18 Şubat 2011 Cuma

Oruç şükür ettirir

Bize birisi bir hediye gönderse gönderene minnettar olup teşekkür ettiğimiz gibi o hediyeyi getirene de bir teşekkür ederiz.
İşte Cenab-ı Hak bizleri sayısız nimetleri ile perverde etmiş. Fakat bu nimetleri sebeplerle gönderiyor. Dolayısıyla sana nimet kimin eliyle gelmiş olursa olsun bil ki o nimet Allah (c.c.)’tandır. Öyleyse o nimeti sana getiren sebebe teşekkür et amma asıl teşekkürü Allah (c.c.)’a etmen gerektiğini unutma.
Allah (c.c.)’a teşekkür etmek ise; o nimetleri doğrudan doğruya O’ndan bilmek, ne kadar kıymetli olduklarını anlamak ve o nimetlere ne kadar muhtaç olduğunu bilmek ile olur.
İnsan her zaman bu şükrü yapamaz. Ramazan orucu ile sair zamanlarda kıymetini anlayamadığı nimetlerin ne kadar kıymetli olduklarını anlar. Bir bardak su, kuru bir parça ekmek nasıl güzel ve kıymetli nimetlermiş fark eder. Hatta çok uzaklarda pişen ekmeklerin güzel kokularını almaya başlar. İşte oruç vasıtasıyla bu nimetlerin güzelliklerini ve kıymetlerini fark etmek manevi bir şükürdür.
Gündüz vakti nimetlerden istifade edemediğinden anlar ki; bu nimetler benim değil, ben onları yemekte hür değilim. Demek onlar başkasınındır. Yemek için O’nun müsaadesini bekliyorum diye o nimetlerin nimet oldukları fark eder.
Oruç vasıtasıyla her zaman yiyip-içtiği şeylerin meğer kendisine Allah (c.c.) tarafından gönderilmiş nimetler olduğunu anlayan insan bir adım daha ileri giderse ayın, güneşin, eşin, dostun, arkadaşın, ev ve eşyaların hatta her şeyin birer nimet olduğunu fark etmeye başlar. Böylece kendisini çeviren bunca sayısız nimetlere karşı nasıl şükür edeceğini şaşırır ve sürekli şükür etmeye başlar. Zaten insanın en önemli vazifelerinden biri de şükür etmek olduğundan bu haliyle vazifesini yapar, tam ve hakiki bir insan olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder