26 Ocak 2011 Çarşamba

Türkiye İslam’a kayar mı?

Türkiye’nin islam’a kayma tehlikesi(!) yoktur. Her ne kadar laik kesim bu konuda endişeli ise de, böyle endişe edilecek bir durum görünmemektedir.
Gerçi, her ne kadar baş örtüsüne kısmî olarak bir serbestiyet verilmesi, laik kesim açısından, surda açılan ilk delik olması hasebiyle önemlidir. İslamî kesim açısından da, surda ilk delik açmak noktasından önemlidir. Ancak, bu demek değil ki kısmî baş örtüsüne verilen serbestiyet, laik sistemi yıkacak ve Türkiye islam’a doğru kayacak! Doğrusu, laik kesimin bu kadar endişe etmesini anlamak mümkün değildir.
Ancak, bazı gidişatlar vardır ki önüne geçmek mümkün değildir. Son yüz yılda diğer ülkelerde yaşananlar buna delildir. Eğer halk bir yöne doğru yönelirse, onları ne kadar güç kullanırsan kullan, çevirmek mümkün olmaz. İşte, laik kesim bundan korkuyorsa korkmakta haklıdır. Çünkü, laik kesim bu halkı mutlu edemedi. Yasaklarla, baskılarla bu günlere kadar gelindi. Amma, gerek teknolojinin ilerlemesi, gerek televizyonların yaygınlaşması, gerek okumanın artması ve dünyada olup bitenlerden halkın haberdar olması gibi sebeplerle halkın gözü açıldı. Bu durumda artık onları korku ile, baskı ile idare etmek mümkün olmayacaktır. 2007 yılı bu konuda dönüm noktası olmuştur. Ellerindeki bütün kozları kullanan laik kesim, halkın tokatından kurtulamamıştır. Önceden etkili olan bütün yollar denenmiş, amma halkın üzerinde etkili olmak mümkün olmamıştır.
En çok yaptıkları provakatif eylemlerdi. Git, Cumhuriyet gazetesini bombala, sonrada masum halkın üzerine yık! Laiklik elden gidiyor yaygaraları ile baskı kur. Danıştay’a saldırı düzenle, sonrada bunu, olaydan hiç haberi olmayan insanların üzerine yık… Amma artık tutmuyor. Bu konuda oyunları bozan emniyet kuvvetlerine de teşekkür etmek bir borçtur.  
Evet, devran değişti. Laik kesim bunun farkına vardı, amma gidişatı durdurmaları mümkün değil. Suçu, halka huzur getirmeyen hareketlerinde arasalar daha iyi ederler.
Ancak, yine de Türkiye’nin islam’a doğru kaydığını söylemek zordur. Türkiye Avrupaî bir hayata doğru kaymaktadır. Evlerimizi döşeyişimizden komşuluk ilişkilerimize kadar, eğitim tarzımızdan eğlence şeklimize, düğünlerimize,  hatta yüz yüze geldiğimiz problemlere kadar toplum tamamen Avrupaî bir hayata doğru kaymaktadır. Elbette bu, her ne kadar hoş değilse de, yine de laiklik adı altında yapılan baskıların da sonu demektir. Zaten laik kesimin aslında AB’ye karşı olmalarının sebebi, laik saltanatlarının bitecek olmasındandır. Çünkü, AB’ye üye olan bir ülkede, artık çağ dışı baskılar yapmak mümkün olmayacaktır. Bu da laik saltanatın sonu demektir.
Evet, öyle veya böyle laiklik adı altında yapılan baskıların sonu gelmiştir. Devamı da mümkün değildir.
Ancak, şunu da söylemek gerekirse ‘Türkiye İslam’a kaymaz’ demek ülkemizin şu anda İslamî bir noktada olmadığının da en büyük delilidir. Eğer biz, gerçekten ülkemizin kalkınmasını, ilerlemesini, insanımızın mutlu ve huzurlu olmasını istiyorsak; bu kâinatın sahibi olan Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir hayat tarzına geçmek zorundayız. Avrupaî hayat tarzı asla insanımıza huzur ve mutluluk getirmeyecektir. Gerek fert bazında, gerek aile bazında ve  gerekse toplum hayatında Allah’ın razı olacağı şekilde hareket eder ve sadece O’na kulluk edip, hayatımızı da O’nun emri ve yasaklarına göre tanzim edersek; dünyada ve ahirette mes’ud, bahtiyar ve aziz oluruz.
Evet, başka çare yok! Yâ sadece Allah’a kul olup O’nun emir ve yasaklarına göre yaşayacağız; yada dünyada ve ahirette perişan olmaktan kurtulamayacağız!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder