10 Ocak 2011 Pazartesi

BÜYÜKLERİ SAYMAK..

İşin doğrusu/Selahattin Altıntaş/07. 09.2007
-Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Küçüklerimize merhamet, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir."Tirmizi
Büyükler sayılacak...
Bir toplumda büyüklerin sayılması, gereken hürmetin gösterilmesi çok önemlidir. Toplumun huzurlu ve mutlu bir şekilde devamı buna bağlıdır. Büyüklerini saymayan toplumlar yıkılıp gitmeye ve bu süreçte de bir çok sıkıntı ve iç huzursuzluğu çekmeye mahkumdurlar. Esasen hürmet edilenler değil, hürmet edenler kazanır. Veya Kaybedenler neticede büyüklerine hürmet etmeyenler olmaktadır, amma iş işten geçtikten sonra.
En küçük toplum ailedir. Bir ailede büyükler sayılmıyor ve gereken hürmet onlara gösterilmiyorsa o ailede düzenden bahsedilemez. O ailede huzur ve mutluluk olmayacağı gibi, böyle bir aileden başarılı ve kıymetli fertler de yetişmez. Büyüğünü saymayan aile fertleri değersizleşir ve kıymetlerini kaybederler. Maalesef bu fertler dışarıda, toplum içinde de zararlı birer fert olurlar. Ekser toplumda kötü işleri yapan kişilerin böyle büyüklerini saymayan ve dolayısıyla aile düzeni olmayan aile fertleri arasından çıktığı unutulmamalıdır. Demek, kişi büyüğüne hürmet etmez, ona gereken hürmet ve saygıyı göstermezse önce kendi kaybeder amma büyükler de dolayısıyla zarar görürler.
Bu, büyüğe saygının ne demek olduğu en köklü kurum olan askeriyede rahat olarak görülür. Onlarda büyüğe saygısızlık affedilemez bir suçtur. Çünkü disiplinli bir ordunun devamı bu saygıya bağlıdır. Üstün sayılmadığı bir ordu yıkılmış denmektir.
Devlet dairelerinde de durum aynıdır. Amirin gerekli hürmeti görmediği bir resmi dairede işlerin rayında yürümesi beklenemez. O daireden verim alınması da mümkün değildir. Demek bütün iş bu büyüklere hürmet ve saygıya bağlıdır.
Anlaşılıyor ki varlığımız, güzel ve başarılı, huzurlu ve mutlu bir şekilde hayatımızın devamı büyüklerimizi sayıp, onlara hürmet etmemize bağlıdır. Öyelyse;
Önce biz, kendimiz, çevremizde büyük olarak kim var ise onlara gerekli olan hürmette kusur etmemeliyiz. Anlamalıyız ki, bizim değerimiz o büyüklere olan hürmetimize bağlıdır. Kendimizi bir şey sanıp, onları küçük görerek değer vermeyişimiz, onlara hürmet etmedikten başka belki de onları tahkir etmemiz asla bizim değerimizi artırmaz, aksine bizim değerimizi hiçe indirir. Öyleyse, biz de toplumda değerli birer kişi olmak istiyorsak; önce biz büyüklerimizi sayıp, onlara hürmet edeceğiz. Şöyle düşünün... Hiç tanımadığınız birisi babasına hürmet ediyor, bir diğeri de babasına hakaret ediyor. hangisi gözünüzde kıymetli olur, hangisi değersiz olur?
İleride bizimde yaşlanıp büyük olacağımız, küçüklerden saygı, sevgi ve hürmet bekleyeceğimiz unutulmamalıdır. O zaman, saygı görmenin yolu da şimdi, genç iken büyüklere saygılı olmaktan geçer. Zira Peygamberimiz s.a.v. küçüklüğünde veya gençliğinde büyüklerine saygı gösteren, hürmet eden, onlara yardım edenlere Cenab-ı Hakk’ın, bu kişiler yaşlandığı zaman onlara da yardım edecek, hürmet edecek kişileri var edeceğini söylemiştir. Demek bizler bugün büyüklerimizi sayıp, hürmet etmezsek yaşlanınca aynı muameleyi görerek cezamızı çekeceğiz demektir.
İnsanda bir kâlb vardır. İnsan kalbi ile sever ve kızar. Evet, bizler büyüklerimizi saymalı, hürmet etmeliyiz amma büyüklerde büyük gibi davranmalı, büyük olmanın gereğini yapmalıdırlar. Küçüklere yardımcı olmalılar, onlara yol göstermeliler, onlar için ellerinden gelen iyiliği yapmalıdırlar. Elbette insan iyilik gördüğü büyüğünü sayacak, sevecek ve gereken hürmeti gösterecektir. Amma büyük büyüklüğün gereğini yapmaz, üstelik her  türlü kötülüğü yaparsa o zaman lazım olan hürmeti görmeyeceği gibi hakarette görecektir. Bu durumda kendisi kaybettiği gibi maiyetindeki gençlerinde perişan olmalarına sebep olacaktır.
İnsanın kalbi termometreye benzer. Termometre hava ısınınca nasıl yükselir, soğuyunca da düşer. Bu termometrenin elinde değildir. İnsan kalbide kendisine iyilik yapan, izzet ve ikramda bulunanları sever, hakaret eden, kötülük yapanlara ise kızar. İnsanın bu elinde değildir. Dolayısıyla, eğer biz sayılıp sevilmiyorsak suçu kendimizde aramalıyız.  
Hayat bu... Şakası yok. Aslında ne yapıyorsak ona göre muamele görüyoruz. Öyleyse, bizler diğer insanlara karşı olan muamelelerimizde onlara iyi bir şekilde davranırsak elbette iyi bir karşılık görürüz. Kötü muamele yaparsak iyilik beklememiz yanlış olur. “İyilik etmedim ki kötülük göreyim” sözü Yahudi sözüdür. Bizim lügatımızda “iyilik yap, iyilik gör” vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder