Ramazan ayı çocuklar için,
özellikle gece yarısı kalkıp yemek yemeler, iftarlar, teravih namazları onlar
için çok farklı şeyler ifade ederler. Top atılması, salalar verilmesi,
camilerde görmeye alışık olmadığı mukabeleler, akşam vakti ezanı bekleyerek
sofra başında beklemeler ve en nihayetinde bir bayram havası içindeki teravih
namazları…
Evet, çocuklar normal zamanlarda
görmeye alışık olmadığı bu güzel faaliyetleri çok severler. Bir de bizzat o
faaliyetlere katılırlarsa sevinçleri kat be kat artar. Dolayısıyla çocuklara
ramazan ayını sevdirmenin birinci yolu bizzat onunda bu faaliyetleri yapmasına
fırsat vermektir. O da bizzat bunları yaparak diğer insanlara katılmalıdır.
Elbette çocukların yaşına göre anne babalar onun neleri yapabileceğine karar
vereceklerdir amma, özellikle annelerin şefkati onları bu güzel işlere
katılmaktan alıkoymamalıdır. Bunu deyince annemin orta okul çağlarımdayken,
oruç tutabilecek durumdaki bize yaptıkları geldi. Ben oruç tutmak isterdim.
Mutlaka sahura kaldırmalarını söylerdim. Bir bakmışım sabah olmuş. Ya..Hu anne,
beni niye kaldırmadınız? Derdim. “Oğlum, daha küçüksün, zayıfsın, sonra
tutarsın” derdi. Aslında bu, yanlış bir hareketti. Annelik şefkati oğluna
kızına acıyıp oruç tutturmamak değil, tam tersine “aman, oğlum ateşe girmesin”
diyerek Allah’ın emir ve yasaklarını yapmasını sağlamaktır. Özellikle yedi
sekiz yaşlarımdaki ramazanları hatırlıyorum. Sahura kalkmayı o kadar severdim
ki…Amma annemiz çok azına bizi kaldırırdı. Demek bu günde yedi, sekiz yaş
civarı çocuklarımızı eğer kalkmak istiyorlarsa mutlaka sahura kaldırmalı ve o
zevki onlara tattırmalıdır.
Öyleyse, bu ayda çocuklarımıza
yaşlarına göre muamele etmeli, yedi sekiz yaş civarı çocuklar sahura
kaldırılmalı, yavaş yavaş oruç antremanı yaptırılmalıdır. Öğleye kadar veya
duruma göre daha az veya çok oruç tutturmalıdır. Üst üste üç gün oruç
tutabilecek çağa gelmiş olanlar artık oruç tutmaya başlamalıdırlar. Bırakın
biraz aç kalmayı, susuz kalmayı görsünler ve yaşasınlar. Bu az bir zahmet,
onlara çok şeyler kazandıracaktır.
Onları ellerinden tutup
camiye götürüp mukabele dinletelim. Onları sıkmayacak şekilde buna devam
edelim. Çocukları teravihe götürelim. Yalnız ,bunda ölçüyü kaçırmamak gerekir.
Çünkü henüz söz anlamayacak kadar küçük olan, iyi ve kötüyü ayıramayan,
tuvaletini tutamayan veya yaramazlık ettiği zaman insanları rahatsız ettiğinin
farkında olmayan çocukları camiye götürmek doğru değildir. Demek, söz anlayacak
çağda olan ve diğer cemaati rahatsız etmemeyi bilen ve tuvaletini tutmasını
öğrenmiş durumdaki çocuklar camiye getirilmelidir. Yoksa, çocukları camiye
alıştıracağız diye henüz neyin ne olduğunu bilmeyen, ağlayıp cemaati rahatsız
eden, cami içinde koşup insanları rahatsız eden çocukları camiye getirmek doğru
değildir. Bu konuda hadis-i şerif te vardır.
Çocuklar, bizzat yaşanmış
olan peygamber kıssalarını dinlemeyi çok severler. Bunları ya vaazlarda dinletmeli veya kendimiz bizzat
okuyup anlatmalı, yahut da kitaplardan
bizzat onlara okumalıdır. Bu onlara sarsılmaz bir iman kazandıracağı gibi,
kuvvetli bir şekilde dinimize de ısındıracaktır.
Evet, çocuklarımız ile
ilgilenelim, yaşlarına göre yapabilecekleri her şeyi ramazanda onlara
yaptıralım ve bu ayı dolu dolu yaşamalarına fırsat verelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder