1 Şubat 2011 Salı

Bir günde bu günlere gelmedik!

İçinde bulunduğumuz durumu doğru olarak değerlendirebilmek için geçmişe başımızı çevirip bakmamız gerekir.
Bizler altı yüzyıldan fazla dünya üzerinde saltanat sürmüş, üç kıtada at oynatmış ve tevhid bayrağını dünyanın dört bir yanında dalgalandırmış olan Osmanlı’nın torunlarıyız. Her fani gibi Osmanlı da doğmuş, büyümüş, gelişmiş, yaşlanmış ve ölmüştür. Nasıl ki insan yaşlanınca vücudunda bir çok hastalıklar ortaya çıkar. Aynen öyle de; Osmanlı’nın son zamanlarında da bir Avrupa hayranlığı başlamış ve her alanda Avrupalılaşmak fikri yaygınlaşmıştır. Ekser savaşlar Avrupalılara karşı yapıldığı halde, onlar her vesile ile düşmanlıklarını gösterdikleri halde bu Avrupalılaşmak sevdasının önüne geçilememiştir.
Nihayet birinci dünya savaşı kopmuş ve bu savaş Osmanlı’nın sonu olmuştur. Neticede Avrupalı olan İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılar ülkemizi işgal etmiş ve yapmadık zulüm bırakmamışlardır. Kurtuluş savaşı bu işgalci Avrupalılara karşı yapılmış ve onların ülkemizden söküp atıldığı günler hâlâ törenlerle kutlanmaktadır. Bütün bunlara rağmen ülkemiz bağımsızlığına kavuşur kavuşmaz Avrupalılaşma sürecine hız verilmiş ve fiilen Avrupalılaşma süreci başlatılmıştır.
Yapılan inkılaplarla kılık-kıyafetler tamamen değiştirilmiş ve  Avrupalıların giyim tarzı getirilmiştir. Arabi olan harfler kaldırılmış ve yerine Avrupa’nın kullandığı latin harfleri konulmuştur. Evlenme-boşanma, mirasın nasıl dağıtılacağı, hangi suça ne ceza verileceği gibi konularda Avrupa’dan kanunlar getirilmiş ve yürürlüğe konulmuştur. Eğitim ve öğretimde  tamamen Avrupa tarzına geçilmiş, hatta okutulan dersler ve konularına kadar Avrupaî tarz benimsenmiştir. Kısaca devletin nasıl idare edileceğinden günlük sakal tıraşı olmaya kadar hayatın her alanında Avrupa tarzına geçilmiştir.
İnkılaplara dikkat edilirse hepsinin Avrupa’dan aynen alınıp-getirildiği ve tatbik edildiği görülecektir.
Yapılan bütün bu işler resmi ağızlardan “din ve devlet işlerinin ayrılması” olarak ilan edilmiştir. Nihayet ellili yıllarda Avrupa’dan çok partili sistem de getirilmiş ve halk partiler vasıtası ile bölünmüş ve bir birleriyle mücadele eder hale getirilmiştir. Ve seksen öncesinde yaşadığımız gibi iş, milletin bir birini öldürmesine kadar varmıştır.
Nihayet geçen uzun yıllar içinde, yapılan bütün gayret ve çalışmalar netice vermiş ve halkımız az çok Avrupaî bir hayat tarzına geçmiştir. Giyinme şeklinden düğünlerde eğlenme şekline kadar, hatta yemeğin nasıl yeneceğinden evin nasıl döşeneceğine kadar her alanda  Avrupaî bir hayat tarzı benimsenmiştir.
Bununla beraber halkın bir kısmı hâlâ devlet idaresinden mahkemelere, eğitimden giyim kuşama kadar her alanda İslam’ın esas alınmasını istemektedir. Bunlar bir gün öleceklerini ve ahirete gideceklerini ve orada kurtulmanın ve rahat etmenin tek yolunun İslamî bir hayat yaşamaktan geçtiğini bildiklerinden Avrupalılaşmak hareketine daima soğuk bakmışlardır. Avrupaî hayat tarzını savunanlar ise; bu hayat tarzı nefsin çok hoşuna gittiğinden o yoldan asla taviz vermemişlerdir.
Nihayet son yıllarda bu Avrupalılaşma sevdasına İslamî kesim de katılmış hatta bu konuda onlar öncekileri de sollamışlar ve onlardan daha da hevesli olmuşlardır. Bunlar kendimize ait  kriterleri bir kenara bırakarak Avrupa’nın kriterlerini teker teker tatbikata koymaya başlamışlardır.
 Nihayet iki yüz seneyi aşkın bir zamandır devam eden bu  Avrupalılaşma süreci, Avrupa hayranlığı ve Avrupa sevdası böylece, yakında ülkemizin her yönüyle tam bir Avrupa ülkesi olmasıyla son bulacaktır. Bu resmen de tescil edilerek yakında son nokta konacaktır. Hayret! kimler başlatmış ve kimler bitiriyor! Evet tam bir Avrupa ülkesi olmamıza az bir zaman kalmıştır.
Evet bu süreç bitmek üzeredir. Bir sürecin bitmesi demek başka bir sürecin başlaması demektir. Şimdi ülkemiz için hangi yeni süreç başlamak üzere dersiniz?
Söz buraya gelmişken asrımızın büyük imamı Bediüzzaman hazretlerini anmadan geçemiyeceğim. O bundan yüz sene kadar önce “Osmanlı Avrupa’ya hamiledir ve onu doğuracaktır” buyurmuştur. Evet üstadım! Aynen dediğin gibi oldu. Sana selam olsun! Hürmetle ellerinden öperim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder