Demek; insanlar canlarının istediği gibi yaşayacaklar, neredeyse çırıl çıplak gezecekler, hiç bir ölçü tanımadan yiyip içip eğlenecekler, fuhuş serbest olacak, faiz ile iştigal etmeyen nerede ise kalmayacak; bu arada “Allah'ın emirleri uygulansın” demeyi dahi suç sayacaksın; Allah'ın emrine göre giyinenleri, sakal bırakanları, sarık saranları öcü gibi göreceksin; “şuraya girebilirsin, buraya giremezsin” diyeceksin, sonrada sen, Allah'ın mülkünde rahat edeceksin, öyle mi? Biraz zor edersin. Sen, bu dinin sahibini bu gariban müslümanlar mı sanıyorsun? Heyhat, bu dinin de, bu dünyanın da, bu kâinatın da sahibi ve yegane mutasarrıfı Allah'tır. Güneşleri yakan da O'dur, dünyayı gezdiren de, Yağmurları yağdıran da O’dur, yağdırmayan da. O, gökten yağmur indirmezse söyle bakalım kim indirebilir? Demek, sen istediğin gibi yaşayacaksın, O'na kulluk yapmadığın gibi, kulluk yapmak isteyenleride engellemeye çalışacaksın, sonra da nimetler içinde yüzüp, hiç ceza çekmeyeceksin? Öyle mi?
Halbuki sen, nihayetinde senin gibi aciz olan bir çok insandan korkuyorsun ve hiç üşenmeden onların emirlerini yerine getiriyorsun. Çok şeylere sabrediyorsun. Nasıl oluyor da her şeye gücü yeten, her şey elinde olan ve her gün sana rızık veren, istediği zaman da seni aç ve susuz bırakabilen ve istediği zaman seni öldürecek olan Allah'tan korkmuyorsun? O'nun emirlerini yapmadığın ve yasaklarından kaçmadığın gibi yapanlara da mani olmaya çalışıyorsun?
Peygamberimiz s.a.v " Mü'minin firasetinden sakınınız. Zira o Allah'ın nuru ile bakar" buyurmuştur. Geçenlerde Konya’nın Dere bölgesine gittim. Yaşlı bir adam orada bulunanlara konuşuyordu: “Bu kadar açık saçık gezilirse elbette yağmurlar yağmaz, göller ve nehirler kurur, susuzluk olur” diye. -Amca, göllerin kuruması ile açık saçık gezmenin ne alakası var? dedim. “Elbette var” diye anlatmaya başladı.
Gerçekten gören gözler için direk bir bağlantısı var. Zira bizler, kendi çocuğumuz bile olsa, emrimizi yerine getirmeyene ceza veririz. Bir komutan emri yerine gelmesin de bakın ne yapıyor. Değil mi? Halbuki kendisi akşama kadar defalarca kendisini yaratan ve rızkını veren Allah'a isyan etmekte ve emirlerini yerine getirmemektedir. Buna rağmen bir defa oturup ta “ben ne yapıyorum” diye düşünmemektedir. Aslında bu Allah’a itaat ve isyan meselesini en iyi anlayacak olanlar komutanlardır.
Tabii ki bu isyanlar insanların yanlarına kâr kalacak değildir. Asıl ceza ve mükâfat yeri ahirettir. Burası imtihan yeri olduğu için emirlere uyanlara mükafat verilmediği gibi, isyan edenlere de ceza verilmemektedir. Bu demek değil ki hiç verilmeyecek. Hem öyle bir ceza ve mükâfat verilecek ki hayâl bile edilemez.
Bu dünyada, yalnız îkaz kabilinden bazı olumsuzluklar olmaktadır. Özellikle bu sene, bu kâinattaki evimiz olan dünya SOS vermeye başladı ve açık açık yıkılmakta ve üstünde yaşanamaz hale gelmekte olduğunu gösterdi. Bunun asıl sebebi; Allah'a isyan edip gayri islamî bir hayat yaşamak olduğu gibi; sebepler tahtında, bu gözü doymak bilmeyen ehl-i dünyanın hırs ile dünyaya saldırmaları ve nefislerinin istediği gibi yaşayıp dünya kaynaklarını akıl almaz bir şekilde israf etmeleridir.
Allah'ın emir ve yasaklarına uyulduktan sonra, “akan bir nehir kenarın da bile abdest alırken suyu israf etmeyin" düsturu yerine getirilse ve yaşantımızda dinimizin tarif ettiği tarzda israf etmeden, iktisatla hareket edilse elbette bu dünyanın kaynakları hem bize yeter hem de bütün canlılara. Ah.. bu ehli dünya ah... Dünyayı kendilerine zehir ettikleri gibi diğer hayvanlara, hatta kuşlara ve balıklara bile zehir ettiler. Canlarının istediği gibi yaşamak ne kadar önemli imiş ki, uğrunda dünya ve içindeki canlılar feda ediliyor.
Amma, görülüyor ki, onların cezası daha bu dünyada başlıyor. Yok öyle istediğin gibi yaşayıp rahat etmek. Göller kuruyor, buzullar eriyor, hava kirleniyor, ormanlar yanıyor ve dünyanın kaynakları tükeniyor ve üstünde yaşadığın dünya yavaş yavaş seni dışarı atmaya hazırlanıyor.
Demek, nefsine esir olup şeytanın yolunda gidenlere rahat yok. Ne dünyada ne de ahirette. Bunların zararları sadece kendilerine olsa bir diyeceğim yok. Ne var ki onların zararları kurtlardan kuşlara, balıklardan diğer insanlara herkese dokunuyor. Bu halleri ile bir de kendilerini beğenmiyorlar mı? İnsanı çatlatırlar. Güya onlar bu rezil halleri ile, nefis ve şeytana uydukça daha fazla modern ve çağdaş oluyorlarmış!.. Allah’a kulluk edip, O’nun emir ve yasaklarına göre yaşayanlarda cahil, gerici, yobaz… Yazıklar olsun! Buna kendileri inanıyorlar mı acaba?
Evet, çare yok… Bu insanlar: Ya Allah'a itaat edip, emir ve yasakları çerçevesinde, dinimizde tarif edildiği şekilde, sünnet-i seniyyeye uyarak bir hayat yaşayacaklar ve iki dünyada da mutlu olacaklar; ya da dünya başlarına geçecek ve yarın ahirette de perişan olacaklar!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder