25 Mayıs 2013 Cumartesi

Kime kulluk ediyorsun?




Bu soru size basit gelebilir, ancak kabre varınca ilk sorulacak sorunun bu olduğu düşünülürse basit olmadığı, belki de en önemli sorunun bu soru olduğu anlaşılacaktır.
Kabre vardığın zaman sana ilk olarak ‘Rabbin kim?’ denecektir. O zaman, demek, Allah’tan başkasına kulluk yapmak var ki, kişiye ilk olarak dünyada kime kulluk ettiği sorulacaktır, hem de ilk soru olarak. Öyleyse, Allah’tan başkasına kulluk yapmak nasıl oluyor, öğrenelim ki belki bir çoğumuz farkında olmadan böyle yapıyoruzdur.  
Kişi kimin emir ve yasaklarına göre yaşarsa, hayatını ona göre tanzim ederse ona kulluk ediyor demektir. Onun için hadis-i şerifte peygamberimiz s.a.v. ‘Karı kulu yüz üstü sürünsün’ buyurmuşlardır. Kişi kadına nasıl kulluk eder? Kadının dediğini dinimize uyup uymadığına bakmaksızın yerine getirirse ona kulluk ediyor demektir. Kişi kendi nefsini, heva hevesini de ilah edinebilir ve ona kul olabilir. Nasıl? Nefsinin isteklerini haram helâl demeden yerine getirmeye çalışan kişi nefsinin hevasını ilah edinmiş demektir ki ayette ‘Hevasını, istek ve arzularını ilah edineni gördün mü?’(Furkan Suresi 43) buyurulmuştur. Demek, canının istediği gibi yaşayanlar, Allah’ın emir ve yasaklarını düşünmeksizin nefsinin isteklerini yerine getirmek için uğraşanlar nefislerine kul olan, ayette belirtildiği gibi hevalarını ilah edinen insanlardır. Allah sabah namazına kalk diyor, nefis kalkma diyor; sen de nefsin dediğini yapıyorsun; Allah örtün diyor, nefsin açıl, saçıl, güzelliğini herkese göster diyor; Allah içki içme diyor, nefis iç diyor; ve hakeza.
‘Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i Rableri olarak kabul ettiler’ (Tevbe suresi 31) ayeti gelince bazı Hıristiyanlar ‘Biz onları ilah edinmezdik’ diye peygamberimiz s.a.v’e itirazda bulundular. Peygamberimiz s.a.v. ‘ Siz onların helâl ettiklerini helâl, haram ettiklerini haram olarak kabul etmiyor muydunuz? diyerek cevapladı. Demek, kimin emir ve yasaklarına göre hareket ediyorsan onu Rab kabul etmiş ve ona kulluk ediyorsun demektir.
İnsanların sistemleri de ilahlaştırması mümkündür. Çünkü, hemen bütün beşeri sistemlerde Allah’ın emir ve yasakları nazara alınmadığı gibi, Allah’ın emir ve yasaklarına göre hareket etmek veya onların tatbik edilmesini istemek te suç kabul edilmektedir. İşte böyle bir sistemi benimseyenler, o sistemin içindeki emir ve yasaklara göre hayatlarını yaşayanlar, Allah’ı bırakıp o sistemi ilahlaştırmış ve ona kulluk etmiş olurlar.
Bazen siyasi bir lider, bazen sahte bir şeyh te ilahlaştırılabilir ve kişi ona kulluk ediyor olabilir. Ölçü aynıdır. Eğer o kişilerin emir ve yasaklarını, dine uyup uymadığına bakmaksızın kabul edip yaparsa kişi o siyasi lideri veya o şeyhi Rab kabul etmiş, onu ilahlaştırmış ve ona kulluk etmiş olur.
Peki, gerçek manâda Allah’a kul olmak nasıl olur?
Önce, yukarıda bazı örneklerini verdiğimiz sahte ilahları red edeceksin. Onları red etmeden bir yere varamazsın. İmanın kapısı olan ‘La ilahe illallah’ cümlesindeki ‘Lâ’ kelimesi bunu gerektirir. Sonra Allah’ı ilah olarak kabul edeceksin. Lafla değil, fiilen. Yani, bir şeyi Allah emretmişse kabul edip, yerine getirmekte tereddüt etmeyeceksin. Özellikle dinimizdeki namaz, oruç, hac, zekat, tesettür gibi Allah’ın emirlerini yerine getirmek için kimseden izin istemeyeceksin, engellemeye çalışan nefsinde olsa, en yakın annen-baban da olsa veya başkaları da olsa mücadele edeceksin. Bir şeyi Allah cc yasak etmişse yapmayacaksın. Nefsin de, arkadaşın da, eşin dostun da yap dese gene yapmayacaksın. Yıkılırsan; nefsine, şeytana, kötü arkadaş ve emsaline yenilip te günahlara girersen, hemen tövbe edip tekrar o hataya düşmemek için gayret edeceksin. İnsan tekrar tekrar yıkılabilir, hata edebilir, günahlara düşebilir; ümitsizliğe kapılmayacaksın ve tövbe etmekten de vaz geçmeyeceksin, ta ki cennete varan kadar. Ne kadar günah işlemiş olursan ol, Allah’tan ümit kesme! Çünkü O, bütün günahları bağışlayabileceğini ilan etmiştir. Allah’tan ümid kesmek en büyük günahlardandır.
Fakat, yanlış anlama! Zira dünyevi işlerde işçi elbette patronunun emrettiği şeyleri yapacak, memur kendisine verilen vazifeleri yerine getirecek, evlat anne babasının meşru isteklerine uyacaktır. Esas olan, Allah’ın kesin olan emir ve yasaklarını yapmak ve aksi yönde bir dayatmayı, kimden gelirse gelsin  red etmektir.
İslam alimi olarak dinlediğin ve kendisine güvendiğin kimselerin de söylediklerini, hâl ve hareketlerini İslam mihengine vurmalısın. İslam’a uymayan söz ve hareketleri, kim söylerse ve kim yaparsa yapsın kabul etmeyeceksin. Hepsi bu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder