İnsanın dünyaya
gönderilmesinin en önemli hikmetlerinden biri de şükür etmesidir. Şükür insanın
mutlaka yapması gereken en önemli bir vazifesidir.
Ancak şükür edebilmek için
nimetin farkına varmak gerekir. İnsan ise ekseriya elindekilerin kıymetini
bilemez ve genel olarak elinden çıktıktan sonra fark eder. İnsan elindekini
kaybetmeden bir nimetin kıymetini anlayamaz. Anlayamayınca da o nimete hakkıyla
şükür edemez.
Meşhur bir hikâye vardır.
Bildiğiniz gibi su, balıklar için hayati bir öneme sahiptir. Su olmazsa
yaşayamazlar. Şu yazacağımız, hikâye bile olsa, çok manalar ifade etmektedir.
“Bir gün balıklar toplanmışlar ve büyük olan balığa gitmişler. Demişler ki su
diye bir şey varmış, nedir o?” Düşünebiliyor musunuz? Devamlı içinde yaşadığı
suyu bilemiyor
Çünkü, susuzluğu bilmeyen
balık suyu da bilemez. Dolayısıyla o büyük nimetin farkına varmadığı için şükür
de edemez.
İşte biz insanlar da
böyleyizdir. Her gün nimetler içinde yüzdüğümüz halde bunların farkına varıp
hakkıyla şükür edemeyiz. Hâlbuki en büyük vazifelerimizden olan şükür
vazifemizi yerine getirebilmemiz için nimetlerin farkına varmamız gerekir. Bu
ise onlardan mahrum kalmak ile mümkün olur. İşte oruç bu vazifeyi görür.
Allah’ın yasak etmesi ile yeme ve içmeden kesilen insan yediği yemeklerin,
meyvelerin, suların nasıl kıymetli birer nimet olduklarını anlar. Bu anlama ile
nimetleri fark eden insana en mühim vazifesi olan şükür kapısı açılır. Yiyip
içtiği nimetlerin ne kadar kıymetli nimetler olduğunu fark eden insan onları
veren zata teşekkür borcunu yerine getirmeye başlar.
Yeme içmedeki nimetleri fark
edip şükre başlayan insan bir müddet sonra diğer nimetleri de fark etmeye
başlar. Mesela: hava bir nimet, güneş bir nimet, ay bir nimet. Yağmurlar, ağaçlar,
evler, evlatlar, dostlar ve hakeza.. Göz, kulak, el ve ayaklar kıymeti takdir
edilemeyecek derecede büyük birer nimettirler. Nihayetinde bakar ki sayısız
nimetler kendisini kuşatmış. O da bunu anlaması ile şükrünü artırır. Gün
geçtikçe daha fazla nimetleri fark etmesi daha fazla şükür etmesine sebep olur.
En nihayetinde bu kadar nimetlere şükür etmekte aciz kaldığını fark eder ve
“Allah’ım! Nimetlerine karşı şükürden acizim” der. Cenab-ı Hak bu sözü büyük
bir şükür olarak kabul eder.
İşte insan oruç vasıtası ile
nimetler alemini fark edebilir ve en büyük vazifelerinden biri olan şükür
vazifesini yapabilir.
Öyleyse orucumuz sadece yiyip
içmeyi terk etmekten ibaret olmasın. Orucumuz bir anahtar gibi nimetler alemini
açsın ve bizim o nimetleri fark etmemizi sağlasın. Elbette fark ettiğimiz her
bir nimet bizim daha fazla şükür etmemizi sağlayacaktır. Şükrün karşılığı ise
ahirette cennette verilecektir.
Şükür etmek nimetlerin
artmasına sebep olur. Şikayet ise eldeki nimetlerin gitmesine sebep olur. Demek
şükrün karşılığı daha dünyada başlamakta, nankörlüğün cezası da hemen dünyada görülmektedir.
Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer
nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi,
7)
“Eğer
şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin? Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.” (Nisa Suresi, 147)
……
Günün
sözü: “Bu dünyada her şey fanidir.
Allah için ve Allah yolunda olanlar hariç”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder