para belediyenin döşediği boruların, çalıştırdığı memurların, suları basan motorların masrafıdır. Suyun gerçek ücreti şudur:
Onu Allah'tan bilip kullanmaya başlarken veya içmeden önce "Bismillah" çekeceksin. Sonunda bu kıymettar nimeti Allah'tan bilip O'na teşekkür manasında " elhamdülillah" diyeceksin. Ortada da bu nimet sana nasıl ulaşıyor diye düşünüp o nimetin kıymetini takdir edeceksin. Kısaca: başta bismillah, sonunda elhamdülillah, ortada tefekkür o nimetin ücretidir.
 Bunları yaparsan gerçek insan olursun. Eğer bütün bu nimetlere karşı Allah'a şükür etmezsen, O'nun emir ve yasaklarına uymazsan sana nasıl insan denilir? Birisi sana bir çay ısmarlasa teşekkür ederken bürtün bu sayısız nimetleri sana ikram eden Allah'a teşekkür etmezsen hayvandan daha aşağı olmaz mısın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder