10 Ocak 2011 Pazartesi

DİNE KARŞI DEĞİLLER AMMA...


İşte Türkiye’nin yüz yıldır içinden çıkamadığı problemi budur. Acaba bu adamlar ne söylediklerini biliyorlar mı? Veya onların, söylediklerinde samimi olduklarını kabul edersek, acaba bunların karşı olmadıkları dinden kast ettikleri nedir veya irtica demekle neyi kast ediyorlar?
Aslında onlar bu söylediklerinde samimiler ve kendilerini de saklamıyorlar da acaba, bizler mi anlamak istemiyoruz?
Ülkemizdeki en büyük açmazlardan birisi işte bu sözde gizlidir: Dine karşı değil amma en büyük düşmanı irtica.
Bunu söyleyen kişi aslında devletin din konusundaki politikasını ifade ettiği gibi, toplumun büyük bir kısmının düşüncelerine de tercüman olmaktadır. Aslında ülkemizde yıllardır yaşanan ve bir türlü içinden çıkılamayan devlet vatandaş sürtüşmesinin sebebi de bu iki cümlede gizlidir. Devlet rejim olarak ve devletin en yüksek makamında bulunanlar aslında dine karşı değiller amma en büyük düşmanları da irticadır!
Öyleyse, bu yazımızda yüz yıldır halledilemeyen bu meseleyi halledeceğiz ve bu sözü söyleyenler ne demek istiyorlar ortaya koyacağız ve her şeyi neden böyle anlaşılmaz kelimelerle söyleyip açık açık söylemediklerini de belirteceğiz.
Öncelikle şunu belirtelim ki, kişi bildiğinin âlimi, bilmediğinin cahilidir. Bir kişi bir iki alanda uzman olabilir amma, diğer alanlarda cahildir. Günümüzde dini konularda konuşanların büyük çoğunluğunun cahil olduğu bilinen bir gerçektir. Öyle ya.. hayatında bir kez Allah’ın insanlara gönderdiği Kur’an-ı Kerimi okumamış olan, Allah’ın son elçisinin neler söyleyip neler yaptığını bilmeyen ve bu konuda bir tek kitap okumamış olan kişi din hakkında konuşabilir mi? Amma maalesef en çok konuşanlar da onlar!
Gelelim konumuza. Bu şahıslar ‘dine karşı değiliz’ derken acaba neyi kast ediyorlar? Şimdi bunu inceleyelim. Bunlar dine karşı değiller. Zira, devlet olarak camileri açık tutuyorlar, imamların maaşlarını veriyorlar, ilahiyat fakültelerinde hocaları yetiştiriyorlar, vatandaşın diyanet teşkilatı vasıtası ile dini ihtiyaçlarını karşılıyorlar, namaz kılana karışılmıyor, oruç zaten toplum olarak genelde hep beraber tutuluyor; hatta sonunda bayram için resmi tatil bile veriliyor. Kurban kesmek serbest, Hacca gitmek, Umre yapmak zaten serbest. Vatandaş özel hayatında istediği gibi dinini yaşayabiliyor ve buna müdahale de edilmiyor. Bütün bunlar devletin dine karşı olmadığını göstermez mi?
Evet, devletimizin yıllardır dediği ve yaptığı budur: Biz dine karşı değiliz ve şimdiye kadar da karşı olmadık…
Belki kendilerince haklıdırlar. Çünkü onlar, başta da değimiz gibi, din konusunda cahildirler. Dini namaz, abdest, oruç, hac, zekat gibi ibadetlerden ibaret sanıyorlar. Dolayısıyla, bunlara karşı olmadıklarından dolayı ‘biz dine karşı değiliz’ diyerek hem kendilerini hem de toplumu kandırıyorlar veya kandırdık sanıyorlar. Zira, din sadece ibadetten ibaret değil ki...
Evet, Kur’an ayetlerinde açık olarak görüleceği üzere dinimizin:
İtikad bölümü, yani neye nasıl inanacağımızı,
İbadet bölümü, yani yukarıda da belirttiğimiz gibi ibadetleri nasıl yapacağımızı,
Muamelat denen toplum hayatı ve insanlar arası ilişkilerin nasıl tanzim edileceğini gösteren üç bölümü vardır. Bunlar ayetlerle sabittir.
Demek, dinimizde ayetle sabit olduğu üzere, üç bölüm varmış. Önce, dinimizin tarif ettiği tarzda inanmak, sonra emredilen ibadetleri yapmak. Üçüncüsü ise, toplum hayatında ve devlet işlerinde Allah’ın emir ve yasaklarını tatbik etmek. Yani; herkes bilir ki Allah faizi yasak etmiştir. Devletin işi bu yasağı tatbik etmektir. Allah (cc) haksız adam öldürmeye kısası yani o kişinin öldürülmesi esasını koymuştur. Devlete düşen bu emrin yerine getirilmesidir. Allah (cc) hırsızın elinin kesilmesini emretmiştir. Devlet bunu tatbik etmek zorundadır. Allah (cc) zinayı yasaklamıştır. Devletin işi onu serbest etmek değil aksine zinayı yasaklamak ve zina edenlere dinimizde belirtilen cezayı vermektir. Kadınların örtünmesinden, mirasın nasıl dağıtılacağına, evlenme ve boşanmanın nasıl olacağına, kadın ve erkeğin haklarından içkinin yasaklanmasına ve içenlere dinimizde belirtilen cezaların verilmesine kadar, alışverişin nasıl yapılacağından meydana gelen uyuşmazlıkların nasıl çözüleceğine kadar her alanda Allah’ın ayetlerle sabit emir ve yasakları vardır.
İşte, dinimizin bu gibi emir ve yasaklarının tatbikini istemek irticadır ve devlet tarafından en büyük suç ve en büyük düşman ilan edilen irtica da işte budur.
Demek, ‘dine karşı değiliz’ demekle dinimizin ibadet bölümüne karşı olmadıklarını ifade etmektedirler. En büyük düşman diye tarif ettikleri irtica ise, dinimizin diğer bir bölümü olan muamelat, yani dinimizin toplum hayatına bakan emir ve yasakların tatbik edilmesidir.
Şimdi, ‘biz dine karşı değiliz’ ve ‘şimdiye kadar hiç dine karşı olmadık’ demekle dinimizin ibadet bölümüne karşı olmadıklarını ifade etmektedirler. ‘İrtica en büyük düşmanımız’ demek ile de dinimizin diğer bölümü olan muamelat bölümüne şiddetle karşı olduklarını ilan etmektedirler. Şimdi, bir Müslüman ne yapsın? Dinimizin bütün hükümlerini olduğu gibi kabul edip tatbikini istese en büyük suçlu oluyor, istemese imanından olup ebedi cehenneme gidecek? Gel de işin içinden çık…
Herkes bilir ki Kur’an-ı Kerim’deki bir tek ayeti kabul etmeyen veya karşı olan iman etmiş olmaz. Nerede kaldı ki neredeyse Kur’an’ın üçte birini teşkil eden muamelat ile ilgili ayetlerin hepsine birden karşı olmak!...
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bu konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah (cc) yaptıklarınızdan gafil değildir. Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alanlardır.” Bakara Suresi 85-86 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder