18 Şubat 2011 Cuma

Yorulmak güzeldir

Çalışıp yorulanlar bilirler; insan çalışıp yorulduğu zaman istirahat etmesi, dinlenmesi ne kadar zevkli oluyor. Bu zevki ancak çalışıp yorulanlar alabilirler. Demek bu dünyada öyle zevkler vardır ki onları almak ancak bir çok sıkıntıyı çekmeye bağlıdır. Hürriyetini kaybetmemiş birisi serbestçe istediği yerde gezmenin ne büyük bir nimet olduğunu ne bilsin ki! Gezmekten öyle çok zevk alabilsin.
Demek yorulmak güzeldir. Çünkü ancak o şekilde istirahat etmenin nasıl güzel bir nimet olduğu anlaşılabilir ve ona göre zevk alınabilir. Yoksa boş boş gezen birisi bu zevki elbette alamaz.
Çalışan ve yorulan birisi elbette çabuk acıkır. Böylece yediği ve içtiğinden büyük zevk alır. Çünkü çalışıp yoruldu.
Aynen bunun gibi, hasta olmakta güzeldir. Çünkü hasta olunca sıhhatin nasıl bir nimet olduğunu anlarız. Üç gün hasta yatar ve zahmet çekeriz. Amma sonra yıllarca sıhhatli olmanın zevkini süreriz. Eğer hiç hasta olmasak sıhhatli olmanın derece-i nimetiyetini anlayamaz ve zevkini alamazdık.
Bazen parasız kalırız. Parasız insan donar kalır. Bir minibüse bile binemez ve km.lerce yürüyerek evine gitmek zorunda kalır. Yiyecek bir şey alamadığından aç gezer. Bunun ne demek olduğunu yaşayanlar bilir. Bir ilaç alamazsa çaresiz kalır. Eş dost bildiklerine gidersin de kapılar yüzüne kapanır. Maddenin öne çıktığı, herkesin maddesine, parasına, malına ve makamına göre değer kazandığı bu toplumda paran olmayınca bir anda değerinde kalmaz ve en yakın bildiklerin selam bile vermez olur. O zaman anlarsın ki bu para ne kadar kıymetli imiş. Malesef günümüzde namusunu, şerefini hatta dinini malın ile muhafaza edebileceğini anlarsın. O zaman " Ahir zamanda dinlerini malları ile muhafaza edecekler" hadis-i şerifini anlarsın. Genel olarak para sıkıntısı çekmeyen, başkalara muhtaç olmayan kişiler bu gerçekleri anlayamazlar. Bu yüzden "tok açın halinden bilmez" demişlerdir. Gene bu yüzden zenginler fakirlerin halini anlayamazlar ve anlamalarını beklememek gerekir. Anlayamadıkları içinde varlığın, başkalara muhtaç olmayacak şekilde servetin ne büyük bir nimet olduğunu ve zevkini hakkıyla bilemezler.
Arabamız arızalanır ve birkaç gün sanayide yatar. Arabasız kalınca araba sahibi olmanın nasıl zevkli olduğunu anlarız ve araba sanayiden çıktıktan sonra daha bir zevk alarak süreriz.
Dostsuz kalan bir insan dostlarının kıymetini anlar ve sonra onlarla beraber olur ve bunun zevkini sürebilir. Demek nimetleri fark etmemiz ve onlardan güzel bir şekilde zevk almamız birazda arada bir onlardan mahrum kalmamız ile mümkündür. İşte bu mahrumiyet o nimeti fark etmemizi sağlar ve daha sonra o nimeti elde edince ona göre daha fazla zevk almamız ve onun kıymetini bilmemizi sağlar. Öyle olmasa aldığımız zevk azalacağı gibi o niöetin kıymetinide bilemeyiz. Olumsuzluklar bizi o nimetleri anlamamızı, kıymetini takdir etmemizi ve günü gelince de zevkini sürmemizi sağlar. Karanlık ışığın görünmesini sağladığı gibi işte şimdi bizim karşılaştığımız olumsuz olaylara birde bu açıdan bakalım.
Bakın bakalım şimdi yazacağımız olumsuzluklar bize hangi nimetleri gösteriyor, fark etmemizi sağlıyor.
Dişimiz ağrıyor, gözleri olmayanları görüyoruz, ayakları olmayanlar var, böbrekleri çalışmayanlar var ve hakeza... Elektrikler kesiliyor ve elektrikle çalışan herşey; neredeyse hayat duruyor. Araban bozuluyor, yolda kalıyorsunuz, asansör arızalanıyor, para kazanamıyorsunuz, hapse giriyorsunuz, başkaları size zulm ediyor, trafik kazaları oluyor, yaralanıyor, hatta ölüyorsunuz. Veya hergün ölenler var.
Evlenemiyorsunuz, bekârsınız, evleniyorsunuz fakat çocuğunuz olmuyor, ev alamıyorsunuz, ayakkabı alamıyorsunuz, çocuğunuzu doktora götüremiyorsunuz.
Zalim idareciler olmasa adil olanların kıymeti bilinebilir mi? Kötü insanlar olmasa iyilerin kıymeti nasıl anlaşılabilir? Kâfirler olmasa iman sahibi olmanın ne derece büyük bir nimet olduğu anlaşılamazdı. Cahiller olmasa alimlerin kıymeti nasıl bilinecekti? Hastalıklar olmasa doktorun kıymeti olur muydu? Yolculukar olmasa bu bineklerin ne kıymeti olurdu? Zalim ülkeler olmasa ülkeler gelişmezdi. Onların gelip ülkeyi işgal etmeli ki her ülke çalışma ihtiyacı ile terakki etsin. Bu olumsuzluklar ve ihtiyaçlar, bahusus düşmanlar ve dolayısıyla onlarla yapılan mücadeleler gelişme, ilerleme ve terakkinin şartıdır.
Demek günlük hayatımızda gördüğümüz ve hoşumuza gitmeyen bütün olumsuzlukların bu şekilde hikmetleri de vardır. Gerçi istenmez amma ancak bunlar ile bu şekilde hayat yaşanacak şekilde güzel olmaktadır. Yemeğin tuzu olmadığı zaman tadı olmadığı gibi bu gibi şer gördüğümüz ve asla istemediğimiz şeyler de bu hayatımızın tuzu biberidir. Ve hayat ancak onlarla güzelleşir ve yaşamak zevkli bir hale gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder