27 Ocak 2011 Perşembe

Eleştirilere açık mısınız?

 Bu konuda insanlar iki guruba ayrılırlar. Haklı olan eleştirilere açık olan ve bunları olgunlukla karşılayan insanlar ve eleştirilere kapalı, kaba, sert ve tahammülsüz insanlar.
Bu durumu öğretmenlerde rahatlıkla görebilirsiniz. Bazı zeki öğrenciler olur. Problemi öğretmenden önce çözer veya öğretmenin eksik ve hatasını bulur. Akıllı, olgun, bilgisine ve kendisine güvenen bir öğretmen böyle bir durumu büyük bir olgunlukla karşılar, hatta bu medeni cesaretinden dolayı öğrenciyi tebrik eder ve kendisi de bu eksiğini gidererek daha iyi bir öğretmen olur. Ancak mesleğinde başarısız ve yetersiz öğretmenler bunu yapamazlar. Hemen öğrenciye kızar, onu susturur, hatta ona kafayı takar ve öğrenciliği ona zehir eder. Bunun örnekleri pek çoktur.
Aynı şeyler bir aile reisi için de geçerlidir. Ailesini rahat ve başarılı bir şekilde idare eden bir aile reisi eleştirileri olgunlukla karşılar, bu eleştirileri dikkate alarak varsa eksikliğini giderir ve böylece her geçen gün daha iyiye doğru gider. Aile bireyleri de huzurlu ve mutlu olurlar. Aile reisi işinde ve idaresinde yetersiz ve başarısız ise bağırır çağırır, eleştirilere tahammül edemez ve aile fertlerine de huzur vermez.
Aynı kural mesela bir okul müdürü için de geçerlidir. İşinde başarılı, bilgili ve kendisine güvenen bir müdür eleştirileri dinler, uygun olanları tatbikata koyar, eleştiri yapanlara teşekkür eder. Böyle bir okulda çalışan öğretmenler ve öğrenciler hem daha başarılı, hem de huzurlu ve mutlu olurlar. Eğer müdür işinde başarılı değilse, bilgisi ve seviyesi yetersiz ise eleştirilere tahammül edemez, yersiz sert davranışlar gösterir ve okulu öğretmen ve öğrencilere zindan eder.
Kısaca başarılı, mesleğinde yeterli, bilgili ve olgun insanlar eleştirilere, yeniliklere açık olup çevrelerine de bu olumlu havayı yansıtırlar.  Başarısız ve yetersiz olanlar ise eleştirilere kapalı, hırçın, kaba ve sert olurlar. Etrafındakileri de daima huzursuz ederler. Bu kural bir vali, bir belediye başkanı, bir doktor veya cerrah, bir hakim, bir avukat, bir bakan, bir başbakan için de geçerlidir.
Hatta bu kural devletlerin sistemleri için bile geçerlidir. Önceki yıllarda katı sosyalist ve kominist sistemler vardı. Yıkılanlar hariç hala ayakta olanları var. Bu sistemlerin içinde yaşayanlar asla sistemi eleştiremez, sistemi kuranlar veya yürütenler hakkında doğru olan şeyleri bile söyleyemezlerdi. Bu sistemlerin eleştirilere tahammülü yoktu. İşte bu özellik o sistemlerin ne kadar yetersiz, geri birer sistem olduklarını göstermektedir ki sonunda bu sistemlerin bir çokları yıkılıp gitmiş, halklarına da dünyayı zindan etmişlerdir. Aydınlarını, fikir adamlarını ve bilge insanlarını haklı ve yerinde eleştirilerinden dolayı hapse atan bir sistem elbette yıkılmaya mahkumdur. Bu beşeri sistemlerden birisi olan Demokrasi’de ise fikre saygı, hürriyet, eleştirilere açıklık ve hoşgörü olduğundan insanlar fikirlerini rahatça söyleyebilmekte, eleştirilerde de bulunabilmektedirler.
Bu ve benzeri özelliklerinden dolayı Demokrasi, diğer beşeri sistemler içinde en gelişmiş olanıdır. Haklı eleştirilere kulak verip uygun olanları tatbik etmekle hem her geçen gün daha da gelişmekte, hem de halkı huzurlu ve mutlu olmaktadır. Halkın huzurlu ve mutlu olması ise beraberinde başarı ve ilerlemeyi getirmektedir. Dikkat edilirse genelde hep bu ülkelerin kalkındığı ve ileri gittikleri görülecektir. Dolayısıyla Demokrasi,  insanoğlunun tarih boyunca acı tecrübelerle elde ettiği en mükemmel beşeri sistemdir.
Bizim ülkemizdeki sisteme gelince. Bizim ülkemizde de sistemi eleştirmek mümkün değildir. Sistemi kuranlar ve yürütenleri haklı bile olsan eleştiremezsin. Bazen cesaret edip eleştirenlerin ise başlarına nelerin geldiği herkesin malumudur. Bu özellik, içinde bulunduğumuz sistemin  Demokrasiden ne kadar uzak ve ne kadar geri bir sistem olduğunu gösterir.
Bunun için ülkemizde sık sık ; 'Gerçek demokrasi yok, demokrasinin adı var, kendi yok, hakiki demokrasiyi istiyoruz'  tarzında aydın ve fikir adamlarının yaptıkları konuşmalara şahit oluruz. Dolayısıyla, Türkiye’de ki sistem, şu an itibari ile, eleştirilere ve yeniliklere kapalı olduğundan gerçek demokrasiden uzak ve  geri bir sistemdir.
Aslında bugün, gerek özgürlükler ve  gerekse teknolojik gelişmeler açısından diğer bir çok ülkeden ne kadar geri olduğumuz herkesin malumudur. Bu konuda en büyük pay sistemindir. Bu durumda: Acaba neden hala ısrarla bu sistem savunuluyor, anlamak mümkün değildir. Daha iyileri diğer ülkelerde tatbik edildiği halde ısrarla bu halin devamını istemek nasıl oluyor? Ülkemizin daha ileriye gitmesini ve insanımızın daha özgür ve mutlu olmasını engellemek için diretmek; hayret!  Bence gerçek gericilik işte budur.
Aslında Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası da bu sistemden kurtulmak, Avrupaî bir Demokrasiye ve özgürlüklere kavuşmak içindir. Avrupalılaşmak eskiden beri uygarlık ve ilerlemenin şartı olarak gösterildiğinden sistemin sahipleri AB'ye açıktan hayır diyememekte, bir taraftan da Avrupa’nın dayattığı yeniliklere alttan alttan karşı çıkmaktadırlar. Dolayısıyla şimdi sistemin sahipleri iki arada bir derede kalmışlardır. Çünkü onlarda bilmektedirler ki; Avrupa’ya uyum sağlandığında bu sistemden eser kalmayacaktır. AB'ye karşı olmak ise gericilik sayıldığından açıktan karşı çıkmak ta mümkün değildir. Bakalım sonuç ne olacak?
Bu yazdıklarımızdan bizim de beşeri bir sistem olan Demokrasiyi savunduğumuz anlaşılmamalıdır. Biz bu yazımızda sadece bu gün yaşanan gerçeklerin bir değerlendirmesini yapmış olduk. Yoksa:
Ben bir müslümanım.  İslamiyet ise: Bu kâinatı yaratan Allah'ın, kulları olan biz insanlara, her iki dünyada  mutlu ve huzurlu olmamız için gönderdiği sistemin adıdır. Demokrasi ise; insanların binlerce yıllık acı tecrübelerle geliştirdikleri sistemin adıdır.  Zerre kadar aklı olan bir insan diyebilir mi ki ‘Biz Allah’tan daha iyi kanun ve sistem yaparız?’ Bunu diyebilecek aklı başında bir tek insan çıkmaz. Öyleyse Allah’ın sisteminin yanında insanların kafasından çıkan sistemin adı mı olur!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder