31 Ocak 2011 Pazartesi

Helâl kazan, helâl ye…Amma az ye…

“İbadet on kısımdır, dokuzu helâl lokmadır” demişler.
Büyük zatların hepsinin ortak özelliği, az yemiş olmalarıdır. Demek çok yiyenlerden bir şey olmuyor. Öyleyse, önce yediğimiz helâl olmalı amma, helâl de olsa çok yememelidir. Az yemenin faydası, çok yemenin zararı saymakla bitmez.
Alimler demişlerdir ki: oruç ve açlıkta on güzel haslet vardır:

l. Açlıkta kalb safası, gönlün hakka inkıyadı, göz keskinliği vardır.
Tokluk ise aptallık ve tenbellik verir, basireti kör eder. Dimağda buharı fazlalaştırır; bu sebeple kalbde bir ağırlık olur. Söylenen fikirlere intikâl ve intibak edemez, esrarı anlayamaz.
2. Açlıkta rikkat-i kalb olur. Kalb safası da insanı münacatın lezzetini idrak etmeye hazırlar, zikrinin ve sair ibadetlerinin te'sirini görür.
3. Kalbde züll ü inkisar olur, şımarıklık gider. Cenab-ı Hakk da hadîsi kudside: "Ben, benim rızam için kalbi münkesir olanlarla beraberim", buyurmuştur. Lüzumsuz ferah ve tuğyanın başlangıcı olan, aynı zamanda büyük mahrumiyetlerin sebebi olan iftihar ve böbürlenme duygusu gider. Nefis açlıkla kırıldığı kadar hiç bir şeyle kırılmaz.
4. İnsan açlıkta belâları unutmaz, zararlara ve afetlere duçar olanları unutmaz. Tok olan açları unutur, aç olanlar ise açlığın ve belâların elemlerini bilirler. Elemli fakirleri ve zayıfları unutmazlar.
5. Açlık bütün ma'siyet arzularını kırar, devamlı kötülüğü emreden nefsin (nefs-i emmarenin) üzerine basar.
6. Açlık, insana betaet ve hamakat veren fazla uykuyu defeder. Çok yiyen ise çok içer, çok içen çok uyur, çok uyuyanın gafleti artar. Kimin gafleti artarsa hüsrana uğrar ve nedameti artar.
Bu sebeple meşayih-i kiram müridi ere: "Çok yemeyiniz, çok içmeyiniz, bu sebeble çok uyursunuz ve hüsrana uğrarsınız" diye buyurmuşlardır.
7. Açlıkta ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ise ibadet zorlaşır, ibadete devam ise daha güçleşir.
8. Açlıkta bedenler ve uzuvlar sıhhatli olur, hastalıklar def olur. Çünkü, umumiyetle hastalıkların sebebi çok yemek, çok içmek, çok uyumak, kan fazlalığıdır. Hastalık ibadetlere mani olur, kalbi huzursuz eder, ibadet şevkini kırar.
9. Gayet sade bir hayat sürer, sıkıntısı olmaz. Az yemeği itiyad edinen az mala kanaat eder. Bu sebeble Rasûlullah -sallallalahü aleyhi ve sellem-: "İktisada riayet eden fakra duçar olmaz." yani “maîşetinde orta yolu tutan fakir olmaz” buyurmuşlardır.
10. Açlıkta sadakasını gönül huzuru ile verebilir, yemeğinin fazlasını yetimlere, miskinlere dağıtır, kıyamette de sadakası altında gölgelenir.

TAKVA İÇİN ORUÇ

Cenabı Hak, Azze ve Celle, ayeti kerimede: "Orucun farzıyyeti sizin ittikanız için" buyurmuştur. Çünkü, oruç insanın kuvve-i şehvaniyyesini kırdığı gibi, nefsin heva ve hevesini kırarak bütün azalan günahdan, isyandan ictinab ile zühd ü takvaya sebeb olacağı beyan buyurulmuştur. Çünkü, insanların dünyevî mesaisi iki şeye münhasırdır: Biri tatlı tatlı yiyip içmek arzusudur. Diğeri de kuvve-i şehvaniyyedir. Bu iki arzu da ancak oruç ile men'edilmiş olduğu gibi, tasfiye-i cesed ve bazı emraz-ı kalbiyyenin tathirine de oruç vesile olur. Ve tıbben de midenin tashîhine vesile olduğu malum bir hakikattir.
Muhammed bin el-Haris -radıyallahu ahn- der ki: Beş zümreye beş şeyi sordum, hepsi de aynı cevabı verdiler:
1. Tabiplere devaların en şifalısını sual ettim: "Açlıktır ve az yemektir," dediler.
2. Hikmet ehillerine: "Allah'a ibadete en fazla yardımcı olan nedir?" diye sual ettim. "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
3. Zahitlere, "Zühde en fazla kuvvet kazandıran nedir?" diye sual ettim. "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
4. Alimlere, "İlim hıfzında en fazla yardımcı şey nedir?" diye sual ettim, "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
5. Sultanlara, "Her vakit dikkatli bulunmanın çaresi ve en güzel, en lezzetli taam nedir?" diye sual ettim, "Açlıktır ve az yemektir" dediler.
Öyleyse yapılacak iş, az yemek ve helâl yemektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder