Elbette, toplumun yarısını meydana getiren kadınların bu dünyada
önemli yerleri ve vazifeleri vardır. Kadınlar erkeklere, daha dünyada cennet
hayatını yaşatacak şekilde yaratılmışlardır. Ancak bu, kadınların İslamî bir
terbiye almış olmalarına bağlıdır. Yoksa aynı kadınlar dünyayı erkeklere
cehenneme çevirirler.
Bu günkü kadınlar konusundaki ihtilaf, kadının toplumdaki
yeri ve vazifesi; nasıl giyinip nasıl hareket edeceği, neleri yapıp neleri
yapamayacağı gibi konularda olmaktadır. Bu konuda işin doğrusu ortaya konulursa yanlışlar kendiliğinden ortaya çıkar.
Öncelikle, bu kâinatı, bu dünyayı ve bu kadınları yaratan
Allah’tır. Bütün canlı mahlûkat nasıl kendilerini yaratan Allah’ın emirlerini
ve kendilerine verdiği vazifeleri hiç itirazsız yapıyorlarsa; aylar, güneşler,
dağlar gibi koca koca cansız, heybetli varlıklar da aynı şekilde Allah’ın emirlerine
itaat edip vazifelerini yapmaktadırlar.
Şimdi, bu koca âlemde canlı cansız, küçük büyük ne varsa
hepsi Allah’a boyun eğmiş ve O’nun emirleri doğrultusunda, verdiği vazifeleri
yapmaktadırlar. Siz, bir an bile güneşin vazifesinden geri kaldığını gördünüz
mü? Öyleyse, elbette insanlar da, erkek olsun kadın olsun, Allah’ın emir ve
yasaklarına göre yaşayacak ve O’nun kendilerine verdiği vazifeyi yerine
getirecekler ve ona göre bir hayat yaşayacaklardır. O’nu tanımayan, emir ve
yasaklarını dinlemeyen, verdiği vazifeleri kabul etmeyenlere bir sözümüz yok.
Çünkü onlar, canlı cansız her şeyin kendisine boyun eğdiği zata karşı baş
kaldırmanın cezasını ebedi olarak cehennemde kalarak çekeceklerdir.
Bizim işimiz, kadını yaratan Allah’ın kadına ne gibi
vazifeler verdiğini, emir ve yasaklarının ne olduğunu ortaya koyarak kadının
toplumda olması gereken yerini doğru olarak tesbit etmek ve kadınların buna
göre hareket etmelerini sağlamaktır. Bunu ise, bu kâinatın sahibi olan Allah’ın
son elçisi ile gönderdiği kitabından ve elçisinden, yani hadislerden ve O’nun
sünnetinden öğreneceğiz. ‘Ben de müslümanım’ diyen bir kadın da hiç itirazsız
bu emir ve yasaklara göre hayatını tanzim ederek hem kendisi dünyada ve
ahirette mutlu olacak, hem de etrafındakilerin mutlu olmasını sağlayacaktır. Yoksa Allah’ın kendilerine verdiği hakları
az bularak zamanın idarecilerinden yeni haklar vermelerini istemek veya onlardan
Allah’ın vermediği hakları kadınlara verenleri alkışlamak ve ona göre hareket
etmeye kalkmak Allah’ı bırakıp o kişilerin ilahlığını kabul etmek ve onlara kul
olmak anlamına gelir. Kadınları
yaratan Allah’tır. Emir ve yasakları koyan da O’dur. Onun verdiği haktan fazla
hak vermek zulümdür. Bu, kadınlar için iyilik değildir. Aynı zamanda hiçbir
lider, hiçbir sistem kadınlara Allah’ın vermediği hakları verme makamında
değildir. Allah’ın kadınlara vermediği hakları vermeye kalkmak nasıl bir haddi
aşmak ise, onların verdiği hakları kabul edip onları hayatına tatbik etmek te o
derece haddi aşmak olup, Allah’ı bırakıp o kişileri ilah olarak kabul etmek ve
onlara kul olmak demektir.
Mesela; Allah cc kullarına içki içmeyi kıyamete kadar
yasaklamıştır. Onu serbest etmek hiçbir kimsenin haddi değildir. Peki, birisi
çıktı, haddi aştı ve içkiyi serbest etti. Şimdi sen, o içkiyi serbest etti diye
içebilir misin? İnsanların onu serbest etmelerinin ne geçerliliği olabilir ki?
Şimdi, ben beş vakit namaz kılıyorum. Birisi, hangi makamda olursa olsun, “beş
vakit namazı zorunlu olmaktan çıkarıyorum, kılmak mecbur değil” dese, ben de
namazı terk etsem nasıl olur? O zaman Allah’ı bırakıp o kişinin ilahlığını
kabul etmiş olmaz mıyım? O da sahte bir ilah olmuş olmaz mı? İşte ‘lâ ilahe
illallah’(Allah’tan başka ilah yoktur) imanın kapısı olması bunun içindir. Önce
sahte ilahları red etmemiz emredilmiştir. Sahte ilahları red edebilmek için önce
onları tanımayı öğrenmek gerek. ‘Sahte ilah nasıl olur?’ dersen, işte böyle olur.
Allah’ın emir ve yasaklarını kaldırıp, kendi emir ve yasaklarını koyar. Böyle yapanlar,
ilahlığını ilan etmiş olur. Allah’ın emir ve yasaklarını bırakıp o sahte ilahın
emir ve yasaklarını kabul ederek uymak, o sahte ilahı ‘ilah’ olarak tanımak ve
ona kulluk etmek olur. Eğer her ikisini de idare ediyorsan, o zaman sen, en
büyük günah olan şirke girmiş olursun. Yapacağın iş, hemen tevbe etmektir.
Şimdi, kadınlar: -Kendilerini yaratan Allah’ın emir ve
yasakları nelerdir? –Kadınlara ne gibi vazifeler vermiştir? Gibi soruların
cevaplarını, ince teferruatına kadar sağlam dini eserlerden öğrenmelidirler.
Biz numune olarak üç hadis-i şerif yazacağız.
“ Kadın şu dört şeyi
yaparsa cennete girer. Namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve
kocasına itaat ederse”
“ Allah’tan korkun,
Allah’tan korkun kadınların hukuku hakkında! Zira onlar, sizin yardımcılarınız
ve esirlerinizdir. Onlar size Allah’ın emanetidir. Allah’ın bir sözü ile
onların her şeyi size helâl kılındı.”
“Kocası kendisinden
razı olarak ölen kadın mutlaka cennete girer.”
Ne mutlu hanımı saliha olanlara, veyl olsun o fasike
kadınlara!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder