3 Şubat 2011 Perşembe

Toplumu şaşırtan meczup ve mecnunlar!

Bu dünya imtihan dünyası olduğu için, bu imtihanın mühim bir sorusu da mecnunlardır. Mecnunlar; manen sarhoş olduklarından İslam’a uymayan söz ve davranışlarından dolayı mes’ul olmayan evliyalardır.
Bu güne kadar ekser evliyalar tamamen Kur’an ve Hadis-i şerifler ışığı altında giden ve istikamet üzere hareket eden ehl-i sünnet ve cemaat dairesinden çıkmıştır. Ancak bu daire haricinden de bazen mühim evliyaların çıkması iki görüşün ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Birinci görüş sahipleri; ehl-i sünnet dairesi haricindeki evliyaların, ehl-i sünnet düsturlarına uymayan söz ve hareketlerinden dolayı, onların evliyalıklarını red ettiler. Hatta onların tekfirine kadar gittiler.
İkinci görüş sahipleri ise; bu kısım evliyaları çok sevdiklerinden onlara tabi oldular. Bunun için “hak yol sadece ehl-i sünnet ve cemaatin yolu değildir” diyerek ehl-i bid’a’dan bir fırka oluşturdular. Hatta bunlar dalalete kadar da gittiler. Bilemediler ki “ her hadi zat muhdi olamaz” yani her hidayette olan, her doğru yolda olan zat başkalarını da doğru yola sevk edemez, bazen, bilerek veya bilmeyerek, inanları yanlış yollara sevk edebilirler. Bu zatlar islam’a uymayan hal ve hareketlerinden dolayı mes’ul değillerdir, zira meczupturlar. Onlara tabi olanlar ise mes’uldürler, çünkü akılları başlarındadır. Akılları başlarında olduğundan İslam’a uyan ve uymayan şeyleri de ayırt edebilirler.
Birinci görüş sahipleri; özellikle ehl-i sünnetin zahiri uleması, ehl-i sünneti muhafaza maksadıyla bir çok mühim evliyayı inkâr etmek zorunda kalmış, hatta onları “dalalette” demeye mecbur olmuşlardır.
İkinci görüş sahipleri ise; bu kısım evliyaları çok sevdiklerinden onlara tabi olmuşlar, hak mesleği bırakıp bid’a’ya girmişler, hatta dalalete kadar gitmişler.
Üstad Bediüzzaman Hz’leri burada şöyle diyor: bu mesele benim zihnimi çok meşgul ediyordu. Bir zaman önemli bir vakitte ehl-i dalaletin kahr olmaları için bed dua ettim. Birden karşıma müthiş bir kuvve-i maneviye çıktı. Hem benim duamı geri veriyor hem de beni bed dua etmekten men ediyordu.
Sonra anladım ki; İslami düsturların dışında giden bir kısım ehl-i dalalet bazı ehl-i velayetin yardımı ile halkı peşlerinden sürüklüyor ve muvaffak oluyorlar.
Bu sırrı anlayınca dehşete düştüm ve “fesübhanallah” dedim. “Bu hak yoldan başka yollarda da evliyalar olabilir mi?” dedim. Sonra şu hakikat inkişaf etti:
İstanbul’un fethi zamanı Fatih Sultan Mehmet Hz’leri maddi ordularıyla cihad ederken Akşemseddin hoca’da manevi alemle irtibat halinde idi. Bütün gayretlere rağmen günler geçiyor, fakat fetih bir tülü müyesser olmuyordu. Çünkü Bizans içinde, onlara manen himmet eden ve “Cibali baba” denen meczub bir evliya vardı. O’nun Bizans’a olan manevi himmet ve yardımı yüzünden fetih gerçekleştirilemiyordu. Meseleyi anlayan ve İstanbul’un manevi fatihi olan Akşemseddin hoca sonunda secdeye kapandı ve “Ya Rabbi! Ya onun canını al, yada benim” diyerek Allah (c.c.)’a yalvardı. Nihayet Bizans içinde bulunan Cibali Baba vefatetti ve fetih gerçekleşti.
İşte böyle evliyalar akılları başlarında görünürken aslında meczupturlar. Bunların bir kısmı ise bazen aklı başında olsa da bazen de sekir halinde, yani manevi sarhoş vaziyetinde oluyorlar. Bunun için bu kısım meczup evliyalar sekir halinde olduklarından hata ederler, yani islam’a uymayan işler yaparlar. Ancak hata ettiklerini bilmezler.
Bir kısım meczup evliyalar Allah (c.c.) katında mahfuz olduklarından dalalete gitmiyorlar. Ancak bazıları da muhafaza altında değiller. Bunlar bid’a ve dalalet fırkaları içinde bulunabilirler, hatta kâfirler içinde bulunabileceklerine de ihtimal verilmiştir.
İşte bu kısım evliyalar geçici veya devamlı meczup olduklarından manen “mübarek mecnun” hükmündedirler. Bu yüzden yaptıklarından da mesul değildirler. Kendi velayet-i meczubaneleri devam etmekle beraber ehl-i dalalet ve ehl-i bid’a’ya taraftar çıkarlar. Onların yollarına revaç verip bir kısım ehl-i iman ve ehl-i hak’kın o yollara gitmelerine maalesef sebep olurlar.
Bunun için sen, ehl-i bid’a ve ehl-i dalalete taraftar olan, onları destekleyen, bir evliya da olsa ona tabi olma, ehl-i bid’a ve dalalete taraftar çıkma! Zira o evliya meczup olur ve yarın ahirette kendini kurtarır. Amma sen aklın başında olduğundan  o meczup evliyayı taklit eder, ehl-i bid’a ve ehl-i dalalete taraftar çıkarsan yakanı kurtaramazsın.     l

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder