Günümüzün hastalığı “dünya sevgisi”dir.
Bugün, neredeyse bütün insanların yüzü dünyaya dönmüş
durumdadır. Ahiret ise unutulmuş veya unutturulmuştur.
Neden böyle söylüyoruz? Çünkü; günümüz insanı neredeyse
doğar doğmaz veya daha ilk okul çağına gelmeden çocuğunu dünya için koşturmaya
başlıyor. Çocuğun geleceği garanti olsun, sıkıntı çekmesin, iyi bir işi olsun
vs. Bu uğurda her fedakarlığa da katlanıyor. Güya çok iyi bir anne baba. Ve
bütün bunları çocuklarımızı sevdiğimiz için yapıyoruz. Halbuki çocuklarımızın
dünyasını yapalım derken ahiretlerini yıkıyoruz, onların akıl almaz azaplara
düşmesini hesaba katmıyoruz. Bu nasıl şefkat dersiniz? Kendimizde mütemadiyen çalışıyoruz
ve koşturuyoruz. Sanayi kuruluşlarına bakıyorum. Makineler yirmi dört saat durmuyor.
Neredeyse yirmi dört saat onlara az geliyor. Yanlış anlaşılmasın. Elbette
çalışılacak. Bu alemde yatana yer yoktur. Yatarak hiçbir yere varılamaz amma
ahireti unutarak, sanki dünyada ebedi kalacak gibi, ahiret de yokmuş gibi bütün
vaktini dünyayı kazanacağım diye koşturmak tam bir akılsızlıktır kanaatindeyim.
Yarın öldükten sonra herkesin aynı kanaate varacağında da şüphe yoktur.
Bu kadar koşuşturmanın neticesinde dünyaya yetişilebiliyor
mu? Ne dersiniz? Elbette hayır. Çünkü, dünyanın özelliğidir bu. Peşinden koşan
asla onu yakalayamaz ve bu dünya kimseye yar olmamıştır ve olmayacaktır.
Dünyayı yaratan ve sahibi olan Rabbimiz: “sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve
şeytan da Allah (c.c.)’ın affına güvendirerek sizi ayartmasın”
buyuruyor.(fatır suresi 5) Demek dünya çok aldatıcıdır. Bunu, onu yaratan ve
sahibi söylüyor. Kulak asmamak olur mu?
Peygamberimiz s.a.v. “dünya sevgisi bütün hataların başıdır”
buyurmuştur. Dikkat edin! “bütün hataların başı”. Demek, ne kadar günah
işliyorsak ve dinimizdeki emirleri yapmıyorsak yüzümüz dünyaya döndüğünden,
dünyayı sevdiğimizden, dolayısıyla ahireti unuttuğumuzdandır. Zira bu şekilde
yüzünü dünyaya dönen insan haram helal demeden dünyayı elde etmek için çalışır.
En küçük bir dünya menfaati için ahiretini mahvedecek işler yapar. Mesela;
binip durduğu arabasını yenileyebilmek için çekinmeden faize girer. Dünyanın en
küçük bir menfaati için en büyük günahlardan olan ve yarın bunu yapanı şiddetli
ve dayanılmaz azaplara götürecek olan faize girene ne demeli? Böyle yapanların
yarın kabirlerinden şeytan çarpmış gibi çıkacakları tehdidi ve hadisi niçin
insanları hiç korkutmuyor? Çünkü, senin aklın dünyada, ahireti düşünmüyorsun ki
korkasın. Günahlara böyle dalmandan başka, farz olan ibadetleri yapmayışında
bundan. İbadetlere verilecek büyük mükâfatlara da bu yüzden önem vermiyorsun.
İbadetlerin az bir zahmetine katlanmamaktan dolayı yarın ahirette uğrayacağın
azapları biliyor musun? Mesela; namaz kılmayanların sadece kabirdeki cezaları
ateşler içinde kalmak olduğunu biliyor musun? Açık gezen kadınların açık
yerlerinin yarın ateş haline geleceğini ve onları yakacağını düşünüyor musun?
Sokaklarımız “giyinik çıplak” denen kızlarla dolu. Onları böyle azapların
beklediğini düşünerek onların örtünmelerini, dolayısıyla bu azaplara
düşmelerini önlemeye çalışacağına bir de açık saçıklığı teşvik ediyor hatta
açılmaya insanları mecbur tutuyorsun. Bu
giyinik çıplakların yarın ahirette Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını da
biliyor musun? Eğer biliyorsan onlara acımamak nasıl oluyor? Elinle bu
çocukları Cehenneme atmak için uğraşıyorsun. Bu nasıl insanlık, bu nasıl
şefkat? İşte, ahireti unutmak ve yüzü dünyaya çevirmenin neticesi; dünyada en
küçük bir sıkıntıya düşmemek için çırpınıp, ahiretin en büyük tehlikelerine
kulak asmamak! Dünyanın en küçük bir menfaati için nice zahmetlere katlanıp,
ahiretteki büyük ve ebedi mükafatlara aldırmamak!
Evet, Ahiretteki o
büyük mükafatlara ve dehşetli cezalara nazarlar çevrilmeden nefse zor gelen
emirler yapılamaz ve nefse hoş gelen haramlar terk edilemez!
Bu dünyada bir kanun vardır. Kim Allah (c.c.)’a kulluk ederse, dünya ona hizmet eder; kim kulluğu
terk edip dünyanın peşine düşerse, o kişi dünyaya hizmetçi olur. Bu sözün
doğruluğunu gerek kendinizde gerekse çevrenizde görerek anlayabilirsiniz.
Bu dünyayı yaratan ve sahibi olan Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de
şöyle buyurmuştur:
*Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu
sakınanlar için daha iyidir, düşünmüyor
musunuz? En’am 32
*Ahireti bırakıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Rad 26
*Siz, her yüksek yere koca bir bina kurup; boş şeyle mi
uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak
sağlam yapılar mı edinirsiniz? Şuara 135
* Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. Habersiz oyalanmaktasınız.
Necm 60-61
* İşte, azıp ta dünya hayatını tercih edenin varacağı yer
şüphesiz Cehennemdir. Naziat 37-39
* Kıyameti gördükleri gün dünyada ancak bir akşam, yahut bir
kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar. Naziat 46
* İnkâr edenlere dünya hayatı güzel görünür. Onlar,
inananlar ile alay ederler. Bakara 212
Bediüzzaman Hz.leri
“ büyük günahları serbest işleyip hiç
pişman olmamak; o, imandan nasibi olmadığına delildir” buyurmuşlardır.
Yunus Emre Hz.leri de “ mal da yalan
mülk te yalan. Var git biraz da sen oyalan” demiştir.
Hz. Ali “ insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyurmuştur.
Gelin! Bu kadar ikazlara kulaklarımızı tıkamayalım.Ölüm bizi
uyandırmadan önce uyanalım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder