25 Mayıs 2013 Cumartesi

Bediüzzaman ve bu günkü nurcular!



Bugün bazı gerçekleri yazmanın zamanı gelmiştir.Son zamanlarda basında, özellikle nurcu denilince akla gelen guruplar hakkında bir çok yazılar yer almaktadır. Özellikle aleyhte yazılan bu yazılar ile ilgili olarak, yirmi seneyi aşkın bir zamandır Risale-i Nur külliyatından istifade eden ve bu eserleri bilen bir kişi olarak, bildiğim bazı hakikatleri okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Eserlerinde tamamen Ehl-i sünnet itikadını izah eden Bediüzzaman Hz.leri, son asrın en büyük bir alimi olarak, ortaya koyduğu Risale-i Nur eserleri ile hayatı boyunca iman ve Kur’an hizmetinde bulunmuş bir İslam mücahididir. “Şeriatin en küçük bir hakikatine bin ruhum olsa feda olsun” diyen Bediüzzaman Hz.leri hayatı boyunca dinden hiçbir zaman taviz vermemiş ve bu yüzden ömrü hapisler, mahkemeler ve sürgünlerde geçmiştir.
“Sizden bir ücret istemeyenlere tabi olun” ayet-i kerimesi gereğince insanlardan bir şey istememiş, hatta karşılık bekleyerek verdikleri için insanların hediyelerini dahi kabul etmemiştir.
Amelde Şafii mezhebine tabi olan Bediüzzaman Hz.leri eserlerinde itikadî meseleleri izah etmiş, dost ve düşman olanlar tarafından defalarca incelenen eserlerinin tamamen İslam’a uygun olduğu, ehl-i sünnet ve cemaat itikadını neşr ettiği tasdik edilmiştir. Çok kısa olarak Bediüzzaman Hz.leri budur.
Ne gariptir ki bugün Bediüzzaman Hz.lerini ve Risale-i Nur’ları bugünkü nurculara karşı savunma ihtiyacı hasıl olmuştur. Çünkü Bediüzzaman Hz.lerinin hayatı ve eserlerinde yazdıkları ile bugünkü nurcuların yaptıkları arasında çok farklar vardır.
Bediüzzaman Hz.leri kendi yazdıklarının dahi İslam mihengine vurulmasını ve oraya uyarsa kabul edilmesini eserlerinde yazmış, kendisinden sonrada bir şeyi körü körüne kabul etmemelerini, kim ne söylerse İslam mihengine vurmalarını talebelerine emir buyurmuşlardır. Ne yazık ki bugün nurcuyum diyenlerin büyük çoğunluğu “abi” dedikleri kişilerin peşine düşmüş, ağabeylerinin söylediklerini İslam’a uyup uymadığına bakmaksızın kabul etmişlerdir. Hatta bu ağabeyler Risale-i Nur’lara zıt fikirler de söyleseler kabul etmişlerdir. Bugünkü nurcuların Bediüzzaman’ın dediğini değilde büyük kabul ettikleri kişilerin dediklerini kabul etmelerini anlamak mümkün değildir.
Bediüzzaman Hz.leri ömrünü iman ve Kur’an hizmetinde geçirdiği, aslında nurculuğunda iman ve Kur’an hizmetinde bulunmak olduğu bilindiği halde bugünkü nurcuların Kur’an tefsiri, hadis ve fıkıh okumamaları ne ile izah edilebilir. Risale-i Nur’dan başka eser okumayarak nereye varılabilir? Kardeşim! Kur’an’sız, hadissiz, fıkıhsız nurculuk olur mu? Olursa işte bugünkü nurculuk gibi olur.
Bediüzzaman Hz.leri ayet ve hadislere dayanarak mehdi-i azam’ın geleceğini, alem-i islam’ı oluşturacağını, Kur’an’ı hayata tatbik edeceğini ve milyonlar ordusu ile yeryüzünde galibane gezeceğini eserlerinde açık açık yazdığı halde bu gerçeği bu günkü nurculara kabul ettirmek mümkün değildir.Bediüzzaman Hz.lerini dinlemeden nurculuk nasıl oluyor acaba? Bediüzzaman Hz.leri hayatı boyunca kabul etmediği halde O’na “ mehdisin” demek ve “ mehdi gelmiş-geçmiştir” demek ve bu yanlış fikirden asla vazgeçmemek! Hayret doğrusu.
Bediüzzaman Hz.leri ve  o günkü talebeleri asla insanlardan bir şey istemezlerdi. Halktan para toplamazlar, fakirin hakkı olan zekat, deri gibi şeyleri almazlardı. Şimdi ise zekat, sadaka, deri ne bulunursa toplanıyor, fakirlerin hakları gasbediliyor. Camiye dahi geçmeyen zekat okullar için toplanıyor. Maalesef zekatlarını okullara verenler de zekat borcundan kurtulmadıklarından zekatlarını yeniden vermeleri gerekiyor. Okullara zekat kabul edenlerin vebalini varın siz düşünün.
Şahısların hataları kendilerinedir. Ancak hizmet ediyoruz diye ortaya çıkanların İslam’a uymayan hareketlerini ortaya koymak, özellikle bu yanlış hareketlerle Bediüzzaman Hz.lerinin ve eserlerinin bir ilgisinin olmadığını ilan etmek vazifemizdir.
Hadis-i şerif okumamayı meslek ittihaz eden nurcular Bediüzzaman Hz.lerinin Risale-i Nur’larda “mesleğimiz sünnet-i seniyyeye uymaktır, bahusus beş vakit namazı kılmak,büyük günahları işlememektir” sözlerinden ne anlıyorlar acaba?!
“Sakal bırakamadım, evlenemedim, inşallah şu yaptığımız hizmet buna kefaret olur” diyen Bediüzzaman Hz.leri “siz sünnet-i seniyyeye uyun” emrediyor. Bana uyun demiyor. Buna rağmen bugünkü nurcular sakal bırakmamayı nurculuğun gereği sayıyorlar. Üstad’larını dahi dinlemiyorlar. Hem nurcuyum diyeceksin, hem Bediüzzaman’ı seveceksin hem de Beiüzzamanı değil başkaları dinleyeceksin. Bu nasıl mantık!
Hoş görü ve diyalog gibi ne olduğu son zamanlarda herkes tarafından anlaşılan meselelerle Bediüzzaman ve Risale-i Nur’ların hiçbir alakası yoktur. O hayatı boyunca Avrupa kâfirleri ile mücadele etmiş ve “tükürün şu zalimlerin yüzüne “ diye Avrupa papazlarını rezil etmiştir. Böyle bir Bediüzzaman ile bugün papazların karşısında hazır olda duranların ne alakası olabilir! Şimdiki Avrupa muhabbetinin ileride Avrupalıların düşmanlığı ile neticeleneceğini eserlerinde yazmıştır.
Avrupa birliğine can atıp, onlara övgüler yağdırıp Irak ve dünyanın değişik yerlerinde müslüman kanı akıtan Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında bir tek kelime söylemeyenlerin İslam mücahidi Bediüzzaman ve Risale-i Nur’lar ile bir alakası olabilir mi?
Avrupa ve Amerikalı İslam düşmanlarının müslümanların üzerine bomba yağdırdığı ve mallarına ve canlarına tecavüz ettikleri bir zamanda “maddi cihad yoktur, manevi cihad zamanıdır” diyerek kıyamete kadar farz olan maddi cihadı yok saymak insanı dalalete götürmez mi? Cihad meydanlarında yüzlerce talebesini şehid veren ve bizzat kendisi cihatlara iştirak eden, esarette yıllarını geçiren Bediüzzaman Hz.lerine yarın ahirette ne diyeceksiniz? “Maddi cihadı terk etmek kıyamet alametidir” diyen bizim peygamberimizdir.
Ey nurcular! ne yaptığınızın farkında mısınız? Üstadınızı dinleyin ve yaptıklarınızı İslam mihengine vurun. Yanlışlarınızı görüp düzeltmek yapacağınız en akıllıca iş olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder