10 Ocak 2011 Pazartesi

BİR SIR…

 Bu dünyada rahat yoktur. İnsanı üzen pek çok hadise peşi sıra cereyan etmektedir. Hastalıklar, musibetler, depremler, yangınlar, işsizlik, pahalılık, trafik kazaları gibi. Acaba neden bu ve buna benzer üzücü hadiseler olmaktadır?. İşte bu yazımızda bunun bir sırrını çözeceğiz inşallah.
Cenab-ı Hak insana pek çok kıymetli nimetler vermiştir. Karşılığında ise şükür istemektedir. İnsan ise bir nimet elinden çıkmadan kolay kolay o nimetin kıymetini bilemez, hatta o nimetin farkına bile varmaz. Dolayısıyla şükür vazifesini de hakkıyla yapamaz. Bunun için ona o nimetleri anlayacağı bir şekilde hatırlatmak gerekir.
İşte bunun için bazen karnı ağrır, kalbi tekler, hasta olur. İşte bunun için bazen parasız kalır, işsiz kalır, arabası bozulur. İşte bunun için bazen elektrikler kesilir, uçaklar düşer, trafik kazaları olur. İşte bunun için deprem olur, yangın olur, sel basar. İşte bunun için bazen güneş tutulur, ay tutulur, ortalığı sis basar da hayat felç olur. İşte bunun için bazen aç kalır, arkadaşsız kalır. İşte bunun için en yakınları ölür, eliyle onları gömer. İşte bunun için toplumda körler, sağırlar, topallar, deliler vardır. İşte bunun için zalim idareciler, zalim ülkeler vardır. İşte bunun için bazen sefere çıkar çoluk çocuğundan, evinden, barkından ayrılır. İşte bunun için bazen yağmurlar yağmaz kıtlık olur, bazen pahalılık olur da o nimetleri elde edemez. İşte bunun için bazen evler çöker, yollar buz tutar da kazalar olur ve hakeza ve hakeza …aklınıza gelen bildiğiniz bilmediğiniz bütün olumsuzluklar aslında bize bir nimeti hatırlatmak ve  o nimetin kıymetini bilip şükür etmemizi sağlamak içindir.
Çünkü gördüğün bir âmâ sana senin gördüğünü ve bu görme ile nasıl bir nimet içinde olduğunu gösterir. Çöken bir ev ayakta olan binaları ve bu binaların nasıl büyük birer nimet olduklarını ve insanların o nimetlerden istifade ettiklerini gösterir. Bozulan bir araba sana ne zamandır problemsiz o arabadan istifade ettiğini  hatırlatır. Hasta olup yattığın zaman sıhhatli olduğun günleri ve o günlerde nasıl nimet içinde yüzdüğünü hatırlatır. Birisi ölünce anlarsın ki ben yaşıyorum ve hayat ve yaşamak ne büyük bir nimettir . Aç kalınca Rabbin seni nasıl yıllarca doyurmuş anlarsın. Düşen bir uçak havada selametle uçan binlerce uçağı sana hatırlatır. Tutulan bir güneş güneş nimetini sana hatırlattığı gibi kesilen bir elektrik de onunla çalışan her şeyin durması ile elektriğin nasıl bir nimet olduğunu sana gösterir. Arkadaşsız kalınca arkadaşın kıymetini, parasız kalınca paranın kıymetini, işsiz kalınca da işin kıymetini anlarsın. Bir trafik kazası bize kaza yapmadan seyreden ve işlerini gören trafikteki milyonlarca insanın nasıl bir nimete mahzar olduklarını gösterir. Arabamız arızalanınca arabanın kıymetini, asansör bozulunca asansörün nasıl bir nimet olduğunu anlarız.Ev’in kıymetini evsiz olanlar, evladın kıymetini çocuğu olmayanlar bilir.Ve hakeza ve hakeza.
Kısacası gerek kendimizde gerekse çevremizde meydana gelen bütün olumsuz ve üzücü hadiseler bize bir nimeti hatırlatır ve şükür etmemizi sağlar. Öyleyse bundan sonra bu üzücü olaylara bir de bu pencereden bakalım hem şükür edelim, hem de bu gibi olayların olması gerektiğini anlayıp dehşete kapılmayalım. Anlayalım ki bu kainat Allah’ındır ve O idare etmektedir. O demeden bir zerre bile kıpırdamaz.O’nun izni olmadan bir tek canlı dünyaya gelmez, hiç kimse ölmez. O müsaade etmeden başımıza bir musibet gelmediği gibi hiçbir şeyin bize faydası da olmaz zararı da.
Öyleyse hiçbir olaydan dehşet almadan huzur içinde yaşamaya ve Rabbimize kulluk etmeye bakalım. Korkacaksak O’ndan korkalım, isteyeceksek O’ndan isteyelim, vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder