27 Ocak 2011 Perşembe

Dünyada Rahat Etmek İstiyor musunuz: İşte Formül


Eğer dünyada maddi ve manevi olarak rahat etmek istiyorsanız, bolluk içinde yaşayayım diyorsanız, hayatım huzur içinde ve sevinçlerle geçsin istiyorsanız, işte size reçete…
Aslında bunları kim istemez? Hatta denebilir ki.. nerede ise insanların tamamına yakını bu dünyada rahat etmek için koşuşturur. Ancak, büyük çoğunluk bunları istediği halde, maalesef ne yapacağını bilemediğinden veya tam tersi, zıt işler yaptığından, değil rahat etmek, tam tersine, olan rahat ve huzurunu da kaybeder. Şimdi, yazacağımız reçete doğru mudur, yoksa yanlış mıdır diye akla gelmemelidir. Çünkü, bu konuda ittifak vardır ve yüzyıllardır da denenmiş ve neticesi görülmüştür. Reçetemize göre:
Birinci yapılacak iş: Bu kainatı yaratan ve dolayısıyla içindekilerle beraber bizleri yaratıp rızkımızı veren ve dilediği zaman da öldürüp toprağa sokacak olan zata inanacaksın. Yani ‘bu alem başı boş değil, bir yaratanı var ve ben O’nun kuluyum’ diyeceksin. Gönderdiği elçilerini dinleyeceksin. Göndermiş olduğu son kitap olan Kur’an-ı Kerim’de olan emir ve yasaklarını kabul edip onları hayatında uygulayacaksın.
İkinci olarak: Anne babanı üzmeyeceksin. Onların elbette her istediğini yapamazsın, ancak meşru dairede olan ve gücün yeten isteklerini yapacaksın ve elinden geldiği kadar gönüllerini hoş tutup rızalarını kazanmaya ve hayır dualarını almaya çalışacaksın. Etrafına dikkat etsen anne babasını üzüp de işi rast giden, rahat eden hiç kimsenin olmadığını görürsün.
Üçüncü olarak: Beş vakit namazını mutlaka kılacaksın. Beş vakit namazı kılmayanların sıkıntılı ve meşaggatli bir hayat yaşadıklarını dikkat etsen fark edersin. Sadece zor geldiği için sabah namazına kalkmayanların bile gün içinde ondan çok daha fazla zahmetlere katlanmak zorunda kaldıklarını fark edeceksin.
Dördüncü olarak: Akrabalarını görüp gözetecek, arada bir ziyaret edecek, hâl ve hatırlarını soracak, elinden geldiği kadar onlara iyilikte bulunacaksın. Akrabalar ile iyi geçinenlerin bolluk içinde yaşadıkları görünen bir gerçektir.
Beşinci olarak: Dinimizde kesin haram olan zina, içki, kumar, haram yemek, koğuculuk yapmak, insanların arasını bozacak şeyler yapmak, faiz yemek gibi büyük günahlardan, büyü yapmak veya yaptırmaktan kaçınacaksın. Kısaca dinimizde kesin olarak haram olan işlerden kaçacak ve kesin olarak farz olan emirleri ise tereddütsüz yapacaksın.
Evet, reçetemiz bu kadardır, ve bu reçetede yazılanlara uyanlar inşallah yazının başında da belirttiğimiz gibi bu dünyada rahat ve huzurlu, bereketli bir hayat yaşadıktan sonra ahiret mutluluğunu da elde edecekler ve ebedi saadete kavuşacaklardır. Bunda şüphe yoktur.
Eğer sen, farzlar bana zor geliyor diye yapmazsan, yasak edilen haramları da hoşuma gidiyor diye terk edemezsen sana müjde vermek mümkün değildir. Dünyada da ahirette de perişan olmaktan kurtulamazsın. Evet, Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez amma… Dünyada bir insandan korkup akşama kadar onun emrettiklerini, ne kadar zor da olsa, yaparsan; sonra da Allah’ın emirlerini, ötekilerden çok daha kolay oldukları halde, yapmazsan; elbette sana müjdelerden değil, dayanılması mümkün olmayan azaplardan bahsetmek gerekir. Maalesef günümüz hocaları hep müjde veriyorlar. Halbuki, Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerim’de cennet ve nimetlerden bahsederken pek çok yerde şiddetli azaplarından ve emirlerini dinlemeyen kavimleri nasıl helak ettiğinden de bahsetmektedir. Günümüzde yapılan bunca isyana karşı nasıl müjde verilir, anlamak mümkün değildir. Hani, “müjde vererek insanları itaate sevk ediyoruz” deseler, herkes görüyor ki gün geçtikçe itaat değil isyan artmaktadır.
Evet, İnsanların çoğu dünyada rahat etmek istiyor ve bunun için çırpınıp duruyorlar. Bununla beraber görüyoruz ki büyük çoğunluk rahat bir hayat süremediği gibi sıkıntılı bir şekilde hayatlarını geçirmektedirler. Demek, rahat ve huzuru yanlış yerlerde arıyorlar. Öyleyse, şu yukarıda yazdığımız reçeteyi iyice okuyup anladıktan sonra tatbik edin. Eğer netice alamazsanız, gelin yakamızdan tutun! 

1 yorum: