31 Ocak 2011 Pazartesi

Hak ve Batıl guruplar


        Mü'min ve Müslümanlara göre Adem a.s. zamanından beri ve kıyamet gününe kadar dünyada insanlar iki gruptur. Yani bugüne kadar insanlar iki grup olarak gelmişler ve kıyamete kadar da iki grup olarak devam edeceklerdir. Ta ki kıyamet günü “vemtezül yevme eyyuhel mücrimun ( ey mücrimler! Bugün ayrılın)yasin suresi” hitabı gelene kadar bu iki grup karışık olarak bulunmaya devam edecektir. Bu hitap geldikten sonra iki grup birbirlerinden ayrılacaklar ve herkes dünyada yaptıklarının karşılığı olarak hak ettiği yere gidecektir.
Birinci grup hak yolda giden gruptur ki; lider ve önderleri başta Peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere bütün peygamberlerdir (aleyhimusselam). Peygamberlerin getirdiklerini kabul eden, onlara tabi olan, onların tarif ettiği tarzda inanan ve hayatlarını buna göre sürdüren gruptur ki; hidayet ehli olan, hak yolda olan, doğru yolda olan grup bu gruptur. Gerçi herkes kendisinin doğru yolda gittiğini sanır amma gerçek öyle değildir. Kim ki Kur’an a ve Peygamberimiz (s.a.v.) in sünnetine uygun hareket ediyorsa o doğru yoldadır. İşte Kur’an’ın ve Peygamberimiz (s.a.v.) in tarif ettiği tarzda inanan ve ona göre  yaşamaya çalışanlar kurtulacak olanlardır, doğru yolda olanlardır, ehli hak ve hidayette olanlardır.
İkinci grup ise; kısaca peygamberlerin karşısında yer alan grupların tamamıdır. Çeşitleri ne kadar  çok olursa olsun. Onların hepsi dalalet grubudur, dallin grubudur, batıl olan gruplardır.
Onlar daima ehli hak ile mücadele halindedirler. Nefislerinin istediği gibi bir hayat sürerler. Hayvan gibi yer, içer ve keyf ederler. İslamiyet ve Müslümanlarla uğraşmaktan asla vaz geçmezler ve vicdanlarını susturabilmek için “biz de müslümanız” demekten de geri kalmazlar. Bunlar hakiki müslümanın kendileri olduklarını sanırlar. İslam’ı olduğu gibi kabul eden, yaşamak isteyen ve yaşanmasını isteyenleri ise radikal, aşırı uç, veya kökten dinci gibi sözlerle karalamaya çalışırlar.
Kısaca ehli iman ve islama göre grup ikidir; birisi peygamberlere tabi olan ve onların yolundan gidenler, diğeri de bu grubun karşısında olanlar.
Bu peygamberlerin karşısında olan ve Müslümanları terörist ilan eden gruba göre ise insanların pek çok grubu vardır ve bu gruplara göre insanları bölüp parçalarlar ve birbirlerine düşman edip mücadele ettirirler. Ve bu şekilde saltanat sürerler.
Mesela; ırklarına göre insanları ayırmak onların en çok yaptıkları iştir. Dolayısıyla ırkçılık onların vazgeçemedikleri bir hastalıktır. Aynı ırkta olanları ve aynı ülke de yaşayanları ise daha değişik bir şekilde bölerler. Siyasi partiler bu konuda başı çeker. Herkes tabi olduğu partiye göre bir grup oluşturur. İcabında başka partiden olan akrabalarla akrabalık ilişkileri bile kesilir. Cinayetler işlenir, insanlar sağcı-solcu diye ayrılır ve birbirleriyle mücadele ettirilir. İki grupta memleketini sevdiği için vurmaktadır. Maksatları memleketi kurtarmaktır. Hiç olmazsa futbol takımlarına göre insanları bölerler. Bu takımın diğer takımdan ne farkı varda bu takımı tutuyor kendiside bilmez. Karşı takımı tutanlar neredeyse düşmandırlar. Maça giderken götürülen bıçaklar, sopalar ve çıkan kavgalar ve alınan güvenlik tedbirleri buna şahittir.
Bu ve bunun gibi sun-i yollarla insanlar kamplara bölünür ve boşu boşuna neticesiz bir yolda mücadele ettirilirler. Parsayı ise kendileri toplarlar.
İşte peygamberlerin yoluna gitmeyen insanlar bu mücadelelerin arasında bocalayarak yaşarlar belki de dünyaya dahi niye geldiklerini anlıyamadan göçerler giderler.
Allah (c.c.) a itaat etmemenin Peygamberimiz (s.a.v.)  dinlememenin cezasını bu dünyada çektikleri gibi ahirette de çekmeye devam ederler.
Dikkat edin kendimizi iyi bilmek bizi iyi etmez. Kim Allah (c.c.) a ve Resulüne (s.a.v.) itaat ediyorsa o iyidir. İtaatte kafaya göre olmaz. Ehli sünnet ve cemaatin tarif ettiği gibi inanmak ve amel etmek gerekir. Bu hadisi şerifi de kulaklarımıza küpe etmeliyiz. “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder