26 Ocak 2011 Çarşamba

Yeni oyunun farkında mısınız.


Tarih şahittir ki İslam düşmanları hiç bıkıp usanmadan İslam nurunu söndürebilmek için çalışmışlardır. Bir zamanlar çok düşünmüştüm “ neden bu İslam düşmanları Müslümanlardan çok rahatsız olup, her fırsatta onları rahatsız ediyorlar ve onları ifsad edip islamiyetten uzaklaştırmaya çalışıyorlar diye” Halbuki dinimiz hep iyilikleri emreder, insan ve toplum için zararlı olan şeyleri de yasaklar. Müslüman zaten elinden ve dilinden insanların emin olduğu, kimseye zararı dokunmayan aksine herkesin iyiliği için çalışan kimsedir. Öyleyse neden bu melek haslet insanlarla ve hep iyilik ve güzellikleri isteyen ve şerleri yasaklayan islamiyetle uğraşılıyor?
Sonunda aradığım cevabı kitaplarda buldum. Işık, aydınlık güzel olduğu halde karanlık ona düşmandır. Çünkü ışığın olduğu yerde karanlığa yer yoktur. Aynen onun gibi küfür karanlığında olan kafirlerin İslam nurundan rahatsız olmaları ve Müslümanlara düşman olmaları küfürlerinin gereğidir. Bunun için kafirlerden Müslümanlara ne dost olur nede onlardan bir fayda gelir. Onlara yakın olmakla zarardan başka bir şey ele geçmez. Domuzdan post, gavurdan dost olmaz diye atalarımız boşuna söylememişlerdir. Önümüzdeki zamanlarda bu nesilde bu gerçeği bir çok acı tecrübelerle maalesef görecek ve anlayacaktır.
İşte bu İslam düşmanları İslamiyeti toptan ortadan kaldırabilmek için geçen asırda”din afyondur” dediler ve dinsizliğe revaç verebilmek için ellerinden geleni yaptılar amma olmadı. Çünkü insanlar inançsız yapamazdı ve yapamadı. Kainattaki her şeyin Allah (c.c.)’ın varlığını ve birliğini ilan ettiği bir ortamda ateistlik elbette devam edemezdi ve edemedi. Diğer dinlerin tabileri, bilhassa Yahudi ve hristiyanlar Müslümanları Yahudi ve hristiyan yapabilmek için çok uğraştılar ve neticede bu da olmadı. Bu defa kaleyi içten yıkmaya ve bozmaya karar verdiler. Bunun için ılımlı Müslüman ve ılımlı İsalmiyet planını servise koydular. Şimdiki korkunç plan budur. Ilımlı İslamiyet ve ılımlı Müslümanlık! Bunu sağlayacak ve onlara alet olacak din adamlarını da yetiştirdiler. Onları hepiniz tanıyorsunuz. Dinde reform yapmak isteyen, yeni fetvalarla dinimizi değiştirmeye uğraşan kötü alim ünvanına sahip din adamları. Evet şimdi din düşmanları bu en korkunç planla beklide son darbelerini vurmak istiyorlar. Heyhat! Bu dinin sahibi bu kainatın sahibi olan Allah (c.c.)’tır. İnşallah bu planları da sonunda akim kalacaktır.
Evet Kur’an’ın ve İsalm’ın hayatın her safhasında tatbik edilmesini isteyen ve 1400 senedir tatbik edilen ehl-i sünnet ve cemaat görüşünde olan  hakiki Müslümanları ve İslam’ın aslını yok edebilmek için karşılarına ılımlı, hoşgörülü bir Müslüman tipi çıkarıp, kafalarına göre çıkardıkları ılımlı İslamiyetle hakiki islamiyeti yok etmek istiyorlar. Bu plan dünya çapında desteklenmekte olup büyük tahribat yapması muhtemel bir plandır.
Bu ılımlı Müslümanlar içki de içecek, açık saçık da gezecek yada en azından bunları yapanları hoş görecektir. İslami kanunların tatbikini asla istemeyecek, zina serbest olacak, faiz serbest olacak, namaz kılan kılacak amma kılmayana karışılmayacak veya onlar da hoş görülecek. Son zamanlarda Mevlana hazretleri ile Yunus Emre Hazretlerinin öne çıkarılmasının sebebi de budur. Nice din düşmanının bu zatları öne çıkarmalarının arkasında o zatları bu korkunç plana alet edebilme gayreti vardır.
Ilımlı islamiyete yönelenler bir müddet sonra hakiki müslümanın kendileri olduğuna ve hakiki isalmiyetin de kendi yaşadıkları İslamiyet olduğuna inanacaklar ve 1400 senedir tatbik edilen İslamiyeti isteyen ve savunanları da terörist,radikal, kökten dinci ve aşırı uç gibi sözlerle suçlayacaklardır. Zira hadisi şerifte “inandığı gibi yaşamayanların bir müddet sonra yaşadıkları gibi inanmaya başlayacakları haber verilmiştir.
Halbuki dinimiz faizi, içkiyi, zinayı, açık-saçıklığı yasakladığı gibi toplum hayatının her safhasında Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarının tatbikini istemektedir. Bizden ise İslam’a uymayan şeylere müdahale etmemizi, düzeltmeye çalışmamızı, buna gücümüz yetmezse anlatarak, söyleyerek, yazarak bu kötülükleri önlememizi, bunu da yapamaz isek bu kötülüklere kalbimiz ile buğz etmemizi istemektedir. Bunu da yapmayanların imanlarının olmadığı haber verilmiştir. Nerede kaldı bu kötülükleri benimsemek yada savunmak. Onda iman kalır mı?
Demek dinimiz bize dine uymayan şeyleri “hoş gör” dememiş aksine “önlemeye” çalış emretmiştir.
Öyleyse hoşgörü diye ortaya çıkanlar dalalet hesabına çalıştıklarını bilmelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder