Evet, şeytan en zayıf damarımızdan vuruyor. O insanların
arasını bozmak için her yolu dener ve hangi metod etkili olursa ona devam eder.
Bizler insanız, elbette bir çok hata ve kusurlarımız
olacaktır. Kusursuz olan yalnızca Allah (c.c.)’tır. Peygamberler dahi Allah
(c.c.)’ın koruması ile günah işlemekten mahfuz kalmışlardır.
Buradan anlaşıldığına göre bizler dört dörtlük olmadığımız
gibi çevremizdeki insanlar da dört dörtlük değildir. Öyleyse bizim bir çok hata
ve kusurlarımız olduğu gibi çevremizdeki insanların da bir çok hata ve
kusurları vardır. Bu normaldir. Evet bu normaldir amma şeytan durur mu? İşte
şeytan bizi bu noktadan vuruyor. Dinimiz bize başkaların hata ve kusurlarını
örtün dediği halde biz açmakla meşgul oluyoruz. Başkaların hata ve kusurlarına
karşı gözlerimizi yummamız gerekirken gözlerimizi dört açıyoruz ki bir kusur
bulalım. Bizim de hata ve kusurlarımız çok, elbette onunda bir hatası olabilir
diye hoş göreceğimiz yerde o bir hatayı büyüte büyüte ve çevremizdekilere yaya
yaya o insanı topluma çıkamaz bir hale getiriyoruz. İnsanların bu hata ve
kusurlarından bahsetmeyi yani gıybeti dinimiz şiddetle yasakladığı halde biz
bunu yapmayı marifet sanıyoruz. Birisi bizi ikaz etse “yalan mı söylüyorum,
dediklerimin hepsi doğru” diye kendimizi savunuyoruz. Elbette dediklerin doğru
olduğu için ona gıybet deniyor. Eğer bir de yalan söylüyorsan ona iftira denir.
Evet, şeytan bize dinimizin yasakladığı bu şeyleri
yaptırarak ilişkilerimizi bozuyor, dostluklarımızı bitiriyor, insanları
birbirlerinden uzaklaştırıyor, sevgi-saygı ve olması gereken birlik ve
beraberlik olmuyor. İnsanların birbirlerinin gözünde değeri kalmıyor. Sonuçta o
toplum ve o toplumdaki insanların değeri kalmadığından toplum manen çöküyor.
Şeytanın oyununa geldik, onun dediğini yaptık, dinimizi ise
dinlemedik. Kendimizi de toplumu da bitirdik. Çok geç olmadan kendimize gelsek
iyi olur.
Bir de insan şeytanın bu oyununa
geldiği halde doğru yaptığını sanıp kendisini haklı görmüyor mu? Hayret…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder