28 Mayıs 2013 Salı

Ümid ve korku arasında ol!




Dinimizde bu ölçü çok önemlidir. Mü’minin yeri, dinimizdeki tabiri ile “beynel havf ve reca” yani ümid ve korku arasıdır.
Yani, kişi Allah’ın rahmetinden hiçbir zaman ümidini kesmeyecek amma, Allah’ın azabından da emin olmayacak. Mü’min ne kadar ibadet yaparsa yapsın, ne kadar iyilikte bulunursa bulunsun kendisinden emin olmayacak, hatta alnını secdeye koysa, haram nedir bilmese ve son nefesine kadar ibadetle meşgul olsa, gene de emin olamaz. Çünkü, yarın kıyamet günü dağlar gibi ibadetle gelip te cehenneme gönderilecek insanlar olacaktır. Ehl-i bid’a’nın hiçbir ibadetinin kabul edilmediği hadislerle sabittir. Kendini beğenen kişilerin de ibadetlerine zerre kadar değer verilmeyecektir. Dolayısıyla bizler yaptığımız ibadetin kabul olunup olunmadığını bilemeyiz. Kabul olunsa bile, Allah’ın rahmeti olmadıkça bu ibadetler bizi cennete götürmeye yetmez. Peygamberimiz (sav) hiçbir kimsenin ibadeti ile cennete gidemeyeceğini, ancak Allah’ın rahmeti ile cennete gideceğini, kendisinin dahi böyle olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla ibadetlerine güvenmek, onlar ile kurtulacağını sanmak yanlıştır. Biz ibadetlerimizi Rabbimizin rızasını kazanmak için yaparız. Elbette O’nun rızası ibadet ve güzel amellerle kazanılır. Cennete gidebilmemiz, cehennem azabından kurtulmamız O’nun rızasına bağlıdır. O’nun rızası da iman etmeye ve salih amel işlemeye bağlıdır. İsyan ederek herhalde rızası kazanılmaz.
Evet, ibadet yapanlar kendilerine güvenmeyecekler, kendilerini garantide görmeyecekler. Bir de isyan yollarında gidenler var. Onlar da ümidlerini kesmeyecekler. Allah’ın rahmetinden ümid kesmek en büyük günahlardandır. O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır. İsterse bütün kullarının bütün günahlarını bir anda affedebilir. Nerde kaldı ki bir mü’minin günahı.
Demek kişi her ne kadar günahkâr olursa olsun Allah’tan ümidini kesmeyecek, her ne kadar ibadet yaparsa yapsın kendini garantide görmeyecektir.
Hatta cenab-ı Hak bir kudsi hadiste bir kulda iki korku ve iki emniyeti toplamayacağını bildirmiştir. Bir kul ki dünyada Allah’tan kormuş ise o, ahirette korkmayacak, bir kul da dünyada korkmamış, kendine güvenmiş ise onu da mutlaka ahirette korkutacaktır. Kısaca dünyada korkanlar ahirette korkmayacak, dünyada korkmayanlar da ahirette korkacaklardır.
Bu yüzden kesinlikle kendimizi beğenmeyelim, kimseyi de hor ve hakir görmeyelim. Hatta, her ne halde olursa olsun hiç kimseyi ayıplamayalım. Yarın onlar tövbe edip düzelirler de, bakarsın, Allah korusun, bizler o yanlış işlere girebiliriz. Dünyada bu anlattıklarımızın örnekleri pek çoktur.
Öyleyse bilelim ki garanti yoktur. Her sene hacca da gitsen, sabahlara kadar ibadette yapsan, her gün oruç ta tutsan garanti olmaz. Kişi ömrünü putlara taparak ta geçirse, her gün içki içip zinada etse gene ümidsizlik te yoktur. Çünkü tövbe kapısı açıktır. Kişi ruhunu teslim etmedikçe ümid kesilmez, tövbe edebilir, dönüş yapabilir. Bir tek söz de kişiyi cehennemin ortasına vardırabilir.
Yapılacak iş iman edip Salih amel işleyerek ve haramlardan uzak durarak rabbimizin rızasını kazanmaya çalışmak, böylece umduğumuza nail, korktuğumuzdan emin olmaya bakmaktır. Elbette itaat yolu cennet yoludur, ve isyan yolu da cehennem yoludur.
Aman, dikkat!
….
GÜNÜN SÖZÜ: “İnsanları canlandıran ümid, öldüren ise ye’s (ümidsizlik) tir”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder