Bundan önce yazmış olduğumuz bir yazı ile baş örtüsü meselesine
son noktayı koymuştuk. Ancak son zamanlarda ki olaylar gösteriyor ki ne baş
örtüsünü savunanların nede başörtüsünün karşısında olanların bu meseleye son
noktayı koymaya niyetleri yok.
Öyleyse biz de meseleyi bir kez daha inceleyelim. Rabbimiz
Nisa suresi 65.ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor.
” Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çekiştikleri meselelerde
seni hakem tayin edip senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tam
bir teslimiyetle kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar”.
Bu ayet-i Kerime hemen herkesin bildiği meşhur bir ayettir.Ayrıca
buna benzer bir çok ayet-i Kerimeler de vardır. Demek müslümanların
halledilecek meseleleri olduğu zaman müracaat edecekleri yer Kur’an ve
Hadislere göre hüküm veren İslamî mahkemeler olmak zorundadır. Hatta bir kişi
Kur’an ve hadise göre verilen bir hükmü içinde sıkıntı duymadan kabul etmedikçe
iman etmiş olmaz.
Demek Müslümanların problemleri olduğu zaman gidecekleri yer
kendi öz çocuklarına köpekleri kadar değer vermeyen ve geçmişte insanlığa kan
kusturan Avrupalılar olamaz. Öyleyse Müslümanların İslam nurunu doğduğu günden beri söndürmeye uğraşan, bu
güne kadar İslam’a ve Müslümanlara ellerinden gelen düşmanlığı yapan bu
Avrupalıların kapısında ne işleri var?!
Ben bildim bileli bu baş örtüsü mücadelesi devam eder. Onlar
neyin davasını güdüyorlar, beraber inceleyelim. 11 kasım Cuma. Vakit gazetesi
sayfa 3. Baş örtülü bir köşe yazarı baş örtülülerin davasını çok güzel
özetlemiş. Aynen şöyle diyor. “Baş
örtülüler ne istiyor? Eğer onlar protokollerde yer alabilseler, üniversitelerde
okuyabilseler ve devlet memuru olabilseler mesele bitecek” Evet, aynen
böyle. Demek dava neymiş? Dinimizin müsaade etmediği şekilde protokollerde yer
alabilmek, erkeklerle iç içe üniversitelerde okuyabilmek, erkeklerle karışık
olarak devlet dairelerinde çalışabilmek.
Güya Allah (c.c.)’ın örtün emrinden taviz vermemek için
mücadele edenler aynı zamanda Allah (c.c.)’ın bir çok yasağını çiğnediklerini
nedense görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Şimdi bilenlerden soruyorum.
Kadınların ,isterse baş örtülü olsunlar, erkeklerin arasında protokollerde
beraber olmaları caiz mi?, Erkek öğrencilerle beraber karışık olarak sınıflarda
erkek öğretmenlerden ders almaları caiz mi?, Üniversitede okuyorum diye
şehirler arasında tek başlarına seyahat etmeleri caiz mi?, Diyelim ki okulu
bitirdi, memur oldu, avukat oldu, öğretmen oldu, ne olduysa, bu günkü şartlarda
erkeklerle iç içe çalışmaları caiz mi?,genç bir bayanın delikanlı erkeklere
öğretmenlik yapması caiz mi? Ve hakeza ve hakeza.
Dünyevi üç beş kuruş kazanıp rahat etmek veya çeşitli
makamlarda bulunup sefa sürmek için Allah (c.c.)’ın bu kadar yasağını
çiğneyenlerin durumunu tartışmak gerekir. Zira atamız Adem a.s. Cennette bir
tek yasağı çiğnediği için Cennetten çıkarıldığı unutulmamalıdır.
Düşünün! Bir kadına hac farz olsa ama onu hacca getirip
götürecek bir erkeği olmasa hacca gidemez. Dinimiz bir farzı yerine getirmek
için bile olsa kadının tek başına seyahat etmesine müsaade etmediği halde
okuyoruz diye baş örtülülerin şehirler arası yollarda cirit atmaları ne ile
izah edilebilir? Haydi diyelim ki baş örtülüler hiçbir yasak tanımadan bu
işleri yapıyorlar, peki sen “müslümanım” dediğin halde bunca yanlışı nasıl
savunuyorsun? Dinimizin yasak ettiği şeyleri savunmak senin ahiretine zarar
verir. Birileri dünyalarını kazanacaklar diye senin ahiretini tehlikeye atman
hiç te akıllıca bir hareket değildir.
Bir de olaya başka açıdan bakalım. Eğer bu İslam düşmanı
Avrupalılar akıllılık edip baş örtülülerin lehinde karar verselerdi o zaman bu
islamî kesim bu İslam düşmanlarını öve öve göğe çıkaracaklar, gazeteler övücü
manşetler atacak, köşe yazarları da onlara övgüler yağdıracaklardı. Müslüman
kesimin Allah (c.c.)’ın düşmanlarını övmesi gibi çirkin bir durum ortaya
çıkacaktı.
Aslında bütün problem İslamî olmayan kanunlar ve devlet
idarelerinden kaynaklanmaktadır. Bu ortamda İslam’a göre problemler
halledilemez. Çünkü o ölçü olarak kabul edilmiyor ki. Öyleyse bize düşen din
düşmanı Avrupalıların kapılarında zillet içinde dinimize ait haklarımızı aramak
değil, belki bu beşeri sistemlerin yıkılarak ilahi kanunların hakimiyeti için
çalışmak, en azından bunun için dua etmektir, vesselam.
Bugün toplumun bozulmasında kadınların yuvalarından
çıkmaları son derece etkili olmuştur. Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere hadis-i
şerifler ve bütün alimler eserlerinde görüleceği üzere kadınları yuvalarında
olmaya teşvik ettikleri halde günümüz müslümanlarının ısrarla kadınları
yuvalarından çıkarmaya uğraşmalarını anlamak mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder