27 Ocak 2011 Perşembe

Dünyevi makamlar çok tehlikeli…

Nasıl tehlikeli olmasın ki, bir şehre geliyorsunuz, büyük şaşaalar ile karşılanıyorsunuz; o vilayetin makam sahipleri etrafınızda pervane oluyor; şehrin bir yerinden diğer bir yerine intikal edeceksiniz; yollar trafiğe kapatılıyor, polis arabaları önde eskortluk yapıyor, son model arabalarla caddelerden geçiyorsunuz, vatandaş size bakıyor; gittiğiniz yerde törenlerle karşılanıyorsunuz, sizin hatırınıza  ziyafetler çekiliyor ve hakeza.
Şimdi, bu muameleleri görüp te etkilenmeyen olur mu? Hepimiz insanız, etkilenmemek mümkün mü? Nice insanın ulaşmak için elinden geleni yaptığı makamlara gelmişsiniz ve saltanat sürüyorsunuz. Bu gün saltanat sürenler belki tarihteki en meşhur imparatorların bile sürmediği saltanatı sürmektedirler. Zira o zaman padişah ta olsa imkan yoktu ki. O günün saltanatı, karda kışta at sırtında gitmek ile idi. Ya şimdi?
Bugün insanların çoğu ya böyle yüksek makamlara ulaşmak, yada zengin olup gene aynı şekilde saltanat sürmek arzusundadırlar. Acaba bunlar böyle arzu edilecek şeyler midir?
Bir zamanlar küçük bir makama getirildim. Özel odalar, etrafınızda size hürmet eden insanlar, emrinizde bir çok insan, makam odanız, özel şöförlü resmi arabanız vs. Amma bana verilen bu saltanatın karşısında yüklenen vazifelere baktım ve ‘bunlar boşuna verilmiyor’ dedim. Zira yükünüzün ağırlığından o saltanatı ağız tadı ile sürmeniz mümkün olmuyor.
Üstelik bu saltanat geçici ve niceleri sizi o saltanattan indirip kendisi geçmek için uğraşıyor. İnsan ise, o saltanatın devam edeceğini sanarak hata ediyor. Halbuki o makama kendisinden önce niceleri gelmiş ve gitmiştir. Törenlerle karşılanan, kendisi için trafiğin durdurulduğu, insanların etrafında pervane olduğu niceleri, bu gün aynı yoldan geçiyor da selam veren bile olmuyor. Sıradan bir vatandaş olmuş artık…
İşte bugün, küçük-büyük makam sahibi olanlar bu gerçeği görmeli ve aldanmamalıdırlar. Yarın onları da bekleyen aynı şeydir. Sıradan bir vatandaş olmak.
Öyleyse bugün, bulundukları makamları iyi değerlendirmeli ve insanlar için faydalı olacak yapabilecekleri ne varsa yapmalıdırlar.
Ben uzun süre öğretmenlik yaptım. Öğrencilerime faydalı olacak her şeyi anlattım. Bana ‘başın belaya girer, konuşma’ derlerdi. Ben konuştum, asla da pişman değilim. Şimdi konuşacak olsam ve doğru bildiklerimi anlatmak istesem bile, artık öğrencilerim karşımda yok ki..
 Demek, her şeyi zamanında yapmak gerek. Ben zamanında vazifemi yaptım, pişman değilim ve vicdanım da rahat. Şimdi ‘iyi ki yapmışım’ diyorum. Yoksa o fırsatlar bir daha ele geçer mi?
Her makam sahibine tavsiyem odur ki, fırsatları değerlendirin. İnsanımız için faydalı olacak ne varsa, elinizden ne geliyorsa yapın. Allah’tan korkar ve O’nun rızası için bunları yaparsanız size hiçbir zarar gelmez. Gelse bile ahiretteki büyük mükafatlar o zararı hiçe indirir.
Eğer elinizden geleni zamanında yaparsanız gittiğiniz zaman da vicdanınız rahat olur. Mükafatını daha dünyada görmeye başlarsınız. Aslında küçük-büyük her makam sahibinin büyük bir fırsat elinde vardır. Eğer bu fırsatı insanların hizmeti için kullanırlarsa dünyada ve ahirette mükafatını görürler. Eğer nefislerinin menfaati için kullanırlarsa dünyada ve ahirette cezasını görürler. Hepsi bu…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder