1 Şubat 2011 Salı

Seni bekleyen iki ev var!

Evet, seni ve her bir insanı bekleyen iki ev var. Ve neticede her bir insan o iki evden birine girecek ve yerleşecektir.
Evet, senin için hazırlanan bu iki evden hangisini satın alırsan ona girip yerleşeceksin. Hikaye anlatmıyorum, bu yazdıklarım hayâl de değil. Bu yazıyı her kim, her ne zaman ve her nerede okursa okusun, bilsin ki; şu anda onu bu iki evden biri bekliyor.
Evet, bu iki evden birisi; saadet diyarı olan cennette, diğeri sonsuz azap diyarı olan cehennemdedir. İnansan da inanmasan da bu böyledir. Çünkü, inansa da inanmasa da, bu dünyaya gelen her bir insan için cennette ve cehennemde birer ev yapılır. Neticede, bu dünyada yaptığı hareketlerle hangisini kazanmayı hak ederse oraya girer ve o eve yerleşir. Nitekim bu gerçek bir hadis-i şerifte peygamberimiz s.a.v. tarafından haber verilmiştir ve elbette bu olay hepimizin başına gelecektir.
Hadis-i şerifte “ Bir kişi ölüp te kabre konduğu zaman, eğer o kişi cennetlik ise ona –aşağıya bak- denilir. Aşağıda cehennemi ve orada kendisi için hazırlanmış olan evi görür. –Eğer kaybetseydin oraya girecektin- denilir. -Şimdi yukarı bak- denilir. Yukarı bakınca cenneti ve orada kendisi için hazırlanmış köşkü görür -İşte burası senindir ve oraya gireceksin- denilir.
Eğer ölen kişi cehennemliklerden ise -yukarı bak- denilir. Yukarı bakınca cenneti ve oradaki kendisi için hazırlanmış köşkleri görür -Eğer kazansaydın oraya girecektin- denilir. -Şimdi aşağı bak- denilir. Aşağı bakınca cehennemi ve orada kendisi için hazırlanmış içi azaplarla dolu olan evi görür -oraya gireceksin- denilir.
İşte bu hâl inançlı, inançsız herkesin başına gelir ve herkesin göreceği bir hadisedir.
Öyleyse şimdi bize düşen; önce bu meseleyi iyice zihnimize yerleştirmek, ‘ya kaybedersem’ diye endişelenmek, kazandıracak hareketleri araştırıp öğrenmek ve tatbik ederek kazanma gayreti ve umudu içinde olmaktır.
Evet, yapılacak iş budur. Hemen ‘Acaba ne yaparsam cenneti, o köşkleri, o akıl almaz saadeti kazanırım’ diye merak etmek, kazandıracak işleri öğrenmek ve hemen, hiç kimseye aldırmadan onları yapmaya koyulmaktır. Zira hepimiz görüyoruz ki; arkanızdan milyonlarca insan ağlayıp gözyaşı dökse bile, yine de sen tek başına kabre giriyor ve yaptıklarının hesabını veriyorsun. Kimse sana yardım edemiyor. Oraya; komünist, sosyalist, laik, ateist, Yahudi, Hıristiyan, ırkçı ve Demokrasi gibi beşeri bir sistemi benimseyen veya savunan birisi olarak girmek demek mahvolmak demektir. Evet, oraya mü’min ve Müslüman olarak girmekten başka kurtuluş yolu yoktur!
Hayatlarını İslam ve Müslümanlarla mücadele ederek geçirenler cenazeleri camiye gelince kurtulacaklarını mı sanıyorlar?
Yapılacak ikinci iş ise: hangi hareketlerin, söz ve davranışların o azap diyarı olan cehenneme götüreceğini öğrenip hemen onları terk etmektir. Öyle veya böyle işlemiş olduğumuz günahlardan da tevbe ve istiğfar etmek gerekir. İnsanların ayıplaması veya ne diyecekleri hiç önemli değildir. Zira yarın onlar seni azaptan kurtaramazlar. Çünkü, onların da yarın ahirette kendilerine yeter dertleri olacaktır.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde; düşünmemizi, tefekkür etmemizi, aklımızı işletmemizi istemiş; Peygamberimiz de s.a.v. “ Tefekkür gibi ibadet yoktur” buyurarak bizleri düşünmeye teşvik etmiş ve bir saat tefekkürün –bazı rivayetlere göre bir sene- gündüzü oruç geceyi ibadetle geçirmekten daha fazla sevap kazandıracağı haber verilmiştir.
Öyleyse şimdi sen de düşün! Yaptığın hareketler seni cennetteki köşküne mi götürür, yoksa cehennemdeki evine mi? İyice bak ve incele!
Eğer, şimdi sen böyle şeyleri düşünüp ilgilenmiyorsan yine de bil ki; bu düşünmemek seni kurtarmaz. Aksine, isteyerek ve gayret ederek cennet yolunu tutmazsan otomatik olarak cehennem yoluna girmiş olursun ve neticede sana hazırlanmış olan dayanılmaz azapları göreceğin eve girersin.
Hâlbuki sen dünyevî tehlikelerden nasıl da korkuyor ve o tehlikelere düşmemek için nasıl da gayret ediyorsun. Madem o kadar aklın var ve kafan da çalışıyor, öyleyse bu ebedi hayat yolundaki tehlikelerden de endişe edip, onlardan da kurtulmak için azda olsa gayret etmen gerekmez mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder