8 Ocak 2011 Cumartesi

Ben bir idam mahkumuyum!

Selahattin Altıntaş/12.5.2006
Evet, bu yazdıklarım hayal değil. Benim hakkımda idam hükmü verildi ve imzalandı, kalem de kırıldı. Tek bir şey var ki; o da, yarın mı idam edecekler, bir yıl sonra mı, yirmi yıl sonra mı? İşte o belli değil. Her an çağrılma durumum var.
İşte şimdi ben, her an çağrılıp idam edilmemi bekliyorum. Her an idam için çağrılma ihtimali beni dehşete düşürüyor. Ne zaman çağıracakları belli olsa bu kadar dehşet almam. Şimdi, bu vaziyette benim bu dünyadan zevk almam, keyf sürmem mümkün mü? Benim vaziyetimdeki bir insan, nasıl dünyanın peşine düşüp onunla tatmin olabilir, nasıl bu idam işini unutup dünyaya dalabilir? Nasıl daha rahat edeceğim diye koşabilir? Nasıl idam olduktan sonra gideceği alemi unutabilir ve orası için hazırlanmaz? Nasıl her an çağrılıp idam edilme ihtimaline aldırmayabilir?
Evet, hayal değil. Ben kesin olarak öleceğim. Yarına çıkacağıma garanti yok. Her gün hiç beklemedikleri anda ölenleri görüyoruz. Benim de her an çağrılma durumum var. Belki de yirmi sene sonra çağırılırım, amma bilmiyorum. Bu bilmeyiş ve her an çağrılma durumu beni ister istemez gideceğim alem için hazırlanmaya ve düşünmeye mecbur ediyor. Her an çağrılma ihtimali bendeki gafleti dağıtıp dünyaya dalmamı, onu sevmemi ve onun peşinden koşmamı engelliyor. Demek bu dünyayı sevmek, onun peşinden koşmak için ölümü ve her an ahirete gitme ihtimalini unutmak, bu gerçeğe karşı gözünü yummak ve ondan gaflet etmek gerekiyor. Deve kuşunun avcıyı görünce başını kuma gömmesinin ona faydası olmadığı gibi, insanın da bu gafletinin elbette zarardan başka faydası yoktur.
Gerçek bu olduğuna göre; ben idam mahkumu olduğum gibi, ey bu yazıyı okuyan kardeşim, sen de bir idam mahkumusun. Kesin olarak sen de her an çağrılabilir ve bu güzelim dünyadan bir daha dönmemek üzere ayrılabilirsin. Biz böyle olduğumuz gibi, anamız-babamız, kardeşlerimiz-akrabalarımız ve bütün sevdiklerimiz de her an idam için çağrılabilirler.
Sadece Türkiye’de her gün ortalama üç bin insan çağrılmakta ve ahirete gönderilmekte olduğunu biliyor musun? Bir gün, sen de ben de çağrılıp ahirete gönderileceğiz. Bunda şüphe yok. Öyleyse, aklı başında olan bir insan bundan gaflet edebilir mi?
Dünyada ise her gün ortalama üç yüz bin insan ahirete gitmektedir. Bu insanlar “el mevtü hakkun” ölüm haktır fermanını ölerek imza etmektedirler.
Evet, bu dünyadaki en büyük hakikatlerden birisi de “ölüm” gerçeğidir. Bunu hiç kimse göz ardı edemez. Hatta bazıları ‘ölümden başkası yalan’ demek zorunda kalmıştır.
İnsanın bu dünyaya bağlanması, sevmesi ve onun için hırs ile çalışması ancak ölümü unutması, bu gerçeğe karşı gözünü yumması ve ondan gaflet etmesi ile mümkündür. Aklı olanlar, bu gerçeğe karşı gözlerini yumamadıklarından, eğlenip keyf de edememektedirler.
Büyük zatlardan birisi bir gün eğlenip keyf edenlerin seslerini işitmiş ve “ onlar sırat köprüsünü mü geçmişler?” diye sormuştur. Demek akıllı olan bir insan, sırat köprüsünü geçip Cehennem tehlikesinden kurtulmadan eğlenip, keyf edemez!
İdama mahkum olan bir kişinin idam olacağını unutması, ona hiç aldırmaması mümkün müdür? Elbette hayır, hatta denilebilir ki; ondan başka bir şey düşünemez. Öyleyse, sen nasıl oluyor da öleceğini unutuyorsun? Aslında bu konuda insanların ikaz edilmeye bile ihtiyaçları yoktur. Çünkü, her şey gözlerinin önündedir ve belirli aralıklarla hepimiz gidip en sevdiklerimizi toprağa gömüp geliyoruz.
Ölümü düşünmenin ne kadar faydası var ise, onu unutmanın da o kadar zararı vardır. Ölümü düşünene az bir zahmeti olan Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarını yapmak zor gelmez, ahiretine ciddi çalışır, ahirette onu azaplara düşürecek işleri ise yapmaz. Dünya onu aldatamaz ve o insan artık boş şeylerin peşinde de koşamaz. Öyleyse bizim de, günümüz insanının da kurtuluş reçetesi ölümü düşünmektir. Ölümü ciddi olarak düşünebilen kişiye başka bir şey söylemeye gerek yoktur. Zira o, artık yolunu bulur ve kimse onu aldatamaz.
Hz. Aişe validemiz bir gün “ Ya Resulallah! Hiç şehitlerle beraber haşr olacak olan var mı?” diye sordu. Evet, buyurdular. Günde yirmi defa ölümü düşünen!
Öyleyse, ölümü unutmayın, onu sık olarak hatırlayın. Zira siz onu unutsanız da o sizi asla unutmayacaktır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder