27 Ocak 2011 Perşembe

Dünya ve dünya hayatı nedir?

Bu sorunun cevabı elbette ciltler dolusu kitapları dolduracak kadar geniştir. Böyle olmasına rağmen yine de birçok insan vardır ki bu dünyanın ne olduğunu, ne için var edildiğini, kendisinin niçin dünyaya geldiğini, niçin yaşadığını, bu hayatın gayelerini bilmemektedir. Bunun için, bu yazımızda özet olarak ‘bu dünyanın ve dünya hayatının ne olduğunu’ göstermeye çalışacağız.
 Dünya; her şeyden önce bir imtihan yeridir. Bu nazarla bakıldığı zaman, her şey bizim için bir imtihan olduğu gibi, çevremizde olan olaylar veya başımıza gelen her bir hadise de bir imtihandır. Varlıklı olmak imtihan olduğu gibi, sıkıntı çekmekte başka bir imtihandır. Sağlıklı olmak imtihan olduğu gibi, hasta olmakta ayrı bir imtihandır. Allah’ın emirleri ve yasakları da başlı başına büyük bir imtihandır. Yapanlar kazanır, yapmayanlar kaybederler. Bu konuda çok yazı yazdığımızdan dünyayı başka açılardan incelemeye devam edeceğiz.
Dünya bir misafirhanedir. İnsan içinde aziz bir misafirdir. Hepimiz bir şekilde misafirlik yapmışızdır. Misafir, misafir olduğu yerdeki şeylerin sahibi değildir. Orada geçici olarak kalır ve oradakilerden hane sahibinin müsaade ettiği kadar ve müsaade ettiği şekilde istifade eder. Masraflar ise onu hiç ilgilendirmez. Çünkü misafirdir. Misafir keyfini sürer ama masraflara karışmaz. Kural budur. Ancak,
misafirin özelliği; hane sahibinin müsaadesine göre hareket etmesidir. Eğer müsaade edilmeyen şeyleri yapmaya kalkacak olursa tokadı yer ve değerini de kaybeder. Ve aynı zamanda istifadesi de sınırlandırılır. Yani cezalar gelmeye başlar.
 İşte, insan da bu dünya hanında aziz bir misafirdir. Bu dünyanın sahibi olan Allah’a cc misafir olmuştur. Ancak, şu dünyadaki bütün nimetlerden istifade etmesi Allah’ın emir ve yasaklarına uymasına bağlıdır. Emir ve yasaklara uyduğu sürece izzetli bir şekilde yaşar ve ona göre de değeri olur. Misafirin değeri misafir olduğu zata göre olur. Allah’a misafir olanın ne derece değerli olduğunu varın siz düşünün. İşte insan böyle kıymetli, şerefli, aziz bir varlıktır. Bu kıymet ve şerefinin devamı ancak Allah’ın emirlerini yapmasına ve yasaklarını işlememesine bağlıdır. Emirleri yapmazsa, yasak edilen şeyleri de işlerse birden değerini kaybeder ve izzet ve şerefi de kalmaz. Daha dünyada rezil olmaya başlar.
Öyleyse bize düşen, hane sahibimiz olan Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamamızdır. Emir ve yasakları ise son din olarak gönderdiği islamiyette belirtilen şekildedir.
Dünya, bir başka açıdan bakıldığında merayay-ı sübhanidir. Yani; Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tecelli ettiği bir yerdir. Aslında neye baksan O’nu, yani O’nun isimlerinin tecellilerini görürsün. Koca koca gezegenlerin, akıl almaz bir sür’atle ve intizamla gezdiklerini görünce bunu yapan zatın ne derece güçlü olduğunu, yani ‘Kadir’ isminin tecellisini ve ‘Nazım’ isimlerinin tecellilerini seyredersin. Güneşte ‘Nur’ ismini, tabiattaki renk cümbüşünde ‘Mülevvin’ ismini, şekillerde ‘San’i’ ve ‘ Müsavvir’ isimlerini, bütün mahlukatın yiyip içmelerinde ‘Rezzak’ ismini seyredersin. Her gün yeniden dünyaya gelenleri gördüğünde onun ‘Halık’ ismini, güzelliklerde ‘Cemil’ ismini, Nimetlerde ‘Rahman’ ismini görürsün. Adeta her şey bir ayna olmuş ve onun güzel isimlerini göstermektedirler. İşte dünyaya bu nazarla bakabilirsen Esma-i İlahiyyeyi seyredersin.
 Bir başka açıdan da bakıldığında dünya bir ticarethanedir. Dünyaya gelen insanlar vazifelerini yapmakla büyük kârlar elde ederler ve ahirette , ebedi hayatlarında bu ticaretlerinden elde edebildikleri kazanca göre yaşarlar. Kısaca insan dünyada ne kazanmış ise,  ahirete onu götürür. Cennette yiyeceği meyveden, altında oturacağı ağaca , cennet köşklerinden hurilere veya cehennemde kendisini sokacak yılan ve kendisini yakacak ateşe kadar her şeyi buradan götürür. Yani; yaptığımız hareketler orada o şekli alırlar.
 İnsan bu dünya içinde vazifesi çok olan bir memurdur. Allah onu yaratmış ve ona bir çok emirler vermiş ve bir çok şeyleri de ona yasaklamıştır. Kısaca insan, bu emir ve yasaklara göre hareket ederse vazifesini güzelce yapmış olur ve büyük mükâfatlar kazanır. Kim de dinimiz olan İslamiyet ile Allah’ın gönderdiği emir ve yasaklara göre bir hayat sürmezse vazifesini yapmamış olur.
Netice olarak, şu dünyaya gelip te bu kâinatın sahibinin gönderdiği son din olan İslam’a göre bir hayat sürmediğinden dolayı şu dünyadan vazifesini yapmamış olarak göçüp gidenlere yazıklar olsun!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder