18 Şubat 2011 Cuma

Bel rahatsızlığı çoğaldı!

Son yıllarda bel rahatsızlıklarının çoğaldığını görüyorum. Acaba eskiden de yaygındı da biz mi bilmiyorduk, ya da sıkıntı vardı da pek fazla dile mi getirilmiyordu? Öyle yada böyle, bugün toplumumuzda yaygın olarak bel rahatsızlığı vardır.
Tabii ki böyle durumlarda toplumun sağlığı ile ilgili kurumlar harekete geçmeli, araştırma ve incelemeler yapmalıdır. Zira bu ülkeye önce sağlıklı insanlar lazımdır. Vatandaşları sağlıksız olan bir ülke hiçbir yere varamaz. Eğer ülke insanları sağlıksız olursa bunun ülkeye bedeli ağır olur. Hastalıklardan dolayı yapılan masraflar bir yana, iş gücü kaybı, dolayısıyla büyük ekonomik kayıplar da meydana gelir.
Demek, bizim sağlığımız bizim için ne kadar önemli ise, bir o kadar da devletimiz ve devleti idare edenler için önemlidir. Bunun farkında olan devletler ve idarecileri daha bebeklikte çocukların sağlığı ile ilgilenmekte hatta kullanacakları beze kadar vermektedirler. Önce vatandaşının hasta olmaması için gayret etmektedirler ki Tıp’ta da esas olan budur.
İşte ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan bel rahatsızlıklarından dolayı en evvel vatandaşın sağlığı ile vazifeli kurumlar ve bu kurumlarda çalışan yetkililer harekete geçmeliydi. Ayrıca ilim adamları da bu konuda gerekli inceleme ve araştırmayı yapmalıydılar. Ancak ülkemizde henüz böyle çalışmaların plânlı bir şekilde yapılmadığı bir gerçektir.
İşte son yıllarda benim de belimde bir sıkıntım oldu. Önceleri pek aldırmadım. Çünkü o günkü işlere bağlı olarak insanın beli zaman zaman ağrıyabilir ve bu herkesin sık sık başına gelebilirdi. Mesleğim itibari ile eğilerek çalıştığımdan sıkıntımı çalışmama veriyordum. Hatta ‘böyle giderse yakında mesleğimi bırakmak zorunda kalırım’ diyordum. Çünkü bu durumda daha fazla çalışmaya devam edemezdim. Ancak sonra anladım ki mesele hiç te öyle değilmiş.
Zira bir gün şu dikkatimi çekti. Haydi çalıştığım günler belim ağrıyordu, ya çalışmadığım günler? Çalışmadığım günlerde de belimin rahatsızlığı dikkatimi çekti. Demek bu bel sıkıntısının işimle, eğilerek çalışmamla bir alakası yoktu.
İşte o zaman oturduğum çok yumuşak, rahat, konforlu koltuğum dikkatimi çekti. Ondan olabilirdi. Evet, hemen koltuğumu sert ve konforlu olmayan bir koltukla değiştirdim. Bir günde belimin rahatladığını hissettim. İşim icabı ne kadar çalışsam da, eğilip doğrulsam da artık belim ağrımıyordu.
Demek hiç şüphelenmediklerimizden de bize zarar gelebilirmiş, bunu anlamış oldum. Bundan da her zaman ve her şeye karşı dikkatli ve uyanık olmak gerektiği hususunu öğrenmiş oldum.
Hepimizde biraz daha rahat etmek, biraz daha konforlu yaşamak düşüncesi var. Ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Amma görüyoruz ki rahatlık bizlere pek yaramadı. Ne eski dostluklar kaldı, ne de o eski samimi ilişkiler. İnsanımıza, toplumumuza, kısaca bizlere yazık oldu.
Şimdi evlerimiz konforlu, kaloriferli, klimalı; eskiden arabamız yoktu, şimdi ise araba alacağımız  zaman ilk önce kliması var mı diye soruyoruz. Yataklar rahat, koltuklar rahat, iş yerleri rahat, arabalar rahat. Hedefimize ulaştık amma karşılığında neler vererek? Acaba elde ettiklerimiz kaybettiklerimize değer miydi?
Öyleyse yattığın yataktan arabanın koltuğuna kadar her şeye dikkat et. Zira çok rahat, yumuşak hatta konforlu olması sağlıklı olması anlamına gelmiyor.
Ayrıca araba koltuklarından büro koltuklarına, hatta şehirler arası otobüslerin koltuklarına kadar koltuk yapan herkes bu konuda dikkatli olmalı, rahatlıktan ziyade sağlıklı olmasına özen göstermelidirler. Zaten başımıza ne geliyorsa bu rahat düşkünlüğümüzden geliyor. Halbuki bu dünyada rahat etmek mümkün değildir. Zira peygamberimiz s.a.v. öyle buyurmuştur. Rahat etmek mümkün olsa önce zenginler rahat eder. Gidin sorun bakalım onlar rahat mı? Hayır, aksine dünyanın sıkıntılarını ve yüklerini onlar çekiyorlar. Evine ancak bir iki ayda bir uğrayabilen zenginler vardır. Kafaları da hep işle meşgul.
 Öyleyse Peygamberimiz s.a.v.’in “ Dünyada rahat yoktur” hadis-i şerifini kulağımıza küpe ederek bu dünyanın rahat yeri değil, aksine çalışma, yorulma ve kazanma yeri olduğunu bilerek hareket etmeli ve rahat etmeyi ahirete, Cennete, ebedi hayata bırakmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder