26 Ocak 2011 Çarşamba

Günümüzün hastalığı “dünya sevgisi”dir.

Bugün, neredeyse bütün insanların yüzü dünyaya dönmüş durumdadır. Ahiret ise unutulmuş veya unutturulmuştur.
Neden böyle söylüyoruz? Çünkü; günümüz insanı neredeyse doğar doğmaz veya daha ilk okul çağına gelmeden çocuğunu dünya için koşturmaya başlıyor. Çocuğun geleceği garanti olsun, sıkıntı çekmesin, iyi bir işi olsun vs. Bu uğurda her fedakarlığa da katlanıyor. Güya çok iyi bir anne baba. Ve bütün bunları çocuklarımızı sevdiğimiz için yapıyoruz. Halbuki çocuklarımızın dünyasını yapalım derken ahiretlerini yıkıyoruz, onların akıl almaz azaplara düşmesini hesaba katmıyoruz. Bu nasıl şefkat dersiniz? Kendimizde mütemadiyen çalışıyoruz ve koşturuyoruz. Sanayi kuruluşlarına bakıyorum. Makineler yirmi dört saat durmuyor. Neredeyse yirmi dört saat onlara az geliyor. Yanlış anlaşılmasın. Elbette çalışılacak. Bu alemde yatana yer yoktur. Yatarak hiçbir yere varılamaz amma ahireti unutarak, sanki dünyada ebedi kalacak gibi, ahiret de yokmuş gibi bütün vaktini dünyayı kazanacağım diye koşturmak tam bir akılsızlıktır kanaatindeyim. Yarın öldükten sonra herkesin aynı kanaate varacağında da şüphe yoktur.
Bu kadar koşuşturmanın neticesinde dünyaya yetişilebiliyor mu? Ne dersiniz? Elbette hayır. Çünkü, dünyanın özelliğidir bu. Peşinden koşan asla onu yakalayamaz ve bu dünya kimseye yar olmamıştır ve olmayacaktır.
Dünyayı yaratan ve sahibi olan Rabbimiz: “sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan da Allah (c.c.)’ın affına güvendirerek sizi ayartmasın” buyuruyor.(fatır suresi 5) Demek dünya çok aldatıcıdır. Bunu, onu yaratan ve sahibi söylüyor. Kulak asmamak olur mu?
Peygamberimiz s.a.v. “dünya sevgisi bütün hataların başıdır” buyurmuştur. Dikkat edin! “bütün hataların başı”. Demek, ne kadar günah işliyorsak ve dinimizdeki emirleri yapmıyorsak yüzümüz dünyaya döndüğünden, dünyayı sevdiğimizden, dolayısıyla ahireti unuttuğumuzdandır. Zira bu şekilde yüzünü dünyaya dönen insan haram helal demeden dünyayı elde etmek için çalışır. En küçük bir dünya menfaati için ahiretini mahvedecek işler yapar. Mesela; binip durduğu arabasını yenileyebilmek için çekinmeden faize girer. Dünyanın en küçük bir menfaati için en büyük günahlardan olan ve yarın bunu yapanı şiddetli ve dayanılmaz azaplara götürecek olan faize girene ne demeli? Böyle yapanların yarın kabirlerinden şeytan çarpmış gibi çıkacakları tehdidi ve hadisi niçin insanları hiç korkutmuyor? Çünkü, senin aklın dünyada, ahireti düşünmüyorsun ki korkasın. Günahlara böyle dalmandan başka, farz olan ibadetleri yapmayışında bundan. İbadetlere verilecek büyük mükâfatlara da bu yüzden önem vermiyorsun. İbadetlerin az bir zahmetine katlanmamaktan dolayı yarın ahirette uğrayacağın azapları biliyor musun? Mesela; namaz kılmayanların sadece kabirdeki cezaları ateşler içinde kalmak olduğunu biliyor musun? Açık gezen kadınların açık yerlerinin yarın ateş haline geleceğini ve onları yakacağını düşünüyor musun? Sokaklarımız “giyinik çıplak” denen kızlarla dolu. Onları böyle azapların beklediğini düşünerek onların örtünmelerini, dolayısıyla bu azaplara düşmelerini önlemeye çalışacağına bir de açık saçıklığı teşvik ediyor hatta açılmaya insanları mecbur tutuyorsun. Bu giyinik çıplakların yarın ahirette Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını da biliyor musun? Eğer biliyorsan onlara acımamak nasıl oluyor? Elinle bu çocukları Cehenneme atmak için uğraşıyorsun. Bu nasıl insanlık, bu nasıl şefkat? İşte, ahireti unutmak ve yüzü dünyaya çevirmenin neticesi; dünyada en küçük bir sıkıntıya düşmemek için çırpınıp, ahiretin en büyük tehlikelerine kulak asmamak! Dünyanın en küçük bir menfaati için nice zahmetlere katlanıp, ahiretteki büyük ve ebedi mükafatlara aldırmamak!
Evet, Ahiretteki o büyük mükafatlara ve dehşetli cezalara nazarlar çevrilmeden nefse zor gelen emirler yapılamaz ve nefse hoş gelen haramlar terk edilemez!
Bu dünyada bir kanun vardır. Kim Allah (c.c.)’a kulluk ederse, dünya ona hizmet eder; kim kulluğu terk edip dünyanın peşine düşerse, o kişi dünyaya hizmetçi olur. Bu sözün doğruluğunu gerek kendinizde gerekse çevrenizde görerek anlayabilirsiniz.
Bu dünyayı yaratan ve sahibi olan Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
*Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu sakınanlar için daha iyidir,       düşünmüyor musunuz? En’am 32
*Ahireti bırakıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Rad 26
*Siz, her yüksek yere koca bir bina kurup; boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı  umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Şuara 135
* Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. Habersiz oyalanmaktasınız. Necm 60-61
* İşte, azıp ta dünya hayatını tercih edenin varacağı yer şüphesiz Cehennemdir. Naziat 37-39
* Kıyameti gördükleri gün dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar. Naziat 46
* İnkâr edenlere dünya hayatı güzel görünür. Onlar, inananlar ile alay ederler. Bakara 212
  Bediüzzaman Hz.leri “ büyük günahları serbest işleyip hiç pişman olmamak; o, imandan nasibi olmadığına delildir” buyurmuşlardır. Yunus Emre Hz.leri de “ mal da yalan mülk te yalan. Var git biraz da sen oyalan” demiştir.
Hz. Ali “ insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyurmuştur.
Gelin! Bu kadar ikazlara kulaklarımızı tıkamayalım.Ölüm bizi uyandırmadan önce uyanalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder