26 Ocak 2011 Çarşamba

Kutlu doğum haftası “bid’at”tir!

 Önce bid’a’nın ne olduğuna bakalım. Bid’a; sonradan çıkarılan şey demektir. İkiye ayrılır: bid’a-i hasene ve bid’a-i kabiha. Bid’a-i hasene; aslı dinde mevcut olup zamanı, mekanı, şekli sonradan tayin edilen şeylerdir. Bizin camilerde namazdan sonra topluca tesbih çekip dua etmemiz gibi. Dinimizde 33 sübhannellah, 33 elhamdülillah, 33 Allahuekber demek vardır. Ancak namazın arkasından, cemaatin topluca çekmesi yoktur. İşte bunun için buna bid’a denirse de bid’a-i hasenedir.
Bid’a-i kabiha ise; bu dahi iki çeşittir. Birincisi, dine hizmet maksadı ile icad edilen bid’a’lardır. Bu gün ülkemizde en yaygın olan bid’a şeklidir. Dine hizmet maksadı ile dinimizin yasakladığı bir çok şey yapılmaktadır. İkincisi, dini yok etmek maksadı ile din düşmanları tarafından çıkarılan bid’a’lardır. Evlenme, boşanma, mirasın paylaşımı, hangi suça ne ceza verileceği gibi konularda Avrupa’dan getirilen kanunların tatbik edilmesi, İslamî tesettürün kaldırılıp Avrupaî giyim tarzına geçilmesi, evlenme çağındaki kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıflarda ders görmesi gibi. Bu açıdan bakıldığında ülkemizi bid’a’lar kaplamış durumda. Din düşmanları ile dine hizmet ediyoruz diyenler adeta el ele vermişler ve bid’a’ları icad ediyorlar. Bu girişten sonra gelelim konumuza.
Bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde “kutlu doğum haftası” diye bir şey yoktu. Son yıllarda nasıl olduysa bir “ kutlu doğum haftası” çıkardılar. Bu meselenin -aslı, esası nedir?- araştırıp-öğrenmek ve siz değerli okuyucularıma aktarmak için müftülüğe gittim. Yetkililer bu konuda bazı bilgiler vermekle beraber daha fazla bilgi edinebilmem için internetteki “diyanet” sitesini ziyaret edebileceğimi söylediler.
Biliyorsunuz ve her müslüman da bilir ki; bizim dinimiz vahiy dinidir ve 1400 sene önce gelmiş ve hükümleri tatbik edile edile bu güne kadar gelinmiştir. Peygamberimiz s.a.v.’in doğumunun Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi olduğu çoluk çocuk her müslüman tarafından bilinir ve bu gece Mevlüt Kandili olarak Alem-i İslam’da bütün müslümanlar tarafından kutlanır. Camiler dolup taşar, mevlütler okunur, dualar edilir ve herkes yapabildiği kadar namaz kılar, zikir yapar, dua eder, istiğfar eder ve hakeza, bunun gibi ibadetlerle geceyi geçirir ve tutabilirse ertesi günü de oruç tutar. Nitekim bu sene de Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi, geçen pazarı pazartesiye bağlayan gece, Mevlüt Kandili olarak bütün müslümanlar tarafından bu şekilde kutlanmıştır.
Dinimizdeki en küçük bir adaptan -mesela tırnağımızı nasıl keseceğimizden- nasıl yatacağımıza kadar bütün meseleleri bizzat peygamberimiz s.a.v. tarafından tesbit edilmiş ve öğretilmiştir. Bunun için dinimizdeki en küçük bir adabı bile beğenmeyip, değiştirmeye kalkmak mümkün olmadığı gibi, dinimiz her cihetle kemâlde ve mükemmel olduğu ayet ile sabit olduğundan, yeni şeyler icad edip içine sokulmasına da ihtiyacı yoktur. Bu yeni şeyler bid’a olup “ küllü bid’atin finnar” (bütün bid’atler ateştedir) hadis-i şerifi ile de şiddetle red edilmiştir. Bu bid’atleri icad edenlerin ve onlarla amel edenlerin namazlarının, oruçlarının, haclarının, cihadlarının ve tevbelerinin kabul edilmiyeceği hadis-i şerif ile bildirilmiştir. Ta ki bu bid’atı terk edinceye kadar.
Şimdi,1989 yılında diyanet vakfı yetkilileri oturmuşlar, hesap etmişler ve 571 yılında Peygamberimiz s.a.v.’in doğduğu günün 20 nisan olduğunu tesbit etmişler. Ve bundan böyle her yıl 20 nisanın içinde bulunduğu haftanın “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanmasına karar vermişler. Ve ilk defa bu haftayı 1989 yılında Ankara’da kutlamışlar. Ve o günden beri 20 nisan’ın içinde bulunduğu hafta da çeşitli etkinlikler düzenlenmekte ve müslümanların da bu etkinliklere iştirak etmesi için gayret sarf edilmektedir. Bunları ben söylemiyorum. İnternetteki diyanet sayfasından sizlerde okuyabilirsiniz.
Demek, kutlu doğum haftası Ayet’e, hadise, Peygamberimiz s.a.v.’in sünnetine dayanmamaktadır. Bu hafta diyanet vakfı yetkililerinin on yedi sene önce icad ettikleri yeni bir bid’attir. Zaten sadece Türkiye’de ve Diyanet teşkilatının bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinde kutlanmaktadır. Kitaba ve sünnete dayanmayan ve kafadan çıkan bir bid’a olduğu için Alem-i islam’da da kabul görmemiş ve hiçbir İslam ülkesinde kutlanmamaktadır.
 Şimdi kesin olarak bileceğimiz şudur;
 Birincisi, bu kutlu doğum haftası1989 yılında diyanet vakfı yetkilileri tarafından icad edilmiştir.
İkincisi, on yedi senedir sadece Türkiye’de kutlanan bu haftanın Ayet ve hadislerle hiçbir ilgisi yoktur. Üçüncüsü, Aslı kitap ve sünnete dayanmadığı için “bid’a-i kabihadır”.
Dördüncüsü, böyle hafta kutlamaları Avrupa kültüründen geldiğinden ve dinimiz ise Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyi yasak ettiğinden bu da red edilir.
Beşincisi, Türkiye dışındaki hiçbir İslam ülkesinde kutlanmamaktadır.
 Altıncısı, haftanın kendisi bid’a olduğu gibi etkinlikleri de bid’attir. Zira, Mevlüt Kandili camilerde, namaz kılarak, dua ederek,  mevlüt okuyarak, Kur’an okuyarak ve çeşitli ibadetlerle ihya edildiği halde; kutlu doğum haftası düğün salonlarında, panellerle, tasavvuf müziği konserleri ile, orotaryo, skeç, fıkra,  resim, şiir vs. yarışmaları ile kutlanmaktadır. Kutlu doğum haftası etkinlikleri ile ilgili dağıtılan broşürlere bakabilirsiniz.
Öyleyse siz de inceleyin, bakın; göreceksiniz ki Alem-islam böyle bir haftaya zerre kadar itibar etmemiştir. Peygamberimiz s.a.v.’in doğum günü güneş takvimine göre 20 nisan’a geliyormuş diye 20 nisan’ın gecesini ibadetle, gündüzünü oruçla geçiren hiçbir kimse yoktur. Ve bu yeni icad ile Peygamberimiz s.a.v.’in yılda iki kez doğum gününü kutlamak gibi abes bir durum da ortaya çıkmaktadır.
Hulasa, bu haftayı neresinden incelersek inceleyelim yanlış olduğu görülmektedir. Her kim insafla incelese o dahi aynı gerçeği görecektir. Madem öyledir; gelin alimlerimiz, hocalarımız, dinimizi az çok bilenler hep beraber el ele verelim ve bu bid’ayı kaldıralım..

1 yorum: