Mülk kimin de karışacaksın, kim idare ediyor da
karışacaksın, bu kullar kimin de karışacaksın. Evet mülk de O’nundur, idare de
O’nun elindedir. O’nun dediği dünyaya gelmekte, yaşattığı yaşamakta ve istediği
de ölmektedir. O demeden bu alemde zerre bile kıpırdayamaz.
O istediğini zengin, istediğini fakir eder; isterse kar
yağdırır, isterse yağmur; ister sıcak yapar, isterse soğuk. Kim karışabilir ki;
Bu kullar O’nun kullarıdır. Öyleyse O’nun mülkünde O’nun idaresine ve O’nun
kullarına karışmak olur mu? O ne yaparsa güzel yapar çünkü Hakîm’dir. O’nun yaptığından daha güzeli
olmaz. Madem öyledir, sen kendi vazifeni yap, O’nun işlerine karışma!
Sen sana ait olan vazifeleri yap, hem de hiç ihmal etme. Bir
memurun vazifesi ayrı, bir valinin vazifesi ayrıdır. Bir polisin vazifesi ile
bir ordu komutanının vazifeleri ne kadar bir birlerinden farklıdır. Küçük bir
ailede kadının vazifesi ile erkeğin vazifeleri ayrı ayrı olduğu gibi bir
belediye başkanı ile bir başbakanın vazifeleri de birbirlerinden çok farklıdır.
İşte herkes bulunduğu duruma göre
vazifelerini bilmeli, hem de hiç ihmal etmeden vazifelerini yapmalıdırlar.
Yarın ahirette herkes işte bu vazifelerinden, yani onu hakkıyla yapıp
yapmadığından hesaba çekilecektir. Demek kimse kendi vazifesi olan bir işe
“bana ne” diyemez. Hatta o kişinin
vazifesini en güzel bir şekilde yapmasına diğer insanların ihtiyacı vardır. Bu
bakımdan önemsiz bir iş te yoktur, herkesin işi önemlidir. Demek herkes
vazifesini yapsa problem biter. Demek problem varsa ya birileri vazifesini
yapmamış yada işinin başındakiler o işi becerememişlerdir.
Öyleyse herkes dünya işleri ile beraber ahirete ait
vazifelerini de öğrenmeli ve en güzel şekilde yapmaya çalışmalıdır.
Unutmayalım; Allah (c.c.) işini güzel yapanları sever.(ayet meali)
Kısaca vazifeni yap, vazife-i
İlahiye karışma!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder