1 Şubat 2011 Salı

İstiklâl Marşı’nı Mehmet Akif Hz.leri yazmamıştır!

Elbette bu büyük bir iddiadır ve delili de kuvvetli olmak zorundadır. Evet, bu iddianın delili bizzat Mehmet Akif Hz.lerinin kendisidir. Çünkü O, İstiklâl Marş’ını kendisinin yazmadığını, bizzat söylemiş ve İstiklâl Marşı’nı eserlerinin yayınlandığı Safahat adlı esere de almamıştır.
Evet, İstiklâl Marşı ilham ile yazılmış eserlere güzel bir örnektir. Onu okuyan herkes kabul edecektir ki onu yazmak insan takatinin çok üzerindedir. Bu açık olarak göründüğünden Mehmet Akif Hz.leri bunu açık olarak ilan etmiştir.
Marşın nasıl yazıldığı tarihi bir hadise olarak kayıtlardadır. İlk açılan yarışmaya ödül olduğu için Mehmet Akif Hz.leri katılmamıştır. Çünkü O’da biliyordu ki böyle bir marş Allah’ın yardımı ve lûtfu olmadan yazılamaz. Ücret için yapılan işlerde ise bu yardım gelmez. İşte bunun için yarışmaya katılmamış ve daha sonra ödül almamak şartı ile yazmayı kabul etmiştir. Ve beklemeye başlamıştır. Evet, gelecek olan, beklediği ilhamdır. Ve… bir gece aniden o beklediği gelmiş, hemen kaydedecek amma, kâğıt yok!.. Koskoca Milli şairimizin evinde kâğıt yok, hem de istiklâl marşı gibi bir şiiri yazmak için. Yaşanan fakirliği ve büyük bir servet olan ödülü almamadaki yüksek ruhu düşünebiliyor musunuz? İşte böyle faziletli insanlar ancak islamî bir terbiye ile yetişebilir. Bu aynı zamanda günümüzde niçin böyle faziletli insanların yetişmediğinin de cevabıdır. Çünkü biz, toplum olarak islamî terbiyeden uzaklaştırıldık.
Nihayet eser tamamlanır ve Millet Meclisinde büyük bir coşku ile milli marş olarak kabul edilir. Ne talihsiz bir ülkeyiz ki… Aradan yıllar geçmiş, bazı nesli kesikler İstiklâl Marşımıza sataşmaya başlamışlardır. Kimisi kullanılan kelimelere, kimisi manâsına ilişmek istemiş amma… Heyhat, dünyada bir eşi daha olmayan ve ilham ile yazılan bu esere dokunmak kimin haddine…
Elbette böyle bir marşın yazılmasına vesile olmak bile büyük bir şereftir. İşte Merhum Mehmet Akif Hz.leri böyle eşine az rastlanır bir şerefin sahibidir. Böyle olmasına rağmen O, son yıllarını adeta sürgün halinde Mısır’da geçirmiş, çok fakirane bir hayat sürmüş ve Mısır’dan döndükten kısa bir müddet sonra vefat etmiştir. Cenazesi az sayıda üniversite öğrencisi tarafından kaldırılmıştır. Ne garip bir dünya…Vefatı ile ilgili internette araştırma yapıyorum. Bir tek cümle görüyorum: 27 Aralık’ta İstanbul’da öldü. Kabri Edirne Kapı mezarlığındadır.
Evet, konu derin ve bizim haddimizin fevkinde olduğundan burada kesip devam ediyoruz.
İstiklâl Marşı ilhamen yazılan ilk eser olmadığı gibi, son eserde değildir. Bütün dünyanın gözde insanlarından ve bizim de medar-ı iftiharımız olan Mevlana Hz.leri de Mesnevi isimli meşhur eserinin ilham olduğunu söylemiştir. Son asrın büyük alimi, eserleri bütün dünya dillerine çevrilen, günümüzde milyonlara varan talebelere hocalık eden Bediüzzaman Hz.leri de Risale-i Nur Külliyatının büyük bölümünün ilhamen yazıldığını bildirmiştir.
Aslında bu işin en büyük örneği Kur’an-ı Kerim’dir. Tamamen vahiy ile yazılmış ve Allah’ın kelamı olarak insanlara ulaşmıştır. Peygamberimiz sav Kur’an-ı Kerim’in insanlara ulaşmasında vesiledir. Bu işlere aklı ermeyen ve akılları gözlerinde olan nasipsizler “onu kendisi uydurdu” diyerek peygamberimize sav iftira etmişlerdir. Aynı kişiler nasıl vahyi red ediyorlarsa bugün ilhamen yazılan eserleri de red etmektedirler. Halbuki bunun örnekleri pek çoktur. Hangisini red edeceksin ki!...
Evet, Kur’an-ı Kerim’de peygamberimiz sav bir vesile ve sebep, Mesnevi’de Mevlâna hz.leri bir sebep, İstiklâl Marş’ında Mehmet Akif Hz.leri bir sebep, çocuğun dünyaya gelmesinde anne-baba bir sebep, yumurtada tavuk bir sebep, elma ve portakalda ağaç bir sebep ve hakeza… asıl o işlerin müsebbebi Cenab-ı Hak’tır. O yaratmasa bir tek yumurtayı kim yaratıp sana yedirebilir; değil bir çocuğu, bir kılını bile kimse yaratamaz!..
Öyleyse bizlerde bir şeyler başardığımız zaman hemen ben yaptım sanarak övünmeyelim. Allah nasip etmezse hiç kimse hiçbir şeyi başaramaz.
Başarılar Allah’tan, hata ve kusurlar bizdendir.
227 Aralık 1936’da İstanbulk7 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır
27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır
27 Aralık 1936 târ27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadırihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder