26 Ocak 2011 Çarşamba

İnsan beyni ile görür, göz vasıtadır.

İnsan dürbün ile uzakları görebilir. Burada dürbün sadece bir vasıtadır, gören ise insandır. Bunun gibi, görme işinde de göz sadece bir vasıtadır. Gören beyindir. Bunun için araba kullanırken telefonla konuşmak yasaktır. Çünkü, insan konuşurken aklı konuştuğu şeye veya kişiye gider. Her ne kadar göz görmeye devam etse de, beyin başka şeyle meşgul olduğundan gözün gördüklerini değerlendiremez ve ona göre hareket edemez . Demek gözün görmesi yeterli değildir. Gözün gördüğünü değerlendirecek olan beyindir. Beyin bozuk olursa gözün görmesinin hiçbir anlamı olmaz. İşte, eski insanların peygamberi ve onun mucizelerini gördükleri halde inanmamalarının sebebi budur. Ona önce ‘sihirbaz’ demişler. Kafalarına onun bir sihirbaz olduğu girmiştir. Bundan sonra, artık o peygamber ne kadar mucize gösterse de inanmamışlardır. Çünkü gördüklerini değerlendirecek olan beyinde onun sihirbaz olduğu yazılıdır. Buradan “ Gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, işitmezler” ayetini anla! Halk arasında “ Adın çıkacağına canın çıksın” derler. Çünkü, adı kötüye çıkan kişi artık insanların kafasındaki kötü imajı ne kadar iyi hareketler yapsa da kolayca değiştiremez.
Bilirsiniz, ben sünnetçilik yaparım. Söz anlayacak bir çocuğu sünnet yapacağım zaman, korkmaması ve sünnet esnasında rahat durması için “ Sünneti yarın yapacağız, bugün hazırlık var. Hazırlığı iyi yapabilirsek yarın da kolay olur” diye ve bu gibi sözlerle çocuğu yarın sünnet olacağı konusunda inandırırız. Neticede çocuk sünnet olmayacağından emin olarak gelir ve masaya uzanır. Biz de hazırlık yapıyoruz derken sünnetini yaparız. Çocuğun bundan haberi olmaz. Bazen başını kaldırıp baktığı olur. Gözü ile sünnetin yapıldığını ve kesildiğini görür. Buna rağmen “ Amca, hani yarın kesilecektin” veya “Niçin kestiniz?” demez. Hatta ben onun bu halini görünce “ Bakma! Bakarsan bugün keserim” derim. Hemen yatar. “Aman amca, kesme” der. Hâlbuki kesilmiş bitmiş, kendisi de görmüştür. Buna rağmen yarın kesilecek sözünün etkisi ile görmemektedir. Tabii ki biz iş bittikten sonra ona doğruyu söyleriz. Bir müddet bu durum beni çok düşündürdü. Acaba çocuk gözü ile gördüğü halde kesildiğini neden kavrayamıyordu?
Sonra anladım ki; çocuk bize güvenmiş ve yarın kesileceğine inanmıştı. Bunun için kesildiğini gördüğü halde kavrayamıyordu. Gözü her ne kadar gerçeği görse de beyni onu değerlendiremiyordu. Çünkü beyne başka fikir sokulmuştu. O zaman çevremizdeki pek çok insanın gerçekleri gözü ile gördüğü halde anlayamamalarının sebebini anladım. Bu mesele günlük hayatımızda ve tarihi pek çok olayda görülmektedir.
Mesela, Avrupa ve Amerikalıları modern ve çağdaş insanlar olarak yıllarca uğraşıp beynimize soktular. Şimdi adamlar gelip, yüz binlerce masum insanı öldürüyor, akıl almaz işkenceler yapıyorlar ve biz bunları gözümüzle gördüğümüz halde onların nasıl canavar olduklarını anlayamıyoruz. Çünkü onlar, beynimize modern ve çağdaş insanlar olarak yazılmış.
Mesela, televizyonlarda pek çok rezillikler ve fuhşiyat görürsünüz. Kadın elin adamı ile aynı yatağa girer, sarmaş dolaş olur. Derler ki “rol icabı yapıyor.”  Bitti. Artık sen de, o kadının hakiki kocası da o rezillikleri normal karşılarsınız. Hiç ayıp bir şey göremezsiniz Çünkü beyninizde ‘rol icabı’ diye yazılmıştır..
Mesela, bazı meşhur âlim veya evliya zatların kıssaları anlatılır. Onlar meşhur ve güvenilir kişiler olduklarından nakledilen söz her ne kadar gerçeğe veya dine uymasa da hemen kabul edilip beyne sokulur. Hâlbuki bazen sözleri yanlış anlaşılır veya yanlış nakledilir. Böylece dine zıt fikirler insanların beynine sokulmuş olur. Artık ayet ve hadislere uymasa da o fikri izale etmek mümkün olmaz. Aslında her asırda bir imamın gelmesinin bir hikmeti de budur; kafalara zamanla girmiş olan batıl fikirleri temizlemek. Asrın imamı deyince bunu da yazalım. Mesela, asrımızın imamı Bediüzzaman Hz’lerine pek çok insan “Ahir zamanda beklenen Mehdi-i Azam O’dur” demektedirler. Çünkü ağabeyleri veya güvendikleri büyükleri öyle demiştir ve beyinlerine öyle girmiştir. Artık değiştiremezsin. Bediüzzaman Hz’leri eserlerinde: O zat benden sonra gelecek dese de, mehdi-i azamın milyonlar askeri ve orduları olacak dese de, onun zamanında âlem-i İslam oluşacak ve İslamiyet bütün hükümleri ile tatbik edilecek dese de onların fikirlerini değiştiremezsin. Çünkü ağabeyleri öyle demiştir. Beyinlerine de öyle girmiştir. Demek iş beyindedir.
Mademki insanların ve bizlerin böyle bir zaafımız var; annemiz, babamız, öğretmenimiz, arkadaşımız, liderimiz, önderimiz, şeyhimiz, hocamız gibi kendilerine güvendiğimiz  insanlar tarafından beynimize yanlış fikirler sokulmaktadır. Onlar kötü niyetli olmasalar dahi durum böyledir. Bundan kaçınmak ta mümkün değildir. Aslında beynimiz her an; televizyonlar, radyolar, gazeteler, kitaplar, yazarlar, annemiz, babamız, arkadaşımız, öğretmenlerimiz tarafından bombardıman altında tutulmaktadır. Ne yapacağız? Yanlış bilgilerin beynimize girmesini nasıl önleyeceğiz?
Bundan korunmak için, önce mutlak doğru olan bilgileri beynimize yerleştirmeliyiz ki; onlar da ayet ve hadislerdir. Ancak, onları da yanlış yorumlayarak insanları yanıltmaktadırlar. Öyleyse yapılacak iş: Ehl-i sünnet ve cemaat fikirlerini ve amellerini öğrenmeli ve fikir olarak onları beynimize sokmalıyız. Eğer sen önceden Allah’ın ve Resulünün sözlerini doğru olarak beynine yerleştirmezsen çok yanlış şeyler beynini doldurur ve sen, kolay kolay onların etkisinden kurtulamazsın. Mesela, son zamanlarda bazı hizmet gurupları Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olduklarını söylemeye başladılar. Hâlbuki dinimiz öyle demiyor. Onlar bunu nereden çıkardılar? Çünkü, ağabeyleri veya güvendikleri hocaları öyle söyledi. Artık onlara hangi delili gösterirsen göster, bu yanlış fikirlerinden döndüremezsin.
Demek, bu devir güvenme devri değil, güvenmeme devridir. Baban da söylese, öğretmenin de söylese, şeyhin de, ağabeyin de söylese, kim söylerse söylesin, ölçüye vur. Onların seni yanıltma ihtimalini sakın aklından çıkarma! Dikkat et! Zarar en güvendiklerinden geliyor.
Bediüzzaman Hz’leri ta o zamandan talebelerini ikaz etmiş ve “ Benim yazdıklarımı da hemen ben yazdığım için kabul etmeyin, ölçüye vurun. İleride başka birini de seversiniz. Ölçüye vurmadan kabul ederseniz olabilir ki o kişiler sizi yanıltabilirler. Ölçüye vurmadan almayınız!” Demiştir, demiştir amma dinleyen kim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder