27 Ocak 2011 Perşembe

Flaş,Flaş, Flaş! Ergenekonda ilk ceza verildi: BERAAT!!!...

Televizyonlarda ‘flaş haber’ olarak geçti: Ergenekon’da ilk ceza verildi! Elbette herkes hemen bir ‘oh’ çekmiş, ‘işte bu!’ demiştir.
Öyle yâ… Adamın evinden cephane çıkmış, 12 tane bomba, birçok mermi, çeşitli silahlar, TNT kalıpları ve bir çok patlayıcı. Suç sabit. Üstelik bu silahlar ve patlayıcılar öyle sıradan ve sadece depoda bekleyen bombalar da değil. Kardeşi olan diğer birkaç bomba Cumhuriyet gazetesine atılmış ve Türkiye’yi yerinden oynatmıştı. Milyonlarca insanın suçlanmasına, toplumun huzurunun bozulmasına ve kaosa sebep olmuştu. Günlerce gazete ve televizyonlar olayı haber yapmış ve “Nereye gidiyoruz” veya “Tehlikenin farkında mısınız?” diye terör estirilmişti. Elbette bu kadar toplumu etkileyen olayda kullanılan bombaların kalan kısmının yakalanması sıradan bir şey olamazdı. Nihayet bu bombaları bulunduran kişi yakalanmış, suç sabit olmuştu, öyleyse, elbette iyi bir cezayı da hak etmişti.
Evet, mahkeme suçu sabit görmüş ve cezayı vermiş. Böylece de Ergenekon davasındaki ilk ceza verilmiş oluyordu. Dolayısıyla bu haber toplumun çoktandır beklediği bir haber idi ki ‘flaş haber’ olarak “Flaş… Ergenekon’da ilk ceza verildi” şeklinde anons edildi. Elbette ben de, herkes gibi dikkat kesildim. Haberin detaylarını dinledikçe bunun bir ceza değil ‘beraat’ olduğunu içim sızlayarak anladım.
Evet, ülkeyi yerinden oynatan, ülkede kaosa sebep olan bomba ve diğer patlayıcı ve silahların yakalandığı şahısa iki yıl hapis cezası verilmiş. “Az amma olsun” dedim. Derken, mahkeme kişinin mahkemedeki iyi halini göz önünde bulundurmuş ve cezayı 18 aya indirmiş. “Hadi, neyse” dedim. Sonra, bu cezanın beş yıl ertelenmesine, dolayısıyla kişinin elini kolunu sallayarak serbest olmasına, kısaca ‘beraatine’ karar verilmiş. Doğrusu, yazıklar olsun…
Hani… deveye demişler: “-boynun eğri.” Demiş: - Nerem doğru ki… Aynen öyle. Bu toplumda düzgün işleyen neresi var ki… Hoca çıkmış vaazda “çocuklarınıza sahip çıkın” diyor. Çıkalım da, kardeşim! Ne yapalım? Anne babanın yapacağı evde yapabildiği kadar çocuğu eğitmek ve okula göndermek. Günlük işler ve geçim sıkıntısı içinde ağır işlerde çalışan baba gidip de okulda çocuğun başında bekleyecek değil ya.. Anne babaların yapacağı şey: Çocuğunun ihtiyaçlarını görüp okula gitmesini sağlamak. Gönderdikten sonra okuldaki yetkililer ve bahusus öğretmenler çocuğu eğitecekler. Eğer çocuklarını yıllarca okula gönderen anne babaların ellerine yıllar sonra maalesef eğitim görmemiş bir genç teslim ediliyorsa, söyleyin bu anne babaların kusuru mu? Yoksa yıllarca çocukları resimle, müzikle meşgul edip boşa yıllarını geçirten, sonrada boş bir insan olarak çocuğu işsizler ordusuna katan yetkililer mi?
Ben yıllarca öğretmenlik yaptım. Adı “Milli Eğitim” olan bu okullarda söyler misiniz, bu eğitimi kim veriyor? Acaba bu ülkede eğitimin ne olduğu anlaşılmış mı? Resim öğretmeni resim yaptırıyor, beden öğretmeni spor yaptırıyor, matematik öğretmeni matematik öğretiyor, İngilizce öğretmeni İngilizce… Bunların hepsi öğretimdir. Eğitim nerede? Eğitim kimler tarafından yapılıyor, söyler misiniz? Sonrada “sigara ilkokula kadar indi, uyuşturucu okullarda yaygınlaşıyor, büyük küçük bilmez gençler yetişiyor, otobüs ve toplu taşıma araçlarında öğretmen ayakta, yetmişlik dede ayakta, genç delikanlı oturuyor” deniyor. Oturacak tabii.. Siz büyükler de onları eğitmediğiniz için bunu hak etmiyor musunuz?
Evet, yetişen nesil orta yerde. “Haydi kızlar okula” demekle olmuyor bu işler. İşte herkes çocuklarını okullara gönderdi. Ne oldu? Yetişen veya yetiştirilen nesil göz önünde. Bir tek kişi çıkıp ta “evet, gençlerimiz gittikçe daha ahlaklı, faziletli, büyük küçük bilir oluyorlar, kötü alışkanlıklar gittikçe azalıyor,” diyebiliyor mu? Elbette hayır. Toplum dinden uzaklaştırıldığından beri ahlak gittikçe çökmekte, kötü alışkanlıklar ve suçlar her geçen gün artmaktadır. Bu gidiş gidiş değildir. Öyleyse, henüz vakit geç olmadan gelin bu yanlış yoldan dönelim. Bu toplum Kur’an’a yapıştığı dönemlerde dünyaya meydan okumuş, ahlak ve fazileti ile bütün dünyaya örnek olmuştur. Kur’an’dan ayrıldıktan sonra ise, gerek teknoloji alanında, gerekse ahlak ve fazilette en perişan bir hale düşmüştür. Kullandığınız bilgisayardan, bindiğiniz arabaya, telefonunuzdan diş macununuza kadar kimin malı olduğuna bir bakın. Sonra da çağdaşlaşmak adına bizi soktukları yolun nereye vardığını görün!
Evet, tek çözüm yolu görünüyor: tekrar Kur’an’a dönmek, ona yapışmak, emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçmak. Bunu yapmadıkça toplumdaki bütün kesimlerde görünen bozulmanın önüne geçilemeyeceği gibi, gittikçe daha da kötüye gideceğinde şüphe yoktur! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder