Bu soru size basit gelebilir,
ancak kabre varınca ilk sorulacak sorunun bu olduğu düşünülürse basit olmadığı,
belki de en önemli sorunun bu soru olduğu anlaşılacaktır.
Kabre
vardığın zaman sana ilk olarak ‘Rabbin
kim?’ denecektir. O zaman, demek, Allah’tan başkasına kulluk yapmak var ki,
kişiye ilk olarak dünyada kime kulluk ettiği sorulacaktır, hem de ilk soru
olarak. Öyleyse, Allah’tan başkasına kulluk yapmak nasıl oluyor, öğrenelim ki
belki bir çoğumuz farkında olmadan böyle yapıyoruzdur.
Kişi kimin emir ve yasaklarına göre yaşarsa, hayatını
ona göre tanzim ederse ona kulluk ediyor demektir. Onun için hadis-i şerifte peygamberimiz s.a.v. ‘Karı kulu yüz üstü sürünsün’
buyurmuşlardır. Kişi kadına nasıl kulluk eder? Kadının dediğini dinimize uyup
uymadığına bakmaksızın yerine getirirse ona kulluk ediyor demektir. Kişi kendi
nefsini, heva hevesini de ilah edinebilir ve ona kul olabilir. Nasıl? Nefsinin
isteklerini haram helâl demeden yerine getirmeye çalışan kişi nefsinin hevasını
ilah edinmiş demektir ki ayette ‘Hevasını,
istek ve arzularını ilah edineni gördün mü?’(Furkan Suresi 43)
buyurulmuştur. Demek, canının istediği
gibi yaşayanlar, Allah’ın emir ve yasaklarını düşünmeksizin nefsinin isteklerini
yerine getirmek için uğraşanlar nefislerine kul olan, ayette belirtildiği gibi
hevalarını ilah edinen insanlardır. Allah sabah namazına kalk diyor, nefis
kalkma diyor; sen de nefsin dediğini yapıyorsun; Allah örtün diyor, nefsin
açıl, saçıl, güzelliğini herkese göster diyor; Allah içki içme diyor, nefis iç
diyor; ve hakeza.
‘Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve
Meryem oğlu Mesih’i Rableri olarak kabul ettiler’ (Tevbe suresi 31) ayeti gelince bazı Hıristiyanlar ‘Biz onları ilah edinmezdik’ diye
peygamberimiz s.a.v’e itirazda bulundular. Peygamberimiz s.a.v. ‘ Siz onların helâl ettiklerini helâl,
haram ettiklerini haram olarak kabul etmiyor muydunuz? diyerek cevapladı.
Demek, kimin emir ve yasaklarına göre hareket ediyorsan onu Rab kabul etmiş ve
ona kulluk ediyorsun demektir.
İnsanların sistemleri de
ilahlaştırması mümkündür. Çünkü, hemen bütün beşeri sistemlerde Allah’ın emir
ve yasakları nazara alınmadığı gibi, Allah’ın emir ve yasaklarına göre hareket
etmek veya onların tatbik edilmesini istemek te suç kabul edilmektedir. İşte
böyle bir sistemi benimseyenler, o sistemin içindeki emir ve yasaklara göre
hayatlarını yaşayanlar, Allah’ı bırakıp o sistemi ilahlaştırmış ve ona kulluk
etmiş olurlar.
Bazen siyasi bir lider, bazen
sahte bir şeyh te ilahlaştırılabilir ve kişi ona kulluk ediyor olabilir. Ölçü
aynıdır. Eğer o kişilerin emir ve yasaklarını, dine uyup uymadığına bakmaksızın
kabul edip yaparsa kişi o siyasi lideri veya o şeyhi Rab kabul etmiş, onu
ilahlaştırmış ve ona kulluk etmiş olur.
Peki, gerçek manâda Allah’a
kul olmak nasıl olur?
Önce, yukarıda bazı
örneklerini verdiğimiz sahte ilahları red edeceksin. Onları red etmeden bir
yere varamazsın. İmanın kapısı olan ‘La
ilahe illallah’ cümlesindeki ‘Lâ’
kelimesi bunu gerektirir. Sonra Allah’ı ilah olarak kabul edeceksin. Lafla
değil, fiilen. Yani, bir şeyi Allah emretmişse kabul edip, yerine getirmekte
tereddüt etmeyeceksin. Özellikle dinimizdeki namaz, oruç, hac, zekat, tesettür
gibi Allah’ın emirlerini yerine getirmek için kimseden izin istemeyeceksin,
engellemeye çalışan nefsinde olsa, en yakın annen-baban da olsa veya başkaları
da olsa mücadele edeceksin. Bir şeyi Allah cc yasak etmişse yapmayacaksın.
Nefsin de, arkadaşın da, eşin dostun da yap dese gene yapmayacaksın.
Yıkılırsan; nefsine, şeytana, kötü arkadaş ve emsaline yenilip te günahlara
girersen, hemen tövbe edip tekrar o hataya düşmemek için gayret edeceksin.
İnsan tekrar tekrar yıkılabilir, hata edebilir, günahlara düşebilir;
ümitsizliğe kapılmayacaksın ve tövbe etmekten de vaz geçmeyeceksin, ta ki
cennete varan kadar. Ne kadar günah
işlemiş olursan ol, Allah’tan ümit kesme! Çünkü O, bütün günahları bağışlayabileceğini
ilan etmiştir. Allah’tan ümid kesmek en büyük günahlardandır.
Fakat,
yanlış anlama! Zira dünyevi işlerde işçi elbette patronunun emrettiği şeyleri
yapacak, memur kendisine verilen vazifeleri yerine getirecek, evlat anne
babasının meşru isteklerine uyacaktır. Esas olan, Allah’ın kesin olan emir ve
yasaklarını yapmak ve aksi yönde bir dayatmayı, kimden gelirse gelsin red etmektir.
İslam
alimi olarak dinlediğin ve kendisine güvendiğin kimselerin de söylediklerini,
hâl ve hareketlerini İslam mihengine vurmalısın. İslam’a uymayan söz ve
hareketleri, kim söylerse ve kim yaparsa yapsın kabul etmeyeceksin. Hepsi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder