Allah (c.c.)’a hamd olsun ki bu yıl Ramazan ayını Mekke ve
Medine’de geçirmeyi bize nasip etti. Konya’dan kalkan uçağımız iki saat kırk
beş dakika sonra Cidde hava alanına indi.Bir saatlik bir otobüs yolculuğundan
sonra Mekke’ye ulaştık. Kısa bir istirahatten sonra umre tavafını ve sa’yi’ni
yapıp traş olduktan sonra ihramdan çıkıp umremizi tamamlamış olduk. O akşam ilk
defa mescid-ül Haram’da iftar sofrasına oturdum. Bu yazımızda bu iftar
sofralarından bahsedeceğiz inşallah.
İftar sofraları hemen ikindi namazı kılınır kılınmaz
açılmaya başlıyor. İki çeşit iftar sofrası açılıyor. Birincisi Mescid-ül
Haram’ın kapalı alanları ve iç kısmında, ikincisi kapalı alanların dışında
kalan açık alanlarda. Bu dış kısımdaki açık alanlarda Kral sofrası açılıyor. Bu
sofranın farkı ikram edilen şeylerden kaynaklanıyor. Zira bu sofralarda iki
çeşit meyve suyu, elma, muz, hurma, bir parça ekmek gibi şeyler bulunuyor.
Bunun için ekseriya maddi imkanları yetersiz olan hacılar bu sofraları tercih
ediyorlar.
Ka’be’nin bulunduğu açık alan ile kapalı alanların tamamında
ise bizim Türk sofraları hariç sofrada sadece on-oniki civarında hurma ve
zemzem bulunuyor. Evet iftarda yediğiniz sadece on civarında hurma, hepsi bu
kadar. Dolayısıyla yemeside çabuk oluyor ve on dakika içinde iftarlar yapılmış
ve sofralar kalkmış oluyor ve müezzin akşam namazı için gamet getirmeye başlıyor.
Evet milyonu aşkın insan bir yerde ve aynı zamanda on dakika içinde iftar
ediyor ve sofralar kalkmış oluyor. On hurma ile yapılan iftar kişi için yeterli
oluyor ve kendinizi çok hafif ve rahat hissediyorsunuz. Yatsı namazı ile
başlayacak ve iki saat sürecek teravih namazı içinde hiçbir ağırlık
hissetmiyorsunuz. Ancak gidecek olanlara şunuda belirtelim ki bu bana az geldi
diyenler akşam namazı ile yatsı arasında dışarı çıkıp yemek yiyebiliyorlar.
On kişiye iftar verseniz en az bir gün telaşesi olur.
Sofranın kaldırılması, bulaşıkların yıkanması saatler alır. Düşünün, milyon
insana sofra açılıyor, hem de o insanlar o yerde oturmuş ibadetlerini
yaparlarken ve onları hiç rahatsız etmeden. En küçük bir bağrışma , kavga,
gürültü, itişme-kakışma olmadan. Bütün bu işlerin arasında milyonlaraca insanın
içinde bir kava, gürültü göremezsiniz. Zengin-fakir, makam sahibi veya sıradan
bir kişi; hiç birini ayıramazsınız. Hepsi aynı sofrada, yan yana, diz dize.
Ayrıca renkleri ayrı, dilleri ayrı, kültürleri farklı. Onları bir araya getiren
tek şey iman ve İslamiyet. Ne müthiş bir manzara. Eşitlik dedikleri bu olsa
gerek veya eşitlik arayanlar bunu arıyor olsalar gerek. Ama yanlış yerde
arıyorlar. O sadece islamiyette var. Eğer onlar davalarında gerçekten samimi
iseler buyursunlar İslam dinine.
Gelecek hafta Medine’de ki, Mescid-i Nebevi’deki iftar
sofralarından bahsedeceğiz inşallah. Hepiniz Allah (c.c.)’a emanet olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder