24 Mayıs 2013 Cuma

Kader adalet eder…



 
Bundan önce yazmış olduğumuz bir yazı ile baş örtüsü meselesine son noktayı koymuştuk. Ancak son zamanlarda ki olaylar gösteriyor ki ne baş örtüsünü savunanların nede başörtüsünün karşısında olanların bu meseleye son noktayı koymaya niyetleri yok.
Öyleyse biz de meseleyi bir kez daha inceleyelim. Rabbimiz Nisa suresi 65.ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor.
” Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çekiştikleri meselelerde seni hakem tayin edip senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar”.
Bu ayet-i Kerime hemen herkesin bildiği meşhur bir ayettir.Ayrıca buna benzer bir çok ayet-i Kerimeler de vardır. Demek müslümanların halledilecek meseleleri olduğu zaman müracaat edecekleri yer Kur’an ve Hadislere göre hüküm veren İslamî mahkemeler olmak zorundadır. Hatta bir kişi Kur’an ve hadise göre verilen bir hükmü içinde sıkıntı duymadan kabul etmedikçe iman etmiş olmaz.
Demek Müslümanların problemleri olduğu zaman gidecekleri yer kendi öz çocuklarına köpekleri kadar değer vermeyen ve geçmişte insanlığa kan kusturan Avrupalılar olamaz. Öyleyse Müslümanların İslam nurunu  doğduğu günden beri söndürmeye uğraşan, bu güne kadar İslam’a ve Müslümanlara ellerinden gelen düşmanlığı yapan bu Avrupalıların kapısında ne işleri var?!
Ben bildim bileli bu baş örtüsü mücadelesi devam eder. Onlar neyin davasını güdüyorlar, beraber inceleyelim. 11 kasım Cuma. Vakit gazetesi sayfa 3. Baş örtülü bir köşe yazarı baş örtülülerin davasını çok güzel özetlemiş. Aynen şöyle diyor. “Baş örtülüler ne istiyor? Eğer onlar protokollerde yer alabilseler, üniversitelerde okuyabilseler ve devlet memuru olabilseler mesele bitecek” Evet, aynen böyle. Demek dava neymiş? Dinimizin müsaade etmediği şekilde protokollerde yer alabilmek, erkeklerle iç içe üniversitelerde okuyabilmek, erkeklerle karışık olarak devlet dairelerinde çalışabilmek.
Güya Allah (c.c.)’ın örtün emrinden taviz vermemek için mücadele edenler aynı zamanda Allah (c.c.)’ın bir çok yasağını çiğnediklerini nedense görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Şimdi bilenlerden soruyorum. Kadınların ,isterse baş örtülü olsunlar, erkeklerin arasında protokollerde beraber olmaları caiz mi?, Erkek öğrencilerle beraber karışık olarak sınıflarda erkek öğretmenlerden ders almaları caiz mi?, Üniversitede okuyorum diye şehirler arasında tek başlarına seyahat etmeleri caiz mi?, Diyelim ki okulu bitirdi, memur oldu, avukat oldu, öğretmen oldu, ne olduysa, bu günkü şartlarda erkeklerle iç içe çalışmaları caiz mi?,genç bir bayanın delikanlı erkeklere öğretmenlik yapması caiz mi? Ve hakeza ve hakeza.
Dünyevi üç beş kuruş kazanıp rahat etmek veya çeşitli makamlarda bulunup sefa sürmek için Allah (c.c.)’ın bu kadar yasağını çiğneyenlerin durumunu tartışmak gerekir. Zira atamız Adem a.s. Cennette bir tek yasağı çiğnediği için Cennetten çıkarıldığı unutulmamalıdır.
Düşünün! Bir kadına hac farz olsa ama onu hacca getirip götürecek bir erkeği olmasa hacca gidemez. Dinimiz bir farzı yerine getirmek için bile olsa kadının tek başına seyahat etmesine müsaade etmediği halde okuyoruz diye baş örtülülerin şehirler arası yollarda cirit atmaları ne ile izah edilebilir? Haydi diyelim ki baş örtülüler hiçbir yasak tanımadan bu işleri yapıyorlar, peki sen “müslümanım” dediğin halde bunca yanlışı nasıl savunuyorsun? Dinimizin yasak ettiği şeyleri savunmak senin ahiretine zarar verir. Birileri dünyalarını kazanacaklar diye senin ahiretini tehlikeye atman hiç te akıllıca bir hareket değildir.
Bir de olaya başka açıdan bakalım. Eğer bu İslam düşmanı Avrupalılar akıllılık edip baş örtülülerin lehinde karar verselerdi o zaman bu islamî kesim bu İslam düşmanlarını öve öve göğe çıkaracaklar, gazeteler övücü manşetler atacak, köşe yazarları da onlara övgüler yağdıracaklardı. Müslüman kesimin Allah (c.c.)’ın düşmanlarını övmesi gibi çirkin bir durum ortaya çıkacaktı.
Aslında bütün problem İslamî olmayan kanunlar ve devlet idarelerinden kaynaklanmaktadır. Bu ortamda İslam’a göre problemler halledilemez. Çünkü o ölçü olarak kabul edilmiyor ki. Öyleyse bize düşen din düşmanı Avrupalıların kapılarında zillet içinde dinimize ait haklarımızı aramak değil, belki bu beşeri sistemlerin yıkılarak ilahi kanunların hakimiyeti için çalışmak, en azından bunun için dua etmektir, vesselam.
Bugün toplumun bozulmasında kadınların yuvalarından çıkmaları son derece etkili olmuştur. Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere hadis-i şerifler ve bütün alimler eserlerinde görüleceği üzere kadınları yuvalarında olmaya teşvik ettikleri halde günümüz müslümanlarının ısrarla kadınları yuvalarından çıkarmaya uğraşmalarını anlamak mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder