Bugün bazı gerçekleri yazmanın zamanı gelmiştir.Son
zamanlarda basında, özellikle nurcu denilince akla gelen guruplar hakkında bir
çok yazılar yer almaktadır. Özellikle aleyhte yazılan bu yazılar ile ilgili
olarak, yirmi seneyi aşkın bir zamandır Risale-i Nur külliyatından istifade
eden ve bu eserleri bilen bir kişi olarak, bildiğim bazı hakikatleri
okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Eserlerinde tamamen Ehl-i sünnet itikadını izah eden
Bediüzzaman Hz.leri, son asrın en büyük bir alimi olarak, ortaya koyduğu
Risale-i Nur eserleri ile hayatı boyunca iman ve Kur’an hizmetinde bulunmuş bir
İslam mücahididir. “Şeriatin en küçük bir hakikatine bin ruhum olsa feda olsun”
diyen Bediüzzaman Hz.leri hayatı boyunca dinden hiçbir zaman taviz vermemiş ve
bu yüzden ömrü hapisler, mahkemeler ve sürgünlerde geçmiştir.
“Sizden bir ücret istemeyenlere tabi olun” ayet-i kerimesi
gereğince insanlardan bir şey istememiş, hatta karşılık bekleyerek verdikleri
için insanların hediyelerini dahi kabul etmemiştir.
Amelde Şafii mezhebine tabi olan Bediüzzaman Hz.leri
eserlerinde itikadî meseleleri izah etmiş, dost ve düşman olanlar tarafından
defalarca incelenen eserlerinin tamamen İslam’a uygun olduğu, ehl-i sünnet ve
cemaat itikadını neşr ettiği tasdik edilmiştir. Çok kısa olarak Bediüzzaman
Hz.leri budur.
Ne gariptir ki bugün
Bediüzzaman Hz.lerini ve Risale-i Nur’ları bugünkü nurculara karşı savunma
ihtiyacı hasıl olmuştur. Çünkü Bediüzzaman Hz.lerinin hayatı ve eserlerinde
yazdıkları ile bugünkü nurcuların yaptıkları arasında çok farklar vardır.
Bediüzzaman Hz.leri kendi yazdıklarının dahi İslam mihengine
vurulmasını ve oraya uyarsa kabul edilmesini eserlerinde yazmış, kendisinden
sonrada bir şeyi körü körüne kabul etmemelerini, kim ne söylerse İslam
mihengine vurmalarını talebelerine emir buyurmuşlardır. Ne yazık ki bugün
nurcuyum diyenlerin büyük çoğunluğu “abi” dedikleri kişilerin peşine düşmüş,
ağabeylerinin söylediklerini İslam’a uyup uymadığına bakmaksızın kabul
etmişlerdir. Hatta bu ağabeyler Risale-i Nur’lara zıt fikirler de söyleseler
kabul etmişlerdir. Bugünkü nurcuların Bediüzzaman’ın dediğini değilde büyük
kabul ettikleri kişilerin dediklerini kabul etmelerini anlamak mümkün değildir.
Bediüzzaman Hz.leri ömrünü iman ve Kur’an hizmetinde
geçirdiği, aslında nurculuğunda iman ve Kur’an hizmetinde bulunmak olduğu
bilindiği halde bugünkü nurcuların Kur’an tefsiri, hadis ve fıkıh okumamaları
ne ile izah edilebilir. Risale-i Nur’dan başka eser okumayarak nereye
varılabilir? Kardeşim! Kur’an’sız, hadissiz, fıkıhsız nurculuk olur mu? Olursa
işte bugünkü nurculuk gibi olur.
Bediüzzaman Hz.leri ayet ve hadislere dayanarak mehdi-i
azam’ın geleceğini, alem-i islam’ı oluşturacağını, Kur’an’ı hayata tatbik
edeceğini ve milyonlar ordusu ile yeryüzünde galibane gezeceğini eserlerinde
açık açık yazdığı halde bu gerçeği bu günkü nurculara kabul ettirmek mümkün
değildir.Bediüzzaman Hz.lerini dinlemeden nurculuk nasıl oluyor acaba?
Bediüzzaman Hz.leri hayatı boyunca kabul etmediği halde O’na “ mehdisin” demek
ve “ mehdi gelmiş-geçmiştir” demek ve bu yanlış fikirden asla vazgeçmemek!
Hayret doğrusu.
Bediüzzaman Hz.leri ve
o günkü talebeleri asla insanlardan bir şey istemezlerdi. Halktan para
toplamazlar, fakirin hakkı olan zekat, deri gibi şeyleri almazlardı. Şimdi ise
zekat, sadaka, deri ne bulunursa toplanıyor, fakirlerin hakları gasbediliyor.
Camiye dahi geçmeyen zekat okullar için toplanıyor. Maalesef zekatlarını
okullara verenler de zekat borcundan kurtulmadıklarından zekatlarını yeniden
vermeleri gerekiyor. Okullara zekat kabul edenlerin vebalini varın siz düşünün.
Şahısların hataları
kendilerinedir. Ancak hizmet ediyoruz diye ortaya çıkanların İslam’a uymayan
hareketlerini ortaya koymak, özellikle bu yanlış hareketlerle Bediüzzaman
Hz.lerinin ve eserlerinin bir ilgisinin olmadığını ilan etmek vazifemizdir.
Hadis-i şerif okumamayı meslek ittihaz eden nurcular
Bediüzzaman Hz.lerinin Risale-i Nur’larda “mesleğimiz
sünnet-i seniyyeye uymaktır, bahusus beş vakit namazı kılmak,büyük
günahları işlememektir” sözlerinden ne anlıyorlar acaba?!
“Sakal bırakamadım, evlenemedim, inşallah şu yaptığımız
hizmet buna kefaret olur” diyen Bediüzzaman Hz.leri “siz sünnet-i seniyyeye uyun” emrediyor. Bana uyun demiyor. Buna
rağmen bugünkü nurcular sakal bırakmamayı nurculuğun gereği sayıyorlar.
Üstad’larını dahi dinlemiyorlar. Hem nurcuyum diyeceksin, hem Bediüzzaman’ı
seveceksin hem de Beiüzzamanı değil başkaları dinleyeceksin. Bu nasıl mantık!
Hoş görü ve diyalog gibi ne olduğu son zamanlarda herkes
tarafından anlaşılan meselelerle Bediüzzaman ve Risale-i Nur’ların hiçbir
alakası yoktur. O hayatı boyunca Avrupa kâfirleri ile mücadele etmiş ve
“tükürün şu zalimlerin yüzüne “ diye Avrupa papazlarını rezil etmiştir. Böyle
bir Bediüzzaman ile bugün papazların karşısında hazır olda duranların ne
alakası olabilir! Şimdiki Avrupa muhabbetinin ileride Avrupalıların düşmanlığı
ile neticeleneceğini eserlerinde yazmıştır.
Avrupa birliğine can
atıp, onlara övgüler yağdırıp Irak ve dünyanın değişik yerlerinde müslüman kanı
akıtan Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında bir tek kelime söylemeyenlerin İslam
mücahidi Bediüzzaman ve Risale-i Nur’lar ile bir alakası olabilir mi?
Avrupa ve Amerikalı İslam düşmanlarının müslümanların
üzerine bomba yağdırdığı ve mallarına ve canlarına tecavüz ettikleri bir
zamanda “maddi cihad yoktur, manevi cihad zamanıdır” diyerek kıyamete kadar
farz olan maddi cihadı yok saymak insanı dalalete götürmez mi? Cihad
meydanlarında yüzlerce talebesini şehid veren ve bizzat kendisi cihatlara
iştirak eden, esarette yıllarını geçiren Bediüzzaman Hz.lerine yarın ahirette
ne diyeceksiniz? “Maddi cihadı terk etmek kıyamet alametidir” diyen bizim
peygamberimizdir.
Ey nurcular! ne yaptığınızın farkında mısınız? Üstadınızı
dinleyin ve yaptıklarınızı İslam mihengine vurun. Yanlışlarınızı görüp
düzeltmek yapacağınız en akıllıca iş olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder