8 Ocak 2011 Cumartesi

Bu asırda bilhassa kadınlar dikkat etmeli!

İşin doğrusu/Selahattin Altıntaş/23.03.2007
Bu asırda bilhassa kadınlar dikkat etmeli!
Evet, bu asırda bilhassa kadınlar dikkatli olmalıdırlar. Çünkü peygamberimiz s.a.v. “ Cennete muttali oldum, ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm; Cehenneme muttali oldum, ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm” buyurmuşlardır. Günümüzdeki kadınların durumu, adeta bu hadisi şerifin manasını fiilen tasdik etmektedir. Zira herkes gözü ile görmektedir ki, bu ahir zaman fitnesinde kadınlar başrolü oynamaktadırlar. Adeta utanma duygusundan yoksun olarak, yatak odası kıyafeti ile ve bütün vücutlarını teşhir edercesine caddelerde, çırıl çıplak olarak sahillerde, her türlü rezil vaziyette milyonların karşısında boy göstermektedirler. Kendilerini yaktıkları yetmiyormuş gibi, milyonlarca erkeği de günaha sokmaktadırlar. Elbette kendi günahlarından başka, günaha soktukları erkeklerin hepsinin günahı kadar da günah boyunlarına yüklenmektedir.
Elbette, toplumun yarısını meydana getiren kadınların bu dünyada önemli yerleri ve vazifeleri vardır. Kadınlar erkeklere, daha dünyada cennet hayatını yaşatacak şekilde yaratılmışlardır. Ancak bu, kadınların İslamî bir terbiye almış olmalarına bağlıdır. Yoksa aynı kadınlar dünyayı erkeklere cehenneme çevirirler.
Bu günkü kadınlar konusundaki ihtilaf, kadının toplumdaki yeri ve vazifesi; nasıl giyinip nasıl hareket edeceği, neleri yapıp neleri yapamayacağı gibi konularda olmaktadır. Bu konuda işin doğrusu ortaya konulursa yanlışlar kendiliğinden ortaya çıkar.
Öncelikle, bu kâinatı, bu dünyayı ve bu kadınları yaratan Allah’tır. Bütün canlı mahlûkat nasıl kendilerini yaratan Allah’ın emirlerini ve kendilerine verdiği vazifeleri hiç itirazsız yapıyorlarsa; aylar, güneşler, dağlar gibi koca koca cansız, heybetli varlıklar da aynı şekilde Allah’ın emirlerine itaat edip vazifelerini yapmaktadırlar.
Şimdi, bu koca âlemde canlı cansız, küçük büyük ne varsa hepsi Allah’a boyun eğmiş ve O’nun emirleri doğrultusunda, verdiği vazifeleri yapmaktadırlar. Siz, bir an bile güneşin vazifesinden geri kaldığını gördünüz mü? Öyleyse, elbette insanlar da, erkek olsun kadın olsun, Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşayacak ve O’nun kendilerine verdiği vazifeyi yerine getirecekler ve ona göre bir hayat yaşayacaklardır. O’nu tanımayan, emir ve yasaklarını dinlemeyen, verdiği vazifeleri kabul etmeyenlere bir sözümüz yok. Çünkü onlar, canlı cansız her şeyin kendisine boyun eğdiği zata karşı baş kaldırmanın cezasını ebedi olarak cehennemde kalarak çekeceklerdir.
Bizim işimiz, kadını yaratan Allah’ın kadına ne gibi vazifeler verdiğini, emir ve yasaklarının ne olduğunu ortaya koyarak kadının toplumda olması gereken yerini doğru olarak tesbit etmek ve kadınların buna göre hareket etmelerini sağlamaktır. Bunu ise, bu kâinatın sahibi olan Allah’ın son elçisi ile gönderdiği kitabından ve elçisinden, yani hadislerden ve O’nun sünnetinden öğreneceğiz. ‘Ben de müslümanım’ diyen bir kadın da hiç itirazsız bu emir ve yasaklara göre hayatını tanzim ederek hem kendisi dünyada ve ahirette mutlu olacak, hem de etrafındakilerin mutlu olmasını sağlayacaktır. Yoksa Allah’ın kendilerine verdiği hakları az bularak zamanın idarecilerinden yeni haklar vermelerini istemek veya onlardan Allah’ın vermediği hakları kadınlara verenleri alkışlamak ve ona göre hareket etmeye kalkmak Allah’ı bırakıp o kişilerin ilahlığını kabul etmek ve onlara kul olmak anlamına gelir. Kadınları yaratan Allah’tır. Emir ve yasakları koyan da O’dur. Onun verdiği haktan fazla hak vermek zulümdür. Bu, kadınlar için iyilik değildir. Aynı zamanda hiçbir lider, hiçbir sistem kadınlara Allah’ın vermediği hakları verme makamında değildir. Allah’ın kadınlara vermediği hakları vermeye kalkmak nasıl bir haddi aşmak ise, onların verdiği hakları kabul edip onları hayatına tatbik etmek te o derece haddi aşmak olup, Allah’ı bırakıp o kişileri ilah olarak kabul etmek ve onlara kul olmak demektir.
Mesela; Allah cc kullarına içki içmeyi kıyamete kadar yasaklamıştır. Onu serbest etmek hiçbir kimsenin haddi değildir. Peki, birisi çıktı, haddi aştı ve içkiyi serbest etti. Şimdi sen, o içkiyi serbest etti diye içebilir misin? İnsanların onu serbest etmelerinin ne geçerliliği olabilir ki? Şimdi, ben beş vakit namaz kılıyorum. Birisi, hangi makamda olursa olsun, “beş vakit namazı zorunlu olmaktan çıkarıyorum, kılmak mecbur değil” dese, ben de namazı terk etsem nasıl olur? O zaman Allah’ı bırakıp o kişinin ilahlığını kabul etmiş olmaz mıyım? O da sahte bir ilah olmuş olmaz mı? İşte ‘lâ ilahe illallah’(Allah’tan başka ilah yoktur) imanın kapısı olması bunun içindir. Önce sahte ilahları red etmemiz emredilmiştir. Sahte ilahları red edebilmek için önce onları tanımayı öğrenmek gerek. ‘Sahte ilah nasıl olur?’ dersen, işte böyle olur. Allah’ın emir ve yasaklarını kaldırıp, kendi emir ve yasaklarını koyar. Böyle yapanlar, ilahlığını ilan etmiş olur. Allah’ın emir ve yasaklarını bırakıp o sahte ilahın emir ve yasaklarını kabul ederek uymak, o sahte ilahı ‘ilah’ olarak tanımak ve ona kulluk etmek olur. Eğer her ikisini de idare ediyorsan, o zaman sen, en büyük günah olan şirke girmiş olursun. Yapacağın iş, hemen tevbe etmektir.
Şimdi, kadınlar: -Kendilerini yaratan Allah’ın emir ve yasakları nelerdir? –Kadınlara ne gibi vazifeler vermiştir? Gibi soruların cevaplarını, ince teferruatına kadar sağlam dini eserlerden öğrenmelidirler. Biz numune olarak üç hadis-i şerif yazacağız.
“ Kadın şu dört şeyi yaparsa cennete girer. Namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse”
“ Allah’tan korkun, Allah’tan korkun kadınların hukuku hakkında! Zira onlar, sizin yardımcılarınız ve esirlerinizdir. Onlar size Allah’ın emanetidir. Allah’ın bir sözü ile onların her şeyi size helâl kılındı.”
“Kocası kendisinden razı olarak ölen kadın mutlaka cennete girer.”
Ne mutlu hanımı saliha olanlara, veyl olsun o fasike kadınlara!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder