28 Mayıs 2013 Salı

Ramazan ayını çocuklarımıza sevdirelim




Ramazan ayı çocuklar için, özellikle gece yarısı kalkıp yemek yemeler, iftarlar, teravih namazları onlar için çok farklı şeyler ifade ederler. Top atılması, salalar verilmesi, camilerde görmeye alışık olmadığı mukabeleler, akşam vakti ezanı bekleyerek sofra başında beklemeler ve en nihayetinde bir bayram havası içindeki teravih namazları…
Evet, çocuklar normal zamanlarda görmeye alışık olmadığı bu güzel faaliyetleri çok severler. Bir de bizzat o faaliyetlere katılırlarsa sevinçleri kat be kat artar. Dolayısıyla çocuklara ramazan ayını sevdirmenin birinci yolu bizzat onunda bu faaliyetleri yapmasına fırsat vermektir. O da bizzat bunları yaparak diğer insanlara katılmalıdır. Elbette çocukların yaşına göre anne babalar onun neleri yapabileceğine karar vereceklerdir amma, özellikle annelerin şefkati onları bu güzel işlere katılmaktan alıkoymamalıdır. Bunu deyince annemin orta okul çağlarımdayken, oruç tutabilecek durumdaki bize yaptıkları geldi. Ben oruç tutmak isterdim. Mutlaka sahura kaldırmalarını söylerdim. Bir bakmışım sabah olmuş. Ya..Hu anne, beni niye kaldırmadınız? Derdim. “Oğlum, daha küçüksün, zayıfsın, sonra tutarsın” derdi. Aslında bu, yanlış bir hareketti. Annelik şefkati oğluna kızına acıyıp oruç tutturmamak değil, tam tersine “aman, oğlum ateşe girmesin” diyerek Allah’ın emir ve yasaklarını yapmasını sağlamaktır. Özellikle yedi sekiz yaşlarımdaki ramazanları hatırlıyorum. Sahura kalkmayı o kadar severdim ki…Amma annemiz çok azına bizi kaldırırdı. Demek bu günde yedi, sekiz yaş civarı çocuklarımızı eğer kalkmak istiyorlarsa mutlaka sahura kaldırmalı ve o zevki onlara tattırmalıdır.
Öyleyse, bu ayda çocuklarımıza yaşlarına göre muamele etmeli, yedi sekiz yaş civarı çocuklar sahura kaldırılmalı, yavaş yavaş oruç antremanı yaptırılmalıdır. Öğleye kadar veya duruma göre daha az veya çok oruç tutturmalıdır. Üst üste üç gün oruç tutabilecek çağa gelmiş olanlar artık oruç tutmaya başlamalıdırlar. Bırakın biraz aç kalmayı, susuz kalmayı görsünler ve yaşasınlar. Bu az bir zahmet, onlara çok şeyler kazandıracaktır.
Onları ellerinden tutup camiye götürüp mukabele dinletelim. Onları sıkmayacak şekilde buna devam edelim. Çocukları teravihe götürelim. Yalnız ,bunda ölçüyü kaçırmamak gerekir. Çünkü henüz söz anlamayacak kadar küçük olan, iyi ve kötüyü ayıramayan, tuvaletini tutamayan veya yaramazlık ettiği zaman insanları rahatsız ettiğinin farkında olmayan çocukları camiye götürmek doğru değildir. Demek, söz anlayacak çağda olan ve diğer cemaati rahatsız etmemeyi bilen ve tuvaletini tutmasını öğrenmiş durumdaki çocuklar camiye getirilmelidir. Yoksa, çocukları camiye alıştıracağız diye henüz neyin ne olduğunu bilmeyen, ağlayıp cemaati rahatsız eden, cami içinde koşup insanları rahatsız eden çocukları camiye getirmek doğru değildir. Bu konuda hadis-i şerif te vardır.
Çocuklar, bizzat yaşanmış olan peygamber kıssalarını dinlemeyi çok severler. Bunları ya  vaazlarda dinletmeli veya kendimiz bizzat okuyup anlatmalı, yahut da  kitaplardan bizzat onlara okumalıdır. Bu onlara sarsılmaz bir iman kazandıracağı gibi, kuvvetli bir şekilde dinimize de ısındıracaktır.
Evet, çocuklarımız ile ilgilenelim, yaşlarına göre yapabilecekleri her şeyi ramazanda onlara yaptıralım ve bu ayı dolu dolu yaşamalarına fırsat verelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder