24 Şubat 2011 Perşembe

Müslüman olmak şerefi bize yeter


Meşhur, tarihi olayı bilirsiniz. Adaleti ile aleme nam salan Hz.Ömer Şam seferindedir. Koca islam aleminin halifesi olarak kölesi ile beraber bir tek develeri vardır. Adaletin gereği olarak köle ile Hz.Ömer deveye sıra ile binmektedirler. Yani, İslam devletinde, orta çağ diye kötüledikleri o dönemde devletin en başındaki Hz.Ömer ile en aşağıda olan köle aynı haklara sahiptirler. Deveye sıra ile binerek o çöllerde yolculuk etmektedirler. Nihayet Şam’a yaklaşılır. Elbette bütün Şam ahalisi Hz.Ömer’i karşılamak için bekleşmektedirler. Ancak deveye binme sırası da köleye gelmiştir.
Köle devenin üstünde, Hz.Ömer yerde yaya… Böyle nasıl Şam’a girilecektir? Köle Hz.Ömer’e yalvarır: -Ben hakkımı sana veriyorum, diye…Adaleti aleme nam salan Hz.Ömer’i ikna etmek mümkün olmaz. Deveye köle binecektir. En son orada bulunanlardan biri bu durum karşısında “şerefimiz ne olacak, efendim” der. Hz.Ömer tarihi bir cevap verir. “Müslüman olmak şerefi bize yeter. Müslüman olduktan sonra başka şeref mi arayalım? der.
Evet, Müslüman olmak şeref olarak bir kişiye yeter. Deveye binmekte ne şeref olacak ki..
Evet, insan bindiği arabadan şeref kazanamaz, oturduğu eve göre şerefi olamaz. Giydiği elbiseden şeref kazanılamaz. Dünya malı ile şeref olmaz. Makamlar mevkiler geçicidir. Böyle geçici şeylerle şeref kazanmaya çalışanlar, bunlar ellerinden çıkınca ne yapacaklardır?
Halbuki Müslüman olmak öyle bir şereftir ki.. tarif edilmez.
En başta Müslüman olmakla biz, bu kâinat sahibine muhatap, dost olduk. O’nun emir ve yasaklarına uyarak O’na kul olmak, O’nun yarattığı bir eser olmak, O’nun verdiği hayatı yaşayıp, O’nun verdiği rızkı yemek, O’nun şu harika mülkünde yaşamak nasıl bir şereftir, bir düşünün. Müslüman olmakla Peygamberlerin bile kendisine ümmet olmak istedikleri ve ancak İsa as’a nasip olacak Allah’ın en sevdiği kuluna ümmet olmak gibi tarif edilmez bir şeref kazandık. İslamiyet’ten uzak olanların perişan oldukları bu alemde Müslüman olmakla bizler yolumuzu bulduk, niçin yaşadığımızı anladık, nereye gittiğimizi öğrendik.
Müslüman olmakla toplumda nasıl yaşanacağını, büyüklere nasıl muamele edileceğini, küçüklere nasıl şefkat gösterileceğini öğrendik. Müslüan olmakla aile hayatı nasıl kurulur, nasıl devam ettirilir, kadının haklarını, erkeğin haklarını öğrendik. Komşu ilişkileri nasıl olacak, ibadet, şükür nasıl yapılacak onu öğrendik. Nefis ve şeytanın oyuncağı olmaktan İslamiyet sayesinde kurtulduk.
Müslüman olmakla şu dünyada nasıl yaşanacağını, neleri yapacağımızı, neleri de yapmayacağımızı öğrendik.
Müslüman demek bu kâinatın sahibine kul, habibine ümmet demek. Bu şeref bir insana yetmez mi? Yaşadığımız İslamiyet ile, öldükten sonra da akıl ve hayal yetişmez nimetlere gene bu İslamiyet sayesinde kavuşacağız inşallah.
Biz müslümanız. Nimetlerden istifade eder, şükür ederiz ve sevap kazanırız. Başımıza sıkıntı gelir, sabrederiz sevap kazanırız. Bizim için ne gam vardır nede keder. Dünya bile bizim için adeta bir cennettir.
Evet, biz müslümanız. Bu şeref bize yeter. Müslüman oldukları halde şerefi başka yerlerde arayanlar, yazık onlara…
…..
GÜNÜN SÖZÜ: “Müslümanın ölüsüne verilen değere bak ki; yıl on iki ay, yirmi dört saat –farz namazlar hariç-hiç durmadan devam eden Kâbe’nin etrafındaki tavaf, müslümanın cenaze namazı için duruyor”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder