25 Ocak 2011 Salı

İslam’ı yaşamak için Ebu Cehiller’den izin istenir mi?

İslam’ın başında, peygamberimiz s.a.v.’in hayatı boyunca meydana gelen olaylar ve bu durumlarda yapılan hareketler hep bizim için birer örnektir. Ve bizim bu gün, içinde bulunduğumuz yeni durumlarda ne yapmamız gerektiği konusunda hep birer örnek teşkil etmektedir. Bunlardan birisi de ‘Mekke dönemi’ olarak bilinen dönemdir ve bu dönemden alınacak çok dersler vardır.Ve o dönem günümüzle bir çok yönden benzeşmekte, dolayısıyla o gün ne yapılmışsa bizimde aynı şekilde hareket etmemiz hususunda bize yol göstermektedir. Bunlardan birisi de şudur:
O günlerde Mekke, müşriklerin kontrolü ve hakimiyetleri altında idi. Dolayısıyla Müslüman olanlar ve inandıkları gibi yaşamaya çalışanlar şiddetli baskı ve zulüm görüyorlardı. Müslümanlar her türlü sıkıntı ve eziyete katlanıyor, gerekirse başka memleketlere İslam’ı yaşayabilmek için göç ediyor, amma  hiçbir Müslüman asla Ebu Cehil’in kapısına gidip te yalvarmıyor, islam’ı rahatça yaşayabilmek için ona ricada bulunmuyor, O’ndan izin istemiyordu. Böyle bir şey onların akıllardan bile geçmiyordu.
Şimdi diyeceksiniz ki “Zamanımızda Ebu Cehil mi var?”
Evet, o gün Ebu Cehil islam’ı yok etmek için elinden geleni yapıyor, İslam nurunu söndürmek için gayret ediyor ve elinde bulunan bütün imkanları bu yolda harcıyordu. Müslümanlara her türlü eza ve cefayı yapıyor ve Müslümanların islam’ı yaşamasını mümkün olduğu kadar önlemeye çalışıyordu ve hakeza…
Öyleyse ve hangi devirde olursa olsun, her kim ki İslam’ı yok etmeye çalışıyorsa O’da bir Ebu Cehil’dir. Her kim ki Müslümanların İslam’ı yaşamasını engellemeye uğraşıyorsa O’da bir Ebu Cehil’dir. Her kim ki insanlarla Müslüman oldukları için mücadele ediyorsa O’da bir Ebu Cehil’dir. Her kim ki İslam’ın yayılmasından rahatsız oluyorsa O’da bir Ebu Cehildir. İslamî kuralların yaşanmasını ve tatbik edilmesini önlemeye çalışıyorsa, bununla beraber İslam’ın yasakladığı şeylerin yayılması ve yapılması için gayret sarfediyorsa ve hakeza… O’da bir Ebu Cehil’dir vesselam.
Ebu Cehiller’den önce, o yolun yolcusu nice Nemrud’lar, Firavun’lar gelip geçtiği gibi, Ebu Cehilller’den sonra da İslam nurunu söndürmeye çalışan, Müslümanlara eza ve cefalarda bulunan nice kişiler gelip geçmiş ve kıyamete kadar da gelmeye devam edeceklerdir. Bu normaldir ancak, normal olmayan bir şey vardır. O’da günümüz Müslümanlarının şaşırarak İslam’ı yaşayabilmek için bu İslam düşmanlarından ricada bulunmaları, onlara yalvarmaları, onlardan izin alacağız diye çırpınmalarıdır. Her halde İslam tarihinde böyle bir yanlış yapılmamıştır. İnsan düşmanıyla mücadele eder, ölür veya öldürür, bir çok sıkıntıya katlanır fakat son derece zillete düşüp tezellül etmez, ona yalvarmaz.
Önce şunu bilmek gerekir ki, hiçbir kimse ve hiç bir makam Allah’ın emirlerini yasaklamak ve yasaklarını da serbest etmek makamında değildir. Böyle yapanlar son derece haddi aşan Firavun ve Ebu Cehiller’dir. Allah’ın dininden canının istediği kısmı serbest etmek, hoşuna gitmeyen kısımları ise yasaklamak tam bir firavunluktur, ilahlık taslamaktır. “Yoksa, Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır” (Şuara suresi 21) ayeti, dinimizde kesin olarak yasaklanan bir şeyi serbest edenlerin ilahlık taslamış olacaklarını, onların bu vaziyetini kabul edenlerinde müşrik olacaklarını açık olarak göstermektedir. 
Mesela, içki haramdır. Hiç bir kimse ve hiç bir makam sahibi onu serbest edemez. Şimdi sen, bir makam sahibine varıp “içkiyi serbest et de içelim” diyebilir misin? Veya birisi haddini aşarak serbest etse “ artık içki serbest oldu” diye içebilir misin? Onun bu serbest etmesini tasdik etsen müşrik olursun. Şimdi sen hiçbir makam sahibine “ müsaade et de başımızı örtelim” diyemezsin. Çünkü kadının örtüsünü yasaklayacak dünya üzerinde bir makam olmadığı gibi, müsaade ediyorum, örtün” diyecek bir makam da yoktur. Allah cc emretmiştir, örtülür.
Yalnız, bugün baş örtüsü mücadelesi verenler, başlarını örterek girmek istedikleri ortamların hiç te islam’a uygun olmadığını, oralara girmelerinin dinimize göre caiz olmadığını da düşünüyorlar mı acaba?
Bugün sadece baş örtüsü değil, dinimizin hükümlerinin neredeyse tamamı tatbikattan kaldırılmış ve bunların uygulanmasını istemek dahi suç kabul edilmiştir. Öyleyse neden sadece başörtüsü mücadelesi veriliyor da diğer hükümlerin tatbikinin mücadelesi verilmiyor?
Evet, biz müslümanız. Yapacağımız şey: Rabbimiz’in emir ve yasaklarını mümkün olduğu kadar yerine getirerek dünya ve ahiretimizi kurtarmaya çalışmaktır. Allah’ın kesin emrinin olduğu bir meselede kula itaat olmadığı gerçeğini bilerek hareket etmeli, nefsimize yenildiğimiz veya çeşitli sebeplerle işlediğimiz günahlardan dolayı da affımızı istirham etmeliyiz.
Arkadaş! Şunu kesin olarak bil ki; biz ahirzaman fitnesinde yaşıyoruz. Bizi yavaş yavaş bitirdiler de farkına varamadık. Eskiden “kanımız aksa da zafer islam’ın” diyenlerin bir çoğu maalesef bu gün sahillerde hanımı ve kızları ile çırıl çıplak bir vaziyette gezebiliyor. Bu insanların görüşleri aynı olduğu halde, aynı davaya devam ettikleri halde, nasıl oldu da hayatları bu kadar İslam’dan uzaklaştı. Bu bitmek değil de nedir?
Kendimizi kandırmakla bir yere varamayız. Allah’tan ümit kesilmez amma “Nasıl olsa Allah affeder” diye de günahlara dalmak tam bir akılsızlık değil midir?
Gelin, ölüm bizi uyandırmadan evvel şu gaflet uykusundan uyanalım, beş vakit namazımızı kılalım, karımızı-kızımızı örtelim, kendimizi ve çoluk çocuğumuzu kurtarmaya çalışalım. Yarın ahirette bu azmış insanları bekleyen azaplar hayâl dahi edilemeyecek kadar dehşetli ve şiddetlidir. Allah cc bizi korusun, amin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder