10 Ocak 2011 Pazartesi

BAŞIMIZ İNCE BİR KIL İLE KİTABA BAĞLIDIR


Kitaba bağlı olmak… Bu, özellikle günümüz insanı için şiar edinilmesi gereken bir cümle. “Başımız ince bir kıl ile kitaba bağlıdır” sözü, hayatımda tanıdığım en büyük zatlardan birisi olan Hacı Hulusi Bey’e aittir. Hacı Hulusi Bey, Çanakkale Savaşları’ndan tut, Kurtuluş Savaşları’na kadar pek çok harbe katılmış ve 93 yaşında Elazığ’da 1986 yılında vefat etmiştir. O, bir Osmanlı subayı idi. Rabbim şefaatlerine bizleri nail eylesin.
Kendisi son derece nazik ve kibar bir beyefendi idi. Bu zat, Risale-i Nur’ların müellifi Bediüzzaman Hz.lerinin birinci talebesi ve hakiki bir varisiydi. Zaten kendisini bu vesile ile 1984 yılında tanıdım ve Bitlis’ten bir kış günü, altı saatlik bir otobüs yolculuğu ederek Elazığ’a gittik. Üç arkadaş hem kendisine önemli bir soru soracak, hem de ben, ilk kez kendisini görecektim. Evet, ilk kez O’nu o gün gördüm ve ziyaret ettim. O zat ikindi dersine başladı, ders devam ederken bir anda dersi durdurdu ve bizim sormak için geldiğimiz sorumuza cevap verdi. Halbuki biz henüz sorumuzu sormamıştık. Bu durum karşısında biz üçümüz birbirimize baktık, hayrette kalmıştık ve neticede sorumuzu sormadan cevabını almış olarak dönüp geldik.
Evet, o zat çok istikametli ve çok harika bir zattı. İşte günümüz insanına bir cümle ile istikametli yolu gösteriyordu: “Başımız ince bir kıl ile kitaba bağlıdır”
Günümüz insanı sadece şu cümlenin gereğini yapsa doğru yolu bulur ve istikametle hayatını devam ettirir. Başımız ince bir kıl ile kitaba bağlı demek: Biz o kadar kitaba bağlı ve o kadar kitapta denenleri kabul edip yaparız ki en küçük bir muhalefetimiz de olmaz. Kitap ne demişse odur…
Bu gün bizim yapmamız gereken de budur. Kitaplara uymak. Elbette burada kitaptan kast edilenin ne olduğunu açmak gerekir. Kitap deyince ilk akla gelen Kur’an’dır ve onun izahları olan Hadislerdir. Zaten Peygamberimiz (sav) Veda Hutbesi’nde öyle dememiş miydi: Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sarılıp uydukça asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an ve sünnetimdir.
Bundan çıkan bir başka sonuç şudur: Kur’an’dan ve hadislerimden ayrılırsanız yolunuzu şaşırırsınız. Evet, yolumuzu şaşırdık. Çünkü öyle bir hayatı yaşamaya başladık ki, artık bir şey yapacağımız zaman onunla ilgili Kur’an ne diyor, sünnet ne diyor? diye sormuyoruz. Bu ise yolumuzu şaşırdığımızın göstergesidir.
Öğrenci öğretmenini bıçaklamış, öğretmen ağlıyor: Bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil, diyor. Öğrenci ise hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeden öğretmenini nasıl bıçakladığını adeta öğünerek anlatıyor.
Kimse “kral çıplak” diyemiyor amma kralın çıplak olduğu da ortada. Kitap ve sünnetten ayrıldığımızdan beri doğru giden bir şey kalmadı ve sür’atle toplum ahlaki çöküntüye doğru gidiyor. Son zamanlardaki olaylar bunu iyice ortaya çıkardı. Adam resmi dairede çekip tabancasını ateşliyor ve devletin görevlisini öldürüyor ve bu kameralarla tespit edilip bütün millete gösteriliyor. Öldürenin alacağı ceza ne? Herkes biliyor ki bu cani yaşayacak. Eğer bu caniye dinimizde belirtilen ceza verilecek olsaydı bu adam devletin resmi dairesinde bir memuru öldürebilir miydi? Demek suç sadece o canide değil. Şimdi “bu adam kısas olarak idam edilsin” desen herkes ayağa kalkar ve “olmaz” diye bağırırlar. O zaman bu vaziyetten niye şikayet ediyorsun ki..
Evet, kitaptan ayrıldık ve yolumuzu şaşırdık. Hukukta kitaptan ayrıldık, çocuklarımızı eğitmekte kitaptan ayrıldık, devleti idarede kitaptan ayrıldık, giyim kuşamdan alış verişe kadar her alanda kitaptan ayrıldık. Ne oldu?... Olan oldu ve daha çok şeylerin olacağı ortaya çıkmaya başladı. Çözüm hala kitaba dönmekte amma, nedense hala suçlu olarak dinimiz gösteriliyor! Gel de hayret etme…
Bu da kitaptan ayrılmamızın bir sonucu: İyiyi kötü, kötüyü iyi görecek kadar şaşırmak… Evet, kitaptan ayrılmamızın sonucu olarak toplumda manevi bir körlük başladı. İyi ve kötü ayrılamaz oldu. Kitap ve sünnet ölçü olarak alınmazsa iyi ve kötü olan şeyler nasıl birbirlerinden ayrılabilir ki…
Toplum nereye giderse gitsin; gelin, biz elimizden geldiği kadar. Kitaba bağlı olmaya devam edelim. Son sözümüz budur: “Allah (cc) kendisine itaat edeni hiç mahrum eder mi? Ve O, kendisine isyan edeni hiç rahat bırakır mı?” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder